Haziran ayına bu sıcaklık fazlaydı. Resmen üzerimden ter değilde su boşalıyordu. Kafamdan aşağıya bir koca kutu su dökseniz ancak bu kadar ıslanabilirdim.
"Dayan annecim." Dedim karnımı tutarak. Doğumum kolay olsun diye öğlen güneşi dinlememiş spora çıkmıştım. Pişman mıydım? Biraz. Tabi doğumum kolay olacak ise bu güneşin on katı altında da yürüyebilirdim.
Sonunda eve vardığım da saat neredeyse 4'e gelmişti. 4 saattir spor mu yapıyordum? Tanrım, resmen geçen zamanın farkında bile değildim!
Merdivenleri teker teker çıkıp kendimi yorgun argın evimin katına attığımda bozulan asansöre bir kez daha küfürlerimi yağdırdım. Ama en çok küfürü hakeden kişi binanın sahibiydi. Defalarca kez asansör şikayetimi dile getirsem de bizi pek bi taraflarına taktığını düşünmüyordum. Dua etsin Turan ağa'nın arkadaşıydı da evinde oturmaya devam ediyordum.
Anahtarı kapı kilidinden geçirip çevirecektim ki kendi kendine aralanması bir oldu. Zorlanarak açılmadığı kesindi, benden başkasında evimin anahtarı da olmadığına göre? Kapıyı düzgün kapatmamış mıydım?
"Kimse var mı?" Dedim içeriye seslenerek. Bir süre ses gelmediği için eve adımımı atsam da, daha sonra adımın seslenilmesi ile şoka uğrayarak duraksadım.
Beni korkutan şey adımın seslenilmesi değildi. Adımın zar zor seslenilmesi ve o sesin sahibiydi.
Neredeyse 1.5 sene geçmiş olması bir şey değiştirmiyordu. Bu sesi nerede duysam tanırdım."Baran?" Dedim sessizce. Sesimi kendimden başkasının duyamayacağından emindim. Başkalarına göre sessizce ismini söylesem de, şuan ki bulunduğum ruh halime göre imkansızlığı haykırıyordum.
O ölmüştü! Gözlerimizle görmüştük cesedini! Şimdi acı çekercesine birisi ismimi sayıkladı diye gerçekten yaşadığını düşünecek değildim ya? Hamile halim ile eminim aklım bana oyunlar oynuyordu. Çok fazla spor yapmaktan düşüp bayılmış mıydım acaba bir yerlerde? Peki bu iliklerime kadar hissettiğim duygularda neyin nesiydi?
Korkuyor muydum?
Hayır.Peki ya heyecan?
O da değildi.Neydi bu hissettiğim duygu? Karmaşa? Belkide.
Ne hissetmem gerektiğini dahi bilmiyordum.
Baran'dan söz ediyorduk? Öldü bildiğimiz adamdan? Hani şu aylarca acısını ciğerlerimde hissettiğim kahramanımdan.İçeride ki sesin gerçek sahibi o ise bu karmaşam yüzünden, yaşıyorsa bile gerçekten onu kaybetmek üzereydim.
Yavaşça adımlarımı salonuma doğru ilerletip o manzaraya baktım. Göğsü kanlar içerisinde bir Baran vardı karşımda. Yerde de kana bulanmış bir kaç havlu.
"Se-sen" dedim hayretle. Gözlerim bana oyun oynuyordu. Bu sahneye inanamıyordum. O yaşıyordu! Baran yaşıyordu!
Gözlerime inanabilmek için ovuşturmuş kendine gelmesini beklemiştim fakat göz kapaklarımı tekrar araladığımda hala koltuğumda kanlar içerisinde yatan Baran silüeti gitmiyordu.
"A-ambulans" dedim telefonuma sarılarak. Fakat beni durduran Baran'ın "Hayır!" Diye haykırmasıydı.
Çok fazla kan kaybetmesine rağmen hala böyle güçlü duruyor olması bir kez daha beni ona karşı hayran bırakmıştı. Türk askeri olmanın hakkını veriyordu.
"Ne istiyorsun?" Dedim göz yaşlarımı tutamayarak. Onu bulmuşken bir kez daha kaybetmek istemiyordum.
"Yusuf'u ara. Bi devlet hastanesinden doktor ve hemşire bulsun getirsin. Yaşadığım gerçeği sadece üçümüz ve doktorlar arasında sır kalmalı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncir
Genel Kurgu"Gözlerin siyah olabilir fakat içinde yanan ateşi görebiliyorum." Dedi gülümseyerek. "Aynı şey gibi. Imm. İncir?" •••• Aşiret kurbanı iki insan. Fakat bu hikayede ne kuma ne de berdel yok. Mercan Salhan. Aslen yetimdir. Fakat sapık bir adamın eline...