O.11

3.1K 284 185
                                    


(Louis'in anlatımıyla)

Ben ve Harry, McDonald's'dan ayrıldık. Çıkmamızla beraber, gözlerimle bi yola bi ön koltuğa bakıyordum.

Çünkü, terlemiş ve rahatsız görünen bu çocuğu gözlemlemeyi seven bir sapık olma ihtimalim vardı.

Biliyordum. Bir nöbet geçiriyordu ama kendisini tutmaya çalışıyordu.

Cidden, onu izlemek istiyordum.

Hem de.....çok fena istiyordum.

Arabam, dünyanın en sağlam arabası değil, tamam mı? Asfaltta tam olarak kayamıyor diyelim?

Harry, yoldaki bu tümsekleri cidden sevmiş gibi görünüyordu...ya da nefret etmiş de olabilir.

Yüzündeki ifadenin memnuniyet mi utanç mı olduğunu anlayamıyordum.

Evimin caddesine girdiğimizde inledi. Cidden kendini çok zor tutuyordu.

Ona ulaşan tek şeyim, kolumdu ve o, kolumu tutup, tırnaklarıyla etimi kazıyordu resmen.

Çekinemedim bile.

Bunun, birazcık hoşuma gittiğini söylesem mide bulandırıcı mı olurdu?

...Evet.

''Harry...iyisin..hiçbir sorun yok..'' O, koltuğuna yapışırken elimi yüzüne koyup, kekeleyerek konuşmuştum.

''Üzgünüm..ç-çok üzgünü-'' Tiz sesle olan konuşması yumuşak, titrek -ve neredeyse tatlı- bir iniltiyle bölündü.

''Üzgün olma Harry..Cidden sorun yok.'' diye yatıştırdım onu ve sırtını ovaladım.

Dokunuşumdan sakındı ve bir gözyaşı gördüm.

Onun gözyaşlarından nefret ediyorum.

Üzgün olmasından nefret ediyorum.

Hastalığından nefret ediyorum...

Ama şu anki halini çok sevmiştim...

İğrençleşiyorum.

...Siktir.

''Harry...hey, hadi ağlama...bu senin hatan değil..'' diye fısıldadım. Burnunu çekti. Biraz rahatlamıştı ve kemerini-koltuğun- açtı.

Arabadan çıktım ve çantasını elinden aldım. Bir gülücükle beraber onun kapısına hızlıca yürüdüm. Ben kapısına gelene kadar, duyduğu utanç yüzünden daha da pembeleşmişti.

Onu evimin kapısına doğru yönlendirirken konuşmadı. Heyecanla doluydum ve bütün gece boyunca neler yapıp, neler konuşacağımız hakkında düşünmeyi kesemiyordum.

Kapıyı açtığımda annem evde değildi.

Hala iştedir diye tahmin ettim.

Harry içeriye titreyen bacaklarıyla girdi ve sessizce boğazını temizledi. Kapının önündeyken etrafını, bakışlarıyla incelemeye başlamıştı.

''Banyo, koridorun sonunda...'' dedim ve çantasını ona uzattım. Çamaşırını değiştirmek için istekli olduğunu düşündüm.

''Teşekkürler.'' Hızlı bir gülümsemeyle, tek fısıldadığı buydu. Kapıya ilerledi daha sonra da sağa dönüp içeri girdi.

Bütün süreci izledim. Yürüyüşünü, girişini..Bekledim.

Onun için, her zaman, banyo kapısının önünde bekliyordum. Büyük ihtimalle benim, hastalığına karşı fetişi olan bir salak olduğumu düşünüyordur.

You Put The O in DisOrder// larrystylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin