30

508 50 8
                                    

  

 "Choon Hee!" Hae Won'un üzerinden kalktım ve onu orada bırakıp tuvaletin kapısını açtım.

"Choon Hee, tanrım bu halin ne?" Hana'nın beni omuzlarımdan sarsması beni anca kendime getirebilmişti.

"Yung Hwa'yı zor oyaladım. Kızların konuşmalarını duyunca çılgına döndü." Yanaklarımı okşadı ve derin bir nefes üfledi.

"Hae Won gerçekten haddini aştı. Unni, iyisin değil mi?" Endişeli gözleri üzerimde gezindi. Başımı iki yana salladım. 

"Değilim ve bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." Başını sakince salladı ve ardından sırtımı sıvazladı.

"Sana zarar verdiyse onu  geberteceğim!" Dedi sinirle. Bu dediğine hafifçe güldüm ve tam o sırada karnıma kısa süreli bir ağrı saplandı. 

"Unni, iyi değilsin işte." Sinirle soludu ve tuvalete yönelmek adına bir hamlede bulundu. Onu durdurdum ve ciddi bir ifadeyle gözlerine baktım.

"Olay çıkarmayalım, boşver." Hana sinirle başını iki yana salladı.

"Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun unni, gerçekten." Aklıma gelenle tekrar gülecektim ama vazgeçtim.

"Aynı şeyi Yung Hwa'da sormuştu." Gözlerini kırpıştırdı ve yamuk bir gülümseme yerleştirdi suratına. Sonra bana baktı ve gülümsemesini söndürdü. Hafifçe öksürdü.

"Bırak şimdi Yung Hwa'yı. Önemli olan sensin unni." Başımı salladım.

"Sınıfa gidelim," Bana destek oldu ve beraber sınıfa girdik. Kulağıma doğru eğildi.

"İdare etmen için sana ağrı kesici getirebirilim unni," Zorda olsa onu onayladım.

"Getirirsen sevinirim." O gittiğinde güç bela Yung Hwa'nın yanına oturdum. Bana sinirle bakıyordu.

"Bir daha yalnız bir yere gitmene izin vermeyeceğim." Elimi salladım.

"Abartm-" 

"Ne demek abartma Choon Hee? Ya sana zarar verseydi?" Başımı iki yana salladım.

"İyiyim ben, bir daha bana sataşacağını sanmıyorum." Sırtımı sıvazladı ve derin bir nefes üfledi.

"Sanırım bela çekme mıknatısı gibi bir şeyim." Bu dediğime bana aptal aptal bakarak cevap verdi.

"Böyle düşünme Choon Hee, o kızı gebertmemek için kendimi nasıl tutuyorum bilemezsin." Gözlerindeki öfke gözlerimi kırpıştırmama neden oldu.

"Sakin kalmaya çalışmak asıl ne kadar zor bilemezsin Yung Hwa, tek istediğim sorunsuz bir şekilde okulu bitirmekti. Güya." Gözlerimi devirdim. Almıştım başıma belayı. 

Zil çaldığıında karnımdaki ağrıyı umursamamaya çalışıp derse odaklandım. 

"Bir yerine zarar vermedi değil mi?" Yung Hwa eğilerek bana endişeyle baktı.

"Sorun yok," Diyerek cevapladım onu. 

Dersin bittiğine dair çalan zilin ardından Yung Hwa ayağa kalktı.

"Ders müzik, aşağıya inelim hadi," Başımı salladım ve sınıftan çıktık. Tam bu sırada bize doğru nefes nefese gelen Hana ile karşılaştık. Elinde su şişesi ve hap vardı. Ah, Yung Hwa beni gebertecekti. Lütfen Hana, lütfen bir şey deme. 

"İstediğin ağrı kesici." Elime tutuşturdu ve soluklanmak için ellerini dizlerine koyup eğildi.

"Ağrı kesici?" Yung Hwa tek kaşını kaldırmış cevabımı bekliyordu. 

"Şey...kızsal meseleler." Başını iki yana salladı.

"Bu bahaneni yuttuğumu sanıyorsan yanılıyorsun Choon Hee, ama her neyse, seni yormayacağım." Teşekkür eden bir bakış attım ve hapı su yardımıyla içtim. Eve kadar idare ederdi umarım.  Hana yaklaşıp Yung Hwa'nın koluna girdi.

"Nereye gidiyorsunuz?" Yung Hwa yanakları kızarmış bir şekilde Hana'ya baktı.

"M-müzik sınıfına." Kekelemiş miydi o? Hafifçe güldüm ve onları orada bırakıp ilerlemeye başladım. O sırada birisi kolumdan tutup kendine çevirdi. Tam ağzımı açıp söylenecekken karşımdaki kişiyi görünce susmak zorunda kaldım.

"İyi misin? Hae Won sana bir şey yaptı mı? Ah o kızın canına okuyacağım. Bak onun adına özür-" 

"Dileme, özür falan dileme Min Sung." Omzuma dokunduğunda başka bir el elini omzumdan aldı.

"Ona dokunma hakkını sana kim veriyor lan it herif?" Şaşkınlıkla Yung Hwa'ya baktım. Min Sung gözlerini devirdi ve Yung Hwa'ya bakma gereği duymadan bana bakmaya devam etti.

"Dileyeceğim çünkü hepsi benim yüzümden. Senden hoşlanmamı kaldıramadı." Yung Hwa ellerini yumruk yaptı.

"Dua et okuldayız yoksa seni gebertirdim. Şimdi defol git burdan." Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.

"Hae Won sana bulaşmaya devam ederse ben buradayım."

"Sana git dedim it herif!" Yumruklarını hava kaldırdığında Min Sung ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.

"Gidiyorum ama bu Choon Hee ile tekrar konuşmayacağım anlamına gelmiyor." Yung Hwa artık patlama noktasına gelmişti. Bunu iri gözlerine bakan herkes anlayabilirdi.

"Defol git burdan, suratını bile görmeye katlanamıyorum ya! Birde gelmiş senden hoşlandığımı kaldıramadı falan filan. Bu ne ya!" Söylenmeye devam etmesini durdurmak için Hana'ya baktım. Biraz ürkmüş görünüyordu ama hızla başını iki yana salladı.

"Sakin ol Yung  Hwa," Omzunu sıvazladı ve nazikçe gülümsedi.

"Biz varken ona hiç bir şey yapamayacaklar. Buna izin vermeyiz." Yung Hwa sonunda Hana'ya baktığında gözlerindeki öfke yavaş yavaş diniyordu.

"Sen bir meleksin." 

Ardından, Hana'nın dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu.

___

Sanırım kalpten gittim ben yok yok garanti gittim ><

Alium| Kim Seok JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin