4

806 67 24
                                    

İçeriye girdiğimde çok kalabalık olduğunu farkettim. Etrafta bir sürü eleman vardı ve yetişmekte zorlandıkları her hallerinden belliydi. Derin bir nefes aldım ve kasaya doğru ilerledim.

"Şey," dedim utanarak.

"Eleman alımınız hâlâ devam ediyor mu?" Adam ilk önce bana dikkatlice baktı.

"Kaç yaşındasın sen?" Dedi kaba sesiyle.

"17 efendim."

"Okuyorsun değil mi?"

"Evet efendim."

"O zaman part-time çalışacaksın." Başımı salladım.

"Okul çıkışı hemen gelirim." Dedim. Amacım adamı ikna etmekti. Lütfen işe yarasın. Adam yavaşça başını salladı.

"Pekala, zaten etrafın kalabalık olduğunu görüyorsundur," adama yalvaran gözlerle baktım.
"İşini bir gün bile aksatmayacaksın, cumartesi tam gün çalışman şartıyla..." duraksadı.

"Seni işe alabiliriz." Sevinçle gülümsedim.

"Ne zaman başlıyorum?" Adam arkasındaki kapıyı gösterdi.

"Şimdi, orada birini bul sana yardım etsin." dedi düz bir tonda. Tekrar derin bir nefes aldım ve hızla adamın gösterdiği kapıya yöneldim. İçerisi dolap kaynıyordu. Dolabından bir şeyler çıkartan kadına baktım.

"Bana yardım edebilir misin?" Dedim nazikçe. Kadın başını salladı.

"Yenisin değil mi? Al bakalım şu anahtarı, bu senin dolabın." Bana uzattığı anahtara bakarken, içerde birinin daha olduğunu farkettim. Bana baksada aldırmamaya çalıştım. Turuncu renk saçları zaten oldukça dikkat çekiyordu. Kadın bana yapmam gereken her şeyi söylemişti.

"Teşekkür ederim," Anahtarımla dolabımı açtım ve gerekli kıyafetlerimi giydim. İlk defa şansım dönmüştü. Odadan dışarı çıktığımda ilk işim elime cebimdeki defteri ve kalemi almak oldu. Gerçekten çok kalabalık ve büyük bir yerdi.Umarım batırmazdım.
"Yapabilirsin Choon Hee, fighting!" Elimle yumruk yapıp hızla karnıma çektim. Yapabilirdim. Masalara yöneldim ve siparişleri almaya başladım. En son masaya yöneldiğimde arkamdan bir ses geldi.

"Bir gazoz ve bir kola, değil mi?" Tanrım, neden şansımın döndüğünü şimdi anlıyordum. Bu ses...mükemmel sesli adamdan başkasına ait değildi. Ona Jin demeyi pek düşünmüyordum. Arkamı dönmemek için kendimi zor tuttum. Siparişi alır almaz mutfağa yöneldim. Tam bir şanssız veletim. Kendime gelmem lazımdı. Bu gerçek değildi, tamamen yalandı her şey.

"Siparişler geldi!" Tam arkamı dönmemle, onunla burun buruna geldim. Bana şaşkınca bakıyordu.

"Sen?" Dedi sorgulayan sesiyle.

"B-ben..." oradan uzaklaşmak istesemde yapamıyordum.

"Neden burdasın?" Üstümdeki kıyafetlere baktı.

"Burada mı çalışıyorsun?" Başımı salladım.

"Yeni başladım,"

"Hyung! Hadi gel artık!" Turuncu saçlı çocuktu seslenen. Beni görünce gözleri büyüdü. Ardından ona baktı.

"Geliyorum!" O benden uzaklaşırken büyük bir nefes verdim.

Bu iş çok zor olacaktı, hemde çok zor.

***
İşim bittiğinde saat epey geç olmuştu. Telefonumum çalmasıyla irkildim. Arayan annemdi.

"Efendim-"

"Ya! Choon Hee, seni hergele! Nerelerdesin sen?" Anneme çalışmaya başladığımı söylemeyi unutmuştum.

"Anne, özür dilerim, çalışmaya başladım ben." Dedim sakin bir sesle. Annem derin bir nefes verdi.

Alium| Kim Seok JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin