Mercan'dan...
Çıkan patırtı sesleri ile yastığa kafamı biraz daha gömsem de bu gürültünün rahatsızlığını örtmemiş beni uyanmaya zorlamıştı. Kafamı kaldırıp gürültüyü çıkartan insana bakınsam da gözlerim uykusuzluk sebebi ile tam net görmüyordu. Yatakta doğrulup gözlerimi ovuşturduktan sonra farketmiştim olanları. Hazar gidiyordu. Sinir ile kıyafetlerini bavula tıkarken, uyandığımın bile farkında değildi.
Yine de ses çıkartmadım.
Dur diyemezdim sonuçta. Kızgındı bana. Haksız yere de olsa kızgındı ve benden uzaklaşmayı istemesi en doğal hakkıydı.
Kapıdan çıkıp gidene kadar tek bir kelime dahi etmedim. Sonunda uyanık olduğumu farketmesine rağmen o da ses çıkartmamış açıklama dahi yapmadan çıkıp gitmişti. Toptan gitmiyordu. Kıyafetlerinin hepsini götürmemesinden belliydi fakat uzun süre gelmeyeceği de aşikardı.Öyle ki 1 hafta boyunca bir kez bile arayıp sormamıştı. O haftanın sonunda, giyinip aşağıya indiğimde kahvaltı sofrasında otururken gördüm Hazar'ı. Hiçbir şey olmamış gibi Turan ağa ile iş konuşuyordu.
"Turan ağam." Dedim masaya oturmadan. Kapıda durmuş Hazar'a göz dahi değdirmeden Turan ağanın bana bakmasını bekliyordum. Hazar'a kırgındım, kızgındım ve bunu sonuna kadar da belli edecektim. Gitmeden önce doğruları öğreniğini elbette Ayşe ana anlatmıştı bana. Fakat neden bana yine tek bir kelime dahi zikretmediğini anlayamamıştım.
Beklediğim gerçekleşmiş Turan ağa gözlerini Hazar'dan çekip bana çevirmişti.
"Buyur kızım." Dedi masaya dokunarak. Yanına gelmemi işaret ediyordu.
Emrine uyup yavaş adımlarla masaya yanaşırken dahi bakmamıştım Hazar'ın suratına."İznin olursa mezara gitmek isterim." Dedim yüreğim yana yana. Ayın 25 i gelmişti ve benim Baran'a gitmem gerekiyordu. Her ay olduğu gibi.
"Benim iznim vardır da." Dedi derin bir soluk alırken. "Asıl izni benden değil Hazar dan almalısın."
Söylediği cümle ile deminden beri Hazar'a değmeyen gözlerim özlem ile ona dönmüş, direk gözlerini bulmuştu. Evet özlem ile. Hazar'ın bana aşık olmayacağı aşikar olsa da, ben doğruları bilen birisi olarak ona tutulmaktan kendimi alamazdım. Hoş doğruları bilmiyor olsam bile engel olamazdım bu çekime. Hazar çok güçlü ve güzel bir adamdı. Turan ağa gibiydi.
Tek bir kelime dahi etmeden gözlerimi Hazar'a dikip izin isteyince o da konuşmamış öylece bakmaya devam etmişti. Konuşmamı bekliyor olmalıydı. Fakat konuşmayacaktım. Öyle kuvetli bir inadım vardı ki Baran'a bile kavuşmama engel olurdu.
Neyse ki ben çok inat etmeden Hazar kafası ile onay vermiş ayaklanmıştı.
"Bende geleceğim."Gergince kafamı kaldırıp ona baktığımda benden cevap bekliyor gibiydi. İzin istemediği belliydi fakat davet edilmeyi beklediği de aşikardı.
Yine de tek bir kelime dahi etmedim. Konuşmuyordum, konuşmayacaktım."Afiyet olsun ağam." Dedim Turan ağaya bakarak. Çayını yudumluyor, keyifle bizim atışmamızı izliyordu. Hoş arada hiçbir kelam geçmese de bakışlarımız ile ettiğimiz kavgayı küçük bir çocuk bile anlardı.
Elimde taşıdığım ayakkabıları kapıya koyup girişteki aynada kendime tekrar baktım ve üstümün düzgün olduğuna kanaat getirdikten sonra ayakkabılarımı da giyinerek çıktım evden. Arkamdan Hazar beni takip ederken Yusuf'un arabasına doğru ilerledim.
Her zaman Yusuf ile giderdim."Benim arabama Mercan." Dedi itiraz istemeyen bir tonda. Öyle ki beni beklemeden arabaya yerleşmişti bile.
"Günaydın." Dedim Yusuf'a gülümseyerek.
"Dün Ayşe anayı götürdün mü?" Diyede ekledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncir
Ficción General"Gözlerin siyah olabilir fakat içinde yanan ateşi görebiliyorum." Dedi gülümseyerek. "Aynı şey gibi. Imm. İncir?" •••• Aşiret kurbanı iki insan. Fakat bu hikayede ne kuma ne de berdel yok. Mercan Salhan. Aslen yetimdir. Fakat sapık bir adamın eline...