#
~
Yanımda hissetiğim hareketlenmeyle ilk önce kulaklıklarımı çıkardım. Sonra da kitabımın arasına ayracı koydum. Kitabı kapatıp sağ tarafıma döndüğümde, yanımda oturmuş olan Çakıl ile göz göze geldik. Onu görmeyi beklemediğim için sordum.
"Ne oldu?"
Cevap vermeden önce sağ elimi nazikçe avcunun içine aldı. "Duvarlarla ne sorunun var?"
Bu söylediği, çardaktan uzaklaştıktan sonra okulun duvarına sert bir yumruk geçirdiğimi gördüğünü gösteriyordu.
"Bir sorunum yok."
"O zaman niye sürekli onları yumrukluyorsun?"
Saçlarımı karıştırdım. "Okul çerçevesi içerisinde sinirimi çıkarabileceğim tek yer orası çünkü."
Kısa bir bakış atıp hâlâ avcunun içinde olan elime döndü.
"Geçen seferki gibi olmamış ama aynı elin olduğu için sarmamız gerekiyor."
Elimi çekip sinirle konuştum. "Bak Çakıl, seni o dediklerinden sonra erken affetmiş olabilirim ama bu unuttuğum anlamına gelmez. Beni merak etmeni de gerektirmez. Ama yanımdan def olup gitmen... Bak işte bunu gerektirir."
Yanımdan kalkıp arkamdaki sıraya -kendi sırasına- doğru yürümeye başlayınca, bu kadar çabuk bırakmasına şaşırdım. Ama rahat bırakılmanın verdiği huzurla önüme döndüm.
Henüz kitabı elime alamadan elinde kafaya takılan mavi bir bandana ile tekrar yanıma geldi.
"Bu kadar çabuk pes edeceğimi sanmadın değil mi? Sanmamalısın."
"Ya sen bela mısın? İstemiyorum. Sargı margı istemiyorum ben. Anladın mı? Ben her sıyrığa sargı yapsaydım var ya-"
Cümlemi yarıda kesen etken, Çakıl'ın beni hiç duymamışçasına bandana ile elimi sarmaya başlamasıydı.
Dudaklarımın arasından, sinirli bir nefes verdim. Ama daha fazla uzatmayıp elimi sarmasına izin verdim.
Sarmayı bitirince hiçbir şey söylemeden yerine geçti. Kısa bir süre sonra hoca sınıfa girdi. Zoraki bir şekilde ayağa kalkıp kendime sadece üç ders kaldığını telkin ettim.
Son ders zili çaldığında çantamı toplayıp sınıftan çıktım. Çok yorgun olmadığım için yürümeye karar verip seri bir şekilde kulaklıklarımı taktım.
Eve varmama yakın aniden bastıran yağmur yüzünden biraz ıslanmıştım. Kısa bir duş aldıktan sonra odama geçtim. Banyoya girmeden önce çıkardığım mavi bandanayı tekrar bağladım. Üzerime siyah tayt ve yine siyah bir kısa kollu tişört giyip dolabımda Can için ayırdığım rafa eğildim. Gri bir hırka görünce hemen alıp üzerime geçirdim. Giyince burnuma dolan parfüm kokusuyla daha fazla küs kalamayacağımı anlamam da uzun sürmedi.
Elimde duran telefonumdan rehberi açtım. Tam Can'ın numarasını bulmuştum ki ekranda bir yazı belirdi.
Can'ım arıyor
Yine benden önce davranmıştı. Hemen telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Tam da seni arayacaktım. Cidden bak tam numaranı buldum arayacakken sen aradın."
"Anladım zaten anında açtın."
Hafifçe güldüm.
"Simay sana sert davrandığım için üzgünüm. Ama seni o it heriflerin arasında düşününce delirdim. Hâlâ düşününce kötü hissediyorum ama haklısın yine de fazla sert davrandım. Özür dilerim, affedecek mis-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen De Kimsin?
Teen Fiction"O intihara kalkışacak kadar güçsüz değil. Tam aksine, çok güçlü biri." Kendimizi fazla kaptırmış olmalıydık ki, yanımıza gelmiş olan Çakıl'ı, ancak konuştuğu zaman fark edebildik. "İntiharın güçsüzlükle ne alakası var? Asıl güçlü insanlar intihar e...