Bölüm 20

5K 204 6
                                    



"Bakın bu randevuya bir hayli ihtiyacımız var. Lütfen bize bir zaman söyleyin ve o saatte gelelim."

"Bu bizi pek alakadar etmiyor. Tunahan bey'e özel hayatı hakkında olduğunu söylerseniz kabul edeceğine eminim."

"Hamile falan değilim ne saçmalıyorsunuz!"

"Bakın son kez söylüyorum. Bize bir randevu verecek misiniz yoksa gelip şirketi mi basalım?"

"Teşekkürler!"

Buse sonunda telefonu kapatıp bana döndüğünde umutla baktım gözlerinin içine. Gülümseyip, saatlerdir uğraştığımız şeyi başarmış, Tunahan bey den randevuyu kapmıştı.

Tunahan bey kim mi? Şu Banu'nun Hazar'a ihanet ettiği adam! Sabahtan beri randevu almaya çalışıyorduk çünkü adam fazlasıyla yoğundu. Buse'nin arkadaşı görüşmemizi sağlayacağını söylese de başaramamış en son randevu alıp şirketine gitmemizi istemişti. Aksi takdir de adamın kendine ait özel bir zamanı bile yoktu ki kalanını bize ayırsın.

"1.30 saat sonraya bir randevu verdi. Ben Baha'ya bakayım da sen git görüş." Dedi çenesini kaşıyarak. Kafamı olumlu anlamda sallayıp,
"Dolapta süt var. Bozmasın diye kaldırmıştım. İçirmeden 1 saat önce çıkar ki soğuğu gitsin. Ama kaynatma bütün vitaminlerini götürüyormuş." Diyerek direktifler vermiş ve odaya çıkmıştım. Yarım saate hazırlanıp yola çıktığımda oldukça heyecanlıydım. Kendimi resmen ajan gibi hissediyordum. İstediğim bilgilere ulaştığımda büyük bir zafer kazanacaktım.

Sonunda adamın bürosuna varmış, ismimi verip içeriye girmiştim.

"Merhaba." Dedi elini uzatarak. Ben de aynı şekilde elimi uzatıp, "Merhaba." Dediğimde sıkmıştı.

"Ben Tunahan Hoşgören. İş için gelmemiştiniz değil mi?" Dedi bilgilendirildiğini belirtmek adına. Kafamı olumluca sallayıp, "Mercan Salhan." Diye belirttim bende ismimi.
"Banu için geldim." Diye de ekledim. Şırfıntı karının soyadını hatırlayamıyordum. Haddinden fazla yaptığım heyecandan ötürü olabilirdi.

"Evet." Dedi merakla.

Umarım Buse'nin arkadaşının dediği gibi bana bütün olayı baştan sona anlatırdı. Aksi takdirde telefonumun şarjını sömüren ses kayıt uygulaması bir halta yaramayacaktı.

"2 sene civarı önce Salhan holding'e karşı girdiğiniz bir davayı onun sayesinde kazanmışsınız. Doğru mu?" Dedim adeta bir röportajcı edasıyla. Sonra yaptığım saçmalığın farkına varmış bana değişik gözlerle bakan adama gülümseyerek asıl konuya girmiştim.

"Bakın Banu denen kadın beni resmen kocamdan ayırdı. Bu da yetmezmiş gibi çocuğumun erken doğumuna sebep oldu. Belki de sizin için çok önemli birisi fakat benim hakkında bir kaç şey mutlaka öğrenmem gerekiyor. Sorularımı cevaplayacaksanız soracağım, yok cevaplamayacaksanız eğer benim eve geri dönüp 20 günlük bebeğime bakmam gerekiyor. Onu bırakıp geldim buralara kadar."

İyi niyetli bir adama benziyordu. En azından gözlerinde yakaladığım merhamet öyle söylüyordu. Sıcak gülümsemesi ile gözlerini kısmış hafif bir kıkırtı ile doldurmuştu odayı. Bir adama gülmek ancak bu kadar yakışabilirdi. Beyaz dişlerini gizleyip dudaklarını aşağıya doğru eğdiğinde aklından geçenleri merak etmiştim.

"Banu Yurtseren." Dedi soyadını hatırlatarak.

"Büyük yardımı dokunmuştu. Onu kendi safımızda sanmıştık. Ta ki aynı hainliği bize yapana kadar."

Az önce merhamet ile parlayan gözleri kararmış siyaha bürünmüştü. Sinirden burun delikleri bile genişlemişti adamın. Anlaşılan büyük bir olaydı ki hatırlayınca öfkesi tazelenmişti.

İncirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin