İş çıkışına kadar Jin benimle konuşmamıştı. Onunla konuşmak istiyordum. Bir sebebi yoktu. Hemde hiçbir sebebi yoktu.
Üstümü değiştirdim ve Yung Hwa'nın yanına gittim.
"Hana gitti mi?" Dudaklarını büzerek başını salladı.
"Annesi aradı, gitmek zorunda kaldı." Anlayışla başımı salladım.
"Hadi gidelim." Aklıma Jin'in beni eve bırakmaları geldiğinde istemsiz olarak suratımı astım. Onunla eve gitmek gerçekten çok hoştu. Yola koyulduğumuzda Yung Hwa ciddi bir yüz ifadesiyle bana döndü.
"Anlat bakalım, bücür." Gözlerimi devirdim. Gülerek kolunu omzuma attı.
Yung Hwa'nın da Hana'dan farkı yoktu.
______
"Demek bunlardan bana hiç bahsetmedin ha?" Dedi değişik bir ses tonuyla.
"Evet...üzgünüm Yung Hwa, okul kafe derken derslere bile zor odaklanır oldum." Yung Hwa ümitsizce başını salladı.
"Kendini çok yoruyorsun Choon Hee," Üzüntüyle bana baktı.
"Kızmadın mı bana?" Başını iki yana salladı.
"En azından şimdi anlattın. Bunun için sana neden kızayım?" Sıcak bir gülümseme gönderdim.
"Hana'ya benden bahsedeceğine kendinden bahset." Dedim gülerek. Utandı ve bakışlarını yerde gezdirdi.
"Tamam tamam utanma," O da güldü.
Evin önüne geldiğimizde bana sıkıca sarıldı.
"Bana her şeyi anlatacağına söz ver," Dedi ciddi bir sesle. Başımı salladım.
"Söz." Serçe parmaklarımızı birleştirdik. Yung Hwa gittiğinde arkasından baktım ve onun gibi iyi birisinin nasıl benimle arkadaş olabildiğini düşündüm. Arkadaşlığı geçtim Yung Hwa benim kardeşim gibiydi. Evin önündeki merdivenlere oturdum ve derin bir nefes çektim. Omuzlarıma düşen bir ağırlıkla başımı arkama çevirdim.
"Ödüm koptu!" Diye bağırdım arkamdaki Jin'e bakarak. O ise sade bir gülümseme gönderdi. Üzerime ceketini örtmüştü.
"Hasta olacaksın." Dedi düz bir sesle. Ağzımdan bir 'hah' çıktı.
"Asıl sen hasta olacakısın. Benden daha betersin." Güldüğünde bende güldüm. Derin bir nefes üfledi.
"Burada ne işin var?" Yüzünü bana döndü.
"Bilmiyorum, kendimi burda buldum." Dedi ve başını sağa doğru eğdi.
"Bir şey mi oldu?" Dedim merakla. Başını salladı.
"Anlatmak ister misin?"
"Çok sık kabus görmeye başladım," Duraksadı ve dikkatle bana baktı. Bende kabuslar görürdüm. Hatta bu kabuslar uyandığımda krizlere neden olurdu.
"Arkadaşlarım...sen...ben kötü bir kabus gördüm." Gözleri kızardığında elimi omzuna koydum.
"Sadece bir kabustu Jin," Hızla başını salladı ve üzüntüyle inleyerek beni kendine çekti.
"Çok korktum Choon Hee, hemde çok." Sırtını sıvazladım. Omzumda ıslaklık hissettim. Elimi yumuşacık saçlarında gezdirdim.
"Geçti, sadece bir kabustu." Bedenini benden ayırdığında şişmiş gözlerine ve dudaklarına baktım.
"Çok gerçekti," Dedi ve burnunu çekti. Bu haline istemsiz olarak güldüm ve cebimden peçete çıkarıp ona uzattım. Peçeteyi aldı ve burnunu sildi.
"İğrençsin." Dedim onu güldürmek amacıyla. Bu dediğimi duyduğunda güldü ve peçeteyi bana doğru uzattı. Elimle onu ittim.
"İğrenç!" Dahada çok güldü. Sanırım verdiğim tepki komik olmalıydı. Güldüğünde çıkardığı ses benimde gülmeme neden olmuştu. Aniden durdu ve peçeteyi kapının yanındaki çöpe attı. Bana döndüğünde dikkatle ona baktım.
"Teşekkür ederim Choon Hee." Sıcacık bir gülümseme sunduğunda donup kaldım. Gülüşü çok...çok güzeldi. O da donup kalmıştı.
"Choon Hee?" Dedi dudaklarıma bakarak.
"Hı?" Sesim boğuk çıkmıştı. Bana doğru yaklaştığında gözlerindeki tuhaf dalgalanmayı farkettim. Nefeslerimiz birbirine karışmaya başlamıştı. Burnunu burnuma sürttü ve soran gözlerle bana baktı.
"Seni öpmeme izin verir misin?" Bir şey demedim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bana iyice yaklaştığında kararımı vermiştim. Ondan önce davrandım ve dudaklarımızı birleştirdim. Kalbim resmen boğazımda atıyordu ama o sıcacık dudakların dudaklarımda oluşu beni rahatlatıyordu. Gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkardım. Yoksa utancımdan ölebilirdim.
Dudaklarımızı ayırdığımda alnını alnıma yasladı. Gözleri büyümüştü ve şaşkın olduğu her halinden belliydi. Bir süre öyle durduk ve beni bu sefer o öptü.
Bu his mükemmeldi.
Ve bundan asla pişman olmayacaktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/151483949-288-k30126.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Fanfiction"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...