(Harry'nin anlatımıyla)
Avuçlarım terliyordu.
''Ergenler berbat.'' sessizce dedi ve sanki cevap vermek zorundaymışım gibi bana bakmaya başladı. Konuşmak için çok utangaçtım. Bunu herkes biliyordu. Neden o bilmiyordu?
Gülünç. Herkes beni biliyor.
Ben sonsuza kadar ünlü olan, boşalma makinesiyim.
Kapıya yaklaştığımızda, hala hiçbir şey söylememiştim.
''Ne zaman durulması gerektiğini bilmiyorlar.'' dedi. Yine konuşmayı devam ettirmeye çalıştı ama nafile... Lisenin ve sonra da kreşin bahçesinden geçerek beni parka yönlendirdi. Takip ettim. İkinci kez düşünmezdim. Hep giderdim. Başka ne seçeneğim vardı ki?
Hiç.
Her zaman, git git git olmuştu.
Koş, koş, koş.
Saklan, saklan, saklan.
''Sen de ergensin.'' dedim, dudaklarımdan kayıp gitmesine izin vermiştim.
Ve anında kendimi konuşmamak için lanetlemiştim. Konuştuktan sonra hep pişman olurdum. Hep.
Salıncaklara doğru giderken bana garipçe gülümseyerek baktı. Konuşmamı beklemediğini söyleyebilirdim.
''Kesinlikle.'' ufak bir kıkırtıyla söylemişti ve bu beni de güldürmüştü.
Çünkü en azından bana o anlamda gülmüyordu.
Salıncağıma oturduğumda hareket edemedim. Edemedim çünkü edemezdim.
..ki inanın bana hareket etmeyi
çok
isterdim.
Yüzünde rüzgarı hissetmek, gözlerini kapatıp, çok yukarı çıktığında hissettiğin o kelebek sürüsü... Mazlum birisi olmayı kabul ederek, gökyüzüne uzanmak isterdim.
Fakat, eğer sallanırsam bu titreşime yol açardı ve titreşimler berbattır.
Ve daha da berbat şeylere yol açarlar.
O ise, ben fark edemeden salıncağına oturmuş ve yanımda ufak ufak sallanmaya başlamıştı. Göğsümde yanan bir ateşi ve karnımda bir gıdıklanmayı anında hissetmiştim.
Şaşkınlık içinde kendime çekildim. Eğer utancım şimdi yağmur olarak yağsaydı, eminim yanaklarım cayır cayır yanardı. Titreyerek kalktım ve zonklama öncekine göre daha acı verici bir hal almıştı.
Gözleri kocaman açıldı ve benden özür dilerken gözleri okyanusla doluydu. Bir anlığına, kolumu parmaklarının ucuyla sıkıca tuttu-bıraktı ve bu pek de ürkütücü değildi. Ama ürkütücü olmalıydı. Yani...tanımadığın birisi senin kolunu tutuyor; ürkmen gerekirdi.
Ama benim için değildi.
Neden değildi?
''Bir geyik gibi ürkeksin,'' ufak bir gülüşle dedi, ''Bambi gibi.''
Güldü. Gözlerinin yanında ufak çizgiler birazcık çıktı.
Ve ben de güldüm, gamzelerim çıkana kadar. Sanki yıllar sonra oluyormuş gibi hissettirmişti.
İkimiz de, birbirimiz hakkında bir şey bile bilmiyorken gülmeye devam ettik.
''Teşekkürler?'' yumuşak bir kıkırtıyla söyledim ve kendi kendine kızarıp, dudağını ısırışını izledim.
Vay canına.
''Bu arada, adım Louis.''
Bir süreliğine ona karşı gülümsemiştim ama sonra gülüşüm soldu, ''Ben Harry...'' Ona sanki kötü bir haberi söylüyormuş gibi söyledim çünkü belki de boşalma makinesiyle konuştuğunu bilmiyordu. Şimdi kesin gidecekti buradan. Kesin.
''Biliyorum.'' dedi o kadar tatlı gülümsedi ki...
Kendimi tutamadım ve sordum:
Derince mırıldandım, ''O zaman neden benimle konuşuyorsun?''
Bunun bir tür eşek şakası olduğunu tahmin edebiliyordum.
Nefesinin altından güldü ve sanki karanlık bir sırrını açıklayacakmış gibi görünüyordu.
''Bir geyik için bir şeyim var.''
-------------------------
o zaman ne diyoruz: bambi!harry ehehe
-E.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Put The O in DisOrder// larrystylinson
FanfictionHarry, genital bir hastalığa sahip ve Louis, proje ödevi için onunla röportaj yapmak zorunda. Bambi!Harry story/all rights belongs to louuuology cover by protruding™ #1 at #larry -Haziran/2018-