Min Sung'a tiksinerek baktım. Jin'in attığı yumruk yüzünden yanağında hafif bir morluk vardı.
"Senden nefret ediyorum." İşaret parmağını salladı.
"Bu da bir duygudur. Sinirlenme hemen." Gerçekten deliydi.
"Sana seni beklediğimi söylediğimde bana inanmadın, değil mi?" Ona inanmamı mı bekliyordu? Derin bir nefes üfledi ve kolumdan tutup beni biraz daha sakin bir yere sürükledi. Yine onun yüzünden Jin ile tartışmak istemiyordum. Elini çekti ve ciddi bir ifadeyle bana baktı.
"Seni orada kafe kapanana kadar bekledim Choon Hee. O soğukta beklediğim için de üşüttüm." Omuz silktim. Hapşırdığında ise gözlerimi büyüttüm.
"Beklemeni gerektircek bir durum yoktu." İnanamayan gözlerle baktı ve ağzından bir 'hah?' çıktı.
"Benim için ne kadar önemliydi biliyor musun sen?"
"Min Sung beni rahat bırak, lütfen." Başını iki yana salladı.
"Senden hoşlandığımı daha güzel bir şekilde söyleyecektim ben. Sana karşı duygularımdan bahsedecektim. Bunun nesi önemsiz?" Gözlerine baktığımda tuhaf bir duygu dalgasıyla karşılaştım. Gerçekten...gerçekten benden hoşlanıyor muydu?
"Min Sung, sana ne söyleyebilirim bilmiyorum..." Dedim fısıltıyla.
"Bana bir şans ver Choon Hee, söz kendim olacağım." Sertçe öksürdü ve cebinden peçete çıkarıp burnunu sildi.
"Bu benim için çok zor Min Sung, sana karşılık vermediğim sürece şans vermemin de bir anlamı yok." Gözleri kızarmıştı.
"Eğer sana bana karşı bir şeyler hissetmeni sağlarsam, o zaman bana şans verir misin?"Duygu dolu sesi çok garipti.
"Üzgünü-" Hızla başını salladı. İşaret parmağıyla bana yöneltti.
"Üzgün olma, sen zaten çoktan başkasına karşı bir şans vermişsin." Psikopatça güldü.
"Ama bu vazgeçeceğim anlamına gelmiyor Choon Hee. Pes etmeye niyetim yok." Duraksadı.
"Sana gerçek beni göstereceğim."
Ardından, beni öylece bırakıp gitti.
Aldım başıma belayı.
____
Sınıfa geldiğimde Yung Hwa endişeli gözlerle bana bakıyordu. Yanına Hana vardı. Hana bana şirince gülümsediğinde bende ona hafifçe gülümsedim. Yung Hwa omzuma dokundu gözüyle üzerimi süzdü.
"Nerdeydin sen?" Dedi endişeli sesiyle. Omzumdaki elini indirdim.
"Sakin ol, biraz yalnız kalmak istedim." Yalan, kocaman bir yalan. Başını salladı ve Hana'nın yanına oturdu. Sanırım Hana ile gittikçe aralarında bir şeyler oluyordu. Onun mutlu olması beni de gülümsetiyordu. Hana Yung Hwa'yı itekledi ve benim yanıma geldi. Şu hali gerçekten çok sevimliydi.
"Unni~ Seni gerçekten merak ettik ama ben Yung Hwa'yı durdurdum." Sesinden resmen gurur akıyordu ve bu gerçekten komikti. Kıkırdadığımda omzuma hafifçe vurdu.
"Okuldayım zaten, ne bu endişe?" Yung Hwa gözlerini devirdi.
"Benden çok Hana seni merak etti. Yalancı." Dedi gözlerini kısarak. Hana ona sinirle döndü ve omzuna bana vurduğundan daha sert vurdu.
"Sussana sen, tepsi suratlı!" Yung Hwa gözlerini pörtletti.
"Sensin o! Fare kılıklı!" Birbiriyle atışmaya başladıklarında sınıftakilere aldırmadan kahkahalara boğuldum. Kendime engel olamıyordum. İkiside bana döndüğünde sonunda kahkahalarımı yavaşlattım.
"Ah cidden~ Siz ikiniz yüzünden boğazım kurudu." Dedim tekrardan gülerken. Bu sefer ikiside şaşkınca bana bakıyordu.
"Ne?" Yung Hwa ayağa kalkıp yüzüme dokundu.
"Ne yapıyorsun?" Yanaklarımı sıktıktan sonra gözlerini büyüttü.
"Sen kahkaha mı attın?"
"Şey...E-evet?" Bu sefer sevinçle gülümseyip sıkıca kollarını belime sardı.
"Uzun zamandır kahkaha atmamıştın... Eğer böyle güleceksen biz Hana ile hep didişiriz." Dedi ve başını Hana'ya çevirdi. Hana hızla başını salladı ve sıcacık bir gülümseme sundu bana. Yung Hwa'nın kollarını belinden çektim.
"Duygusallığa gerek yok." Dedim ve bende ikisine sıcacık gülümsememi sundum.
Sizi gidi veletler.
Ne yapacaktım ben bunlarla?
____
Okul çıkışı Hana'nın ısrarla gelme isteği sonucu hep beraber kafeye gidiyorduk.
"Demek bir kafede çalıyorsun unni, neden bana bahsetmedin Yung Hwa?" Sitemkar bir sesle Yung Hwa'ya döndü. Yung Hwa eliyle esnesini kaşıdı.
"Konu açılmadı bende söyleyemedim." Utangaç bir şekilde yere baktı. Hana gülerek omzuna vurdu.
"Utanınca çok tatlı oluyorsun." Çok açıksözlüydü ve bu benim yalan bir öksürüğümü ortaya çıkarmama neden oldu. Yung Hwa'da benimle birlikte öksürdüğünde Hana bir kahkaha patlattı.
"Sakin olun, bir şey demedim ki..." Ona inanamayan bir bakış attım. Omuz silkti. Başımı sağa sola salladım. Bu kız tam bir deliydi. Baya baya kaçıktı hatta.
Kafeye geldiğimizde ikisi bir masaya oturdu ve bende üzerimi değiştirmeye gittim. Üzerimi değiştirdikten sonra yanıma gelen Hoseok'a baktım. Eliyle Yung Hwa ve Hana'yı gösterdi.
"Onları tanıyor musun?" Sana bakıp duruyorlarda." Dedi meraklı bir tonda. Başımı salladım.
"Diğerlerini de çağır, sizleri tanıştırmak isterim." Hoseok gülerek yanımdan ayrıldı ve bende ikilinin yanına gittim.
"Sizleri diğer arkadaşlarımla tanıştıracağım." Dedim biraz heyecanla. İlk defa böyle bir şeyi yapacaktım. Yung Hwa tek kaşını kaldırdı.
"Arkadaş?" Dedi ve merakla bana baktı.
"Şey...sana daha sonra anlatırım. Bir nevi hayatımı kurtadılar ve gerçekten hepsi birbirinden ayrı iyiler." Yung Hwa biraz tereddütle baksada yavaşça başını salladı. Yediside geldiğinde Yung Hwa ağzı açık bir şekilde bana baktı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Heyecanım feci şekilde artmıştı.
"Sizleri tanıştırayım..." Hepsini tanıttığımda en son Jin kalmıştı. Yung Hwa onu gördüğüne kat be kat şaşırsada başıyla selam verdi. Küçük bir sohbetten sonra hepsi işine döndü.
"Bunları bir an önce bana anlatacaksın." Sesinden tehdit akıyordu resmen. Yavaşça başımı salladım. O kadar olayı nasıl anlatacaktım hiç bir fikrim yoktu.
Uzun bir sohbet beni bekliyordu anlaşılan.
"Kafe çıkışına kadar burdayım Choon Hee,"
Başımı salladım.
Ayvayı yemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Fanfiction"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...