Medya: Yung Hwa^^
___
Okula gitmek için otobüsü beklediğimde onu görmemle içimi tuhaf bir hava sardı. Yanıma geldi ve hafifçe gülümsedi.
"Günaydın," Dedi uykudan yeni kalkmış gibi çıkan sesiyle. Boğuk, ama mükemmel.
"Günaydın." Otobüs geldiğinde çift kişilik koltuklardan birine oturdum ve oda yanıma oturdu.
"Dün çok güzel bir gün geçirdim." Dedim utanarak. Yüzünü bana döndü ve gözlerindeki parıltıyla gülümsedi.
"Amacımda buydu zaten, sevindim." Bir süre parıldayan gözlerine baktım. Başka yere bakmak istemiyordum. Sadece o parıldayan gözler...
"Choon Hee, inmen gerek." Dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Zorda olsa ayağa kalktım ve otobüsten indim. O gözlere sonsuza kadar bakabilirdim. Kendime gelmek için yanağıma tokat attım ve okul kapısının önünde beni bekleyen Yung Hwa'nın yanına gittim.
"Üzgünüm Yung Hwa," Dedim sınıfa giderken.
"Ne için?" Meraklı gözlerini üzerimde gezdirdi.
"Seninle eskisi kadar vakit geçiremiyorum ve arkadaşlığımızın zedelenmesinden korkuyorum." Sıramıza oturduğumuzda elini omzuma attı.
"Sorun değil. Sana güzel bir haberim var ayrıca." Bunu söyledikten sonra yanakları kızardı.
"Ne, ne, ne? Çabuk söyle!" Sınıftaki deli bunlar bakışlarına aldırmadan ona bakmaya devam ettim.
"Hana'ya hislerimden bahettim." Sevinçle omzuna vurdum. Kaşlarını çattı ve omzunu sıvazladı.
"Ah! Deli, bir durda anlatayım." Güldüm ve devam et dercesine başımı salladım.
"O da bana bir şans vereceğini söyledi." Onun adına gerçekten çok sevinmiştim.
"Ona senden bahsettim ve seninle tanışmak istediğini söyledi." Biriyle tanışmak beni geriyordu ama onun için yapabilirdim. Sonuçta yakında Hei ile tanışacaktım.
"Olur, sevinirim." Umarım bu durum beni germezdi.
"O zaman diğer teneffüs seni onun yanına götüreyim." Hafifçe başımı salladım ve öğretmenin gelmesiyle derse odaklandım. Daha doğrusu denedim diyebiliriz. Beynimi bir sürü düşünce işgal ediyordu çünkü. Jin ile karşılaşmamdan sonra bir sürü insanla içli dışlı olmuştum ve hepsi birbirinden harikaydı. Uzun zaman sonra gülümsemelerim artmıştı ve beni rahatsız etmiyordu. Alıma Jin'in anidene beni öptüğü geldiğinde başımı sıraya gömdüm.
"Aish! Manyak herif!" Bağırmak istiyordum ama sınıftaydık. Homurdanmalarımı duyan Yung Hwa gülerek sırtıma dokundu.
"Kalkta dersi dinle Choon Hee," diye fısıldadı. Yavaşça başımı kaldırdım ve dersi dinlemeye zorda olsa devam ettim.
Sonunda zil çaldığında Yung Hwa sevinçle kolumdan tuttu ve beni sürüklemeye başladı.
"Ne bu enerji yahu?" Diye söylensemde aldırmadı ve sürüklemeye devam etti. Sonunda bir sınıfın önüne geldiğimizde kapının önündeki kıza bakarak gülümsedi. Kız beni gördüğünde gözleri neşeyle irileşti ve yanıma yanaştı.
"Ben Hana, waoh~ Gerçekten çok güzelsin unni*~" Elimi kaldırdım.
"Bende Choon Hee, unni deme lütfen. Teşekkür ederim o kadar bir güzelliğim yok." Dedim utana sıkıla. Koluma girdi ve neşeyle gülümsedi. Kısa saçlafrı vardı ve çok tatlı duruyordu. Kahverengi gözleri çok dikkat çekiciydi.
"Unni, hadi gel bahçeye çıkalım." Ne kadar uyarsamda beni dinlememişti. Kolumda olmasından faydalandı ve oda beni sürüklemeye başladı. Arkamızda Yung Hwa gülümseyerek gelirken istemsiz olarak bende gülümsedim.
"Yung Hwa senden çok bahsetti. Senin gibi bir arkadaşım olsun isterdim hep." Dedi hülyalı bir sesle.
"O kadarda iyi bir arkadaş değilim açıkçası..." Sonlara doğru sesim kısılmıştı. Kafasını omzuma yasladı ve bahçede biraz daha sohbet ettikten sonra onu sınıfına bıraktık. Tabi kapıda Yung Hwa'ya utangaç bir öpücük vermişti ve Yung Hwa'yı sürüklemek orunda kalmıştım. Donup kalmıştı zavallım.
Öğle teneffüsünün zili çaldığında derin bir nefes üfledim ve Yung Hwa'ya tuvalete gideceğimi söyledim. Başını salladı ve hızla tuvalete girdim. İşimi hallettikten sonra elimi yüzümü yıkadım. İçimde tuhaf bir his vardı. Kendime hayret ettim ve tuvaletten çıktım. Tam bu sırada bir bedene çarpmamla duraksamak zorunda kaldım.
"Sana okulda karşılaşacağız demiştim, asi kız."
Tuhaf hissin sebebi tam karşımdaydı.
______
*Unni: Bayanların kendinden büyük bayanlara sesleniş biçimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Fanfic"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...