15

557 57 7
                                    

Yung Hwa ile biraz daha gezindikten sonra alış veriş merkezinden çıktık.
"Lunaparka gitmeye ne dersin?" Başımı iki yana salladım.
"Midem yeterince dolu, onları çıkarmaya niyetim yok." Hafifçe güldüğünde bende çarpık bir şekilde gülümsedim.
"Sen bilirsin, en azından evine kadar eşlik edeyim." Bir şey demedim ve beraber eve doğru yol aldık.
"Ee? Senin hayranından ne haber?" Gözlerimi devirip yerdeki küçük taşa ayağımla hafifçe vurdum.
"Hayran mı? Peh," Elimi salladım. O benim hayranım falan değildi. Sadece Yung Hwa abartıyordu. Konuyu değiştirmek için başka şeyler söylemeyi düşündüm.

"Ee, senin şu Hana ne oldu?" Yanakları kızardığında kendimi gülmemek için zorladım.

"O mu? Şey dediğim gibi..." Ensesini kaşıdıktan sonra yere baktı. Feci derecede utanmıştı.

"Boşver, birazdan domatese döneceksin sonra." Sinirle bana doğru döndü ve elini kaldırıp omzuma hafifçe vurdu.

"Kimmiş o domatese dönen?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim.

"Choon Hee?" Bana seslenen kişiye döndüğümde ağzım açık kaldı. Jin bana tuhaf bakışlarla bakarken, kendimi yerin dibine gömmek istedim. Elinde bir poşet vardı.

"Bu sana çarpan adam değil mi?" Ona bakmadan yavaşça başımı salladım. Bana bakan bakışlara karşılık vermek oldukça zordu. Yanına gittiğimde gözleriyle beni takip ediyordu.

"Daha iyisin değil mi?" Amacım dikkatimi toplamaktı.

"Evet, ya sen? Hastalandın mı?"Başımı iki yana salladım.

"Yok, iyiym ben." Başını salladığında Yung Hwa'nın bize merakla baktığını gördüm. Elindeki poşeti bana doğru uzattı.

"Bunu bana geri verdiğin için teşekkür ederim," Yüzünde oluşan hafif bir gülümsemeyle poşeti elime tutuşturdu.

"Ayrıca hastayken yanımda olduğun için teşekkür edicektim. Bir hata yaptıysam özür dilerim." Omzuma dokundu. Ardından hiç bir şey dememiş gibi arkasını dönüp gitti. Sanki biz o yağmurun altında bağırıp çağırmamamışız, hepsi hayalmiş gibi dönüp gitmişti. Eğer Yung Hwa olmasa şuracıkta kalırdım ve hareket edemezdim. Elimdeki poşete baktım ve ardından Yung Hwa'nın yanına gittim.

"Şu an sormuyorum ama bu soru sormayacağım anlamına gelmez. Gel seni eve bırakalım." Yorgun bir şekilde başımı salladım. Beni yoruyordu. Kalbime fazla geliyordu. Yung Hwa'nın koluna tutundum ve beraber eve doğru yol aldık. Kafamda bir çok düşünce vardı.

Yung Hwa beni eve bıraktığında ona el bile sallayamadan içeri attım kendimi.

"Hoşgeldin Choon Hee," Elimi salladım ve direk annemin yanına kuruldum.

"Ee, günün nasıl geçti?" Baygın gözlerimle anneme baktım.

"Fena değil."

"Peki o çocuğu-"

"Anne, onu buraya getirmeyeceğim."

"Neden?"

"Kabullenmek istemiyorum." Anneme bunları söylemek tuhafıma gitsede gerçeklerden kaçamazdım.

"Seni anlıyorum, ben senin annenim Choon Hee. Bana her şeyi anlatabilirsin. Sonuçta bende..." Gözleri dolu bir şekide gülümsedi."Her neyse, çekinme benden." Başımı salladım.

"Onu kaybetmek istemiyorum. Ama bana çok ağır geliyor. O kadar temiz bir kalbi varki..." Elimde olmadan gülümsedim.

"Choon Hee, benim şekerparem, gel buraya." Beni kollarının arasına çekti.

"Kafam o kadar karışıkki...Ne yapmalıyım bilmiyorum."

"Pes etme Choon Hee, sen benim tek varlığımsın. Asla pes etme."

Bunu başarabilir miydim?

Bilmiyorum.

Alium| Kim Seok JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin