Min Sung'un gitmesinin ardından, ben hala orada oturmuş düşünceli bir hale bürünmüştüm. Bu çocuk delinin tekiydi.
"Choon Hee?" Yanıma gelen Hana ile düşüncelerime balta vurdum ve ona baktım.
"Hana?" Endişeyle gözlerini yüzümde gezdirdi.
"İyiyim ben, dert etme beni." Gözlerini devirdi.
"Belli oluyor unni, yalan söyleme bana." Derin bir nefes üfledim.
"Min Sung canını sıkıyor, bu her halinden belli." Başımı salladım.
"Evet, canımı sıkıyor ve bundan vazgeçmiyor." Dizlerime vurup ayağa kalktım.
"Boşver, daha fazla kendimi yormak istemiyorum." Hana ile beraber Yung Hwa'nın yanına gittim. Yung Hwa homurdansada Hana sayesinde susmuştu.
Şimdilik.
___
Kafeye adımımı attığımda, solgun yüzlerle karşılaşmayı beklediğim için yüzüm düşmüş bir şekilde işime başlamak zorunda kalmıştım. Yoongi'yi gördüğümde meraklı bakışlarımı farketmişti.
"Taehyung nerde?"
"Şimdilik evde kalıyor. Anca kendine gelebildi." Başımı salladım ve işe devam ettim.
Kafede tek tük insan kaldığında elimde bezle masaları siliyordum. Bezi temizleyip geri geldim ve silmeye başladığımda masaya konan kahve ile başımı kaldırdım.
"Ben yaptım, denesene." Bardağı bana doğru ittirdi ve oturmamı bekledi. Oturduğumda karşıma oturdu ve yorgunda olsa bakışlarını yüzümden çekmedi. Kahveden bir yudum aldım ve enfes tadıyla gözlerimi yumdum.
"Nasıl? Beğendin mi?" Başımı salladım.
"Mükemmel."
"Taehyung'u merak ettiğini biliyorum." Gözlerimi devirdim.
"Şöyle pat diye konuşmasan olmaz mı?" Zorda olsa hafif bir şekilde kıkırdadı.
"O iyi, emin ellerde." Egoistçe göğsüne vurdu.
"Ona çok iyi bakıyoruz Choon Hee, sana aşçılık konusunda iyi olduğumu bahsetmiş miydim?"
"Buna sevindim, onun yanında olmayı isterdim."
"Hey, pazar günü buluşmanın iptal olduğunu falan sanma, hepimiz gidiyoruz ve Taehyung'ta gelecek."
"Bu ona iyi gelecek mi ki?" Başını iki yana salladı.
"En azından yanında olduğumuzu bilmesi için bunu yapmalıyız. Elbetteki acısı dinmeyecek." Kahvemden bir yudum daha aldım. Gerçekten çok lezizdi. Arkada bıraktığı karamel tadı beni benden alıyordu.
"Peki madem, öyle olsun."
___
"Anne, ben çıkıyorum!"
"Buraya gel Choon Hee!" Homurdanıp annemin yanına gittim.
"Efendin anne?" Gözleriyle mutfağı gösterdi.
"Pikniğe gidiyorsun ama hiç bir şey hazırlamıyorsun. Ah benim salak kızım," Annem söylenmeye devam ederken dolabın üstündeki piknik sepetini çıkardım.
İçine gerekli malzemeleri doldurdum. İçeriye geri geldiğimde annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum."O salak kızın seni çok seviyor." Omzuma vurdu.
"Seni hergele! Yılışma bana!" Güldüm ve dışarıya doğru yol aldım. Sepeti sıkı sıkıya kavradım ve kapıda beklemeye başladım. Nefes nefese buraya doğru koşan Jin'i gördüğümde gülmeden edemedim.
"Gülmede şu.." Derin bir nefes çekti. "...şu sepeti ver." Sepeti elimden aldı ve yola koyulduk. Yung Hwa'yı aradım ve Hana'yı almasını söyledim.
"Şu an çok komik görünüyorsun," Jin'in koşmaktan kızarmış yanaklarına baktım. Ve elindeki pembe sepete.
"Bana öyle bakmaya devam edersen seni şurada gebertirim." Gülmeye başladığımda en sert ama benim için çok tatlı olan bakışından attı.
"Haha, çok komik." Omuz silktim.
"Öyle," Beraber gideceğimiz yere geldiğimizde herkesin bizden önce gelip çoktan kaynaşmaya başlaması beni şaşırtmıştı.
"Bizsiz eğlence ha?" Herkes bize döndüğünde Taehyung'un soluk suratı dikkatimi çekmişti. Yorgun görünüyordu, hemde çok yorgun. Yanına gittim ve ona sıkıca sarıldım. O da bana karşılık verdi.
"Teşekkür ederim Choon Hee," Sertçe yutkundum ve sırtını sıvazladım. Ondan ayrıldığımda Jin'in örtüyü sermesine ve sepettekileri hazırlamasına yardım ettim. Çok tatlı bir kızın yanıma gelmesiyle Jin'e yardım etmeyi kestim.
"Ah, ben Hei." Elini uzattı ve şirince gülümsedi.
"Bende Choon Hee." Hana bizi farkedip hızla yanımıza geldi.
"Unni, Hei unni çok tatlı değil mi?" Kıkırdadım ve utangaçca başını eğen Hei'ye baktım. .
"Hana," diyerek omzuna vurdum.
"Ama gerçekler öyle." Hei'de gülmeye başladığında kahkahalarımız yanımıza gelen Jungkook ve Yung Hwa ile bozulmuştu. İkiside sevgililerinin yanına sinmişlerdi.
"Şurda bizi bi kız kıza bırakmıyorsunuz," diye söylendiğimde Yung Hwa dil çıkardı.
"Tabi sen sap olunca öyle diyorsun," Gözlerimi devirdim ve Yung Hwa'ya karşılık olarak bende dil çıkardım.
"Hiçte bile."
"Hı hı," Yung Hwa'nın omzuna yumruk attığımda Hana bana sinirli bir bakış attı. Attığı bakışa güldüğümde o da güldü.
"Hey çocuklar!" Herkes dikkatini bize verdiğinde hazırladığım atıştırmalıkları yemekle uğraşıyordum.
"Size Choon Hee'nin harika çocukluk anılarından bahsedeceğim."
"Hayır, öyle bir şey yapmayacaksın Yung Hwa," Bana şirince sırıttı.
"Yapacağım."
Bittim ben.
BİTTİM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Fanfiction"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...