O.4

3.2K 285 166
                                    

(Louis'in anlatımıyla)

İlk dersimden çıktığımda, aradığım kişiyi buldum diye düşündüm.

Koridordan insanlar......

taşıyordu.

İçimdeki ses gülmemi söylüyordu. Onların arasına karışıp gülmek.

Ama yapamadım. Aptal projemi düşünmüştüm ve ben, sadece yapamadım.

Kiraz -doğal olanlardan değil hani şu dondurmanın üstene konulanlardan- gibi olmuş yüzüyle beraber insanlardan oluşan labirenti geçmesini izledim. Sonrasında sıvışarak erkekler tuvalete girmişti. Sadece izledim. Kalabalığın arasından sıkıştım, bazıları hala onun fotoğraflarını ve videolarını çekiyorlardı. Tiksintiyle utandım.

Ergenler: Siktiğimin acımasızları.

Kahkahalar ve konuşmalar o kadar gürültülüydü ki, Liam'ın yanımda güldüğünü bile zor duydum. 

Gülüyordu.

Ya da bir gülümsemeyle ağlıyordu.

İkincisi olduğundan şüpheliydim.

''Boşalma makinesi Harry!'' sesleri yankılandı, tekrar ve tekrar. Sanki bir marş okuyorlardı orospu çocukları.

Onun adı, Hank değildi.

Henry de değildi.

Harry.

İsmi buydu.

Bu zavallı çocuğun.

Koridor temizlendi ve Liam, ingilizce dersine gitmesi gerektiğini söyledi. Bir kafa sallayışı ile, aşağılık herifin gitmesine izin verdim; güldüğü için ona sonra bağıracaktım. Bu kadar utanç verici bir şeyle nasıl yaşanılacağını hiç düşünmemiştim. Omuzlarında çok ağır bir yük taşıyordu.

Herkes sınıfına gittiğinde ben gitmemiştim. Mavi tuvalet kapısına ilgiyle bakıyordum.

Harry'nin penisi geri sayım yapan bir bombaydı.

Gerçekten mi?

Bu, beni ürkütüp, projeye olan ilgimi arttırıyor muydu yoksa sınıfa gitmemi mi sağlıyordu karar veremedim. Ama Harry'nin hayatıyla ilgili şakalar yapmak yerine onun nasıl olduğunu öğrenmek istiyordum.

''Hey.'' Kapısı yavaşça açılırken sesim çok resmiydi. Olduğu yerde kaldı ve gözle görülür şekilde titriyordu. Bir geyiğe benziyordu.

Kırılgan.

Dayanıksız.

Ürkek.

Yavaşça döndü ve eğer ben küçük bir gülümsemeyle önünü aniden kesmeseydim, kesinlikle koridora fırlayacaktı. ''Ne?,'' dedim ''Çok mu çirkin görünüyorum?'' Sakince kahkaha attım. Bir adım geri attı ve tepki olarak hiçbir şey söylemedi. Yüzündeki yumuşaklığı görüyordum ama hala kendini korumaya çalışıyordu. Eğer ihtiyacı olursa diye zıplamaya hazırdı, biliyordum.

Ben, hareket halindeki arabaydım.

Farlarım açıktı.

O ise bir geyikti.

Korkak ama hazır.

''Şey..şimdiki dersi ekmek ister misin?'' Hiç zaman kaybetmeden, hemen sormuştum. Ona ihtiyacım vardı. Hoşuma gitse de gitmese de. Bu proje yapılmalıydı.

Başını salladı ama yavaş ve şüpheyle. Anladım. Bu kadar şüpheci olmaya hakkı vardı. 

Ve bu, bu kadardı.

İki yabancı birlikte çöl gibi ıssız olan koridoru yürüdüler.

Tek düşündüğüm şey: Şimdi ne söyleyeceğim?

--------------------------------

M E D Y A   A H
-E.

You Put The O in DisOrder// larrystylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin