O.13

3.5K 260 543
                                    

(Louis'in anlatımıyla)

Öpücüğümüzün üzerinden bir buçuk hafta geçti.

Kafamın içinden tekrarlanıp duruyor ve kendimi ingilizce dersinde gülümserken buluyorum.

''Neden gülüyorsun?'' diye, yeni aldığı ayakkabılarını bağlarken sordu Liam.

Tipik Liam.

Annemden daha çok ayakkabısı olabilir bu çocuğun.

Omuz silktim, ''Bilmiyorum. Gülümsemek suç mu? Sen gülücük polis misin?''

Takındığım tavra gözlerini devirdi ve sırasında önüne döndü. Ders daha başlamamıştı ve Liam şimdi yine bir soru soracak gibi görünüyordu.

Sorularından nefret ediyorum.

Her zaman, salakça şeyler soruyor.

Neden onunla arkadaşım, bana hatırlatır mısınız lütfen?

''Ee, sen ve şu ucube, birlikte misiniz yani?'' Kafasını koridora çevirip, kimya öğretmeniyle konuşan Harry'yi gösterdi.

Çok tatlı görünüyordu, muhtemelen son testlerden neden kaldığını açıklıyordu.

Kimyadan cidden nefret ediyordu.

Ve ben de Liam'dan şimdi, cidden nefret ediyordum.

Liam'a baktım ve nasıl bir şerefsize dönüştüğüne inanamadım.

Tabii, Harry ile tanışmadan önce, Liam'ın birazcık garip olduğunu biliyordum.

Ah ama yanlışmışım.

Çokçokçok yanlışmışım.

Küstah birisi olduğu için ona kızamazdım, biliyordum.

Ama yine de kızdım.

''O bir ucube değil,'' dedim, sert-soğuk-kalın bir tonda. ''Neden gidip dolabındaki ayakkabıları saymıyorsun, sonrasında bana gelip kimin ucube olduğunu söylersin?''

Geri çekildi ve kaşlarını çattı-alnı kırıştı ve yanakları kızarmıştı.

Bunun, utanç mı kızgınlık mı olduğunu bilmiyordum ama iki şekilde de güvendeydim.

''Bu kadar bok kafalı olmana gerek yoktu. Sadece bir soruydu.'' dedi. Gerildim fakat önüme döndüm. Bunu devam ettirmeyecektim.

Bu, o tekrar konuşana kadar devam etti...

''Eeee, sikiştiniz mi yani?'' Sanki çok normal bir konuymuş gibi sordu.

 Dişlerimi sıkarken ona düz bir bakış attım, ''Hayır.'' 

Tahtada yazanları defterime geçiriyordum. İçimden fışkıran sinir yüzünden kalemimi o kadar sert tuttum ki kırılacaktı.

Bu çocuk daha da...bilmiyorum. Beyinsizleşmek? Kabalaşmak? Gıcıklaşmak?

10. sınıftayken, altın zincir kolyeler takmadan ve şu ceketlerden giymeden önce, daha iyiydi.

Şimdiyse, içine çektiği esrar yüzünden donuk bir insan oldu.

''Güzel,'' dedi. Kuruca güldü ve kağıdını karalamaya devam etti, ''Her nesi varsa, seni de onun içine çekmesini istemiyorum.''

Yemin ederim, dirseğimle kahvemi sırama dökmeden önce düşüncelerimi yönlendirememiştim.. 

Döküldü ve onun yeni ayakkabılarına sıçradı. İğneleyici bir şekilde gülümsedim, ''Oops!'' dedim. Kesinlikle harap olmuştu.

Bana bağırdığında bütün sınıf bize döndü, ''Bilerek yaptın seni sik kafalı!'' Yerinde zıpladı ve ayaklarını, kahverengi lekeden kurtarmak için, salladı.

You Put The O in DisOrder// larrystylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin