32

450 53 2
                                    

 Evet.

Sanırım bunu kabullenmek bana fazlasıyla ağır gelmişti. Çünkü şu an kafeye gitmemek için bir sürü bahane uydurabilecek konumdaydım. Ama bundan ziyade içimde çok daha farklı bir his vardı. Gözlerimi ağır ağır kırpıştırdım ve yola koyuldum. Her şekilde karşıma çıkacaktı zaten.

  Kafeye vardığımda ilk Jimin'i gördüm. Gözleri şişmişti ve göz altları mosmordu. Ona baktığımı farkedince hafif bir yalancı gülümseme kondurdu dudaklarına. Hayretle üstümü değiştirmeye gittim ve hızla Jimin'in yanına gittim. Siparişlerini aldıktan sonra mutfağa doğru ilerliyordu.
"Jimin?" Dedim endişeyle. Arkasına döndü ve soran gözlerle bana baktı.
"B-bu halin ne?" Onun için gerçekten endişelenmiştim. Sorumu duyunca gözleri doldu ve minik elleriyle gözlerini sildi.
"C-choon H-hee..." Bir hıçkırık patlattı ve hızla yanıma gelip kollarını boynuma sardı.

"Tamam, geçti." Sırtını sıvazladım.

"Geçmedi Choon H-hee.." Gözyaşları omzumu ıslatmaya devam ederken ne olduğunu sormadım. Merak ediyordum ama bu onu daha çok üzmekten bir işe yaramayacaktı.

"Derin bir nefes al Jimin," Dediğimi yaptı ve titrek bir nefes verdi dışarıya.

"Sarılmanız bittiyse işler sizi bekliyor gençler." Minhyuk bize endişeyle bakıyordu.  Bir şey demedim ve Jimin'in omzundan tutup masalardan birine oturmasını sağladım.

"Geleceğim, sende burdan ayrılma sakın." Zar zor başını salladı. Diğerleri neredeydi? Jimin'in de görevlerini yaptıktan sonra Jungkook'u gördüm. İşe daha yeni geldiği üstünden belliydi. Onunda gözleri kızarmıştı ama ifadesini düz tutmaya çalışıyordu. Beni görür görmez yanıma geldi ve hafifçe gülümsedi.

"Jungkook..." dedim ve geride bıraktığım Jimin'i gösterdim. Jungkook'un gözleri Jimin'e kaydığında gözleri doldu ve bir şey demeden yanımdan ayrıldı. Tanrı aşkına, neler oluyordu? Arkamı döndüm ve Jungkook'un Jimin'le konuştuğunu gördüm. Ona bir bardak su uzatmıştı. Endişe tüm vücudumu esir almıştı. Neler olduğunu deli gibi merak ediyordum.
İşime zar zor geri döndüm ve merakımı engellemeye çalıştım. Bana doğru gelen Yoongi'ye baktım. Onunda göz altları mosmordu.

"Yoongi, neler oluyor?" Sertçe yutkundu ve tabakları dağıtmamı bekledi. Elimdeki tabakları masalara koyduktan sonra gözleri üzerimde dolaştı.

"Taehyung..." diyebildi zorla.

"Ona bir şey mi oldu?" Mutfağa yöneldiğimde peşimden geldi.

"Hayır." Arkamda olduğundan yüz ifadesini göremiyordum.

"Büyükbabası vefat etti." Sertçe yutkundum ve arkamı dönüp Yoongi'ye baktım.

"Ne?" Yavaşça başını salladığında kalbimin sıkıştığını hissettim.

"Jin hyung, Namjoon Hyung ve Hoesok onunla beraberdi ama gelirler birazdan." Bu sefer ben başımı salladım ve gözlerimin dolmasına izin verdim. Beni bu halde gördüğünde Yoongi hızla beni kendine çekti. Biraz öyle durduktan sonra kendimi ondan ayırdım.

"İşe devam etmeliyiz." Kurumuş boğazımdan çıkabilen son kelimelerdi bunlar. Yutkunamıyordum. Tamam daha yeni onlarla tanışmıştım ama hepsi bende ayrı ayrı yer edinmişlerdi. Yoongi'de başını salladığında işe devam ettik.

Bu her ne kadar zor olsada.

____

  İş çıkışında kimseyi göremediğim için kafenin arka tarafına gitmeye karar verdim. Belki orada bulabilirdim. Ağlama sesi duyduğumda Jimin'in sesi olduğunu anladım. Hızla yanlarına gittiğimde hepsi oradaydı ve beni görselerde bakışlarını yere çevirdiler. Havaya resmen üzüntü hakimdi ve buna bende kapılmıştım.

"Gelsene," dedi Jin bana bakmayarak. Bir şey demeden yanına ilerledim. Bakışları yerdeydi ve saçları dağılmıştı. Sırtını sıvazladığımda bile yere bakmaya devam ediyordu. Kimsesen bir ses çıkmayınca bende sesimi çıkarmadım ve Jin'in sırtını sıvazlamaya devam ettim. Sanki bir şey dersem her an ağlayacak gibi bir halleri vardı.

Sonunda Namjoon ayağa kalktı hepimize endişeli bir bakış attı.

"Hadi eve gidelim, üşütmeyi istemeyiz." Yutkundu ve adımlarını Jimin'e yönlerdirdi. Kolunu omzuna attı ve hepimiz eve doğru yol aldık.

"Seninle geleyim," Jin'in çatlamış sesini duyduğumda ona döndüm ve başımı iki yana salladım.

"İtiraz etme Choon Hee," Dudaklarımı birbirine bastırdım ve Namjoon'un kolları arasındaki Jimin'e baktım.

"Lütfen kendine dikkat et Jimin," Yorgun gözleri beni bulduğunda zorda olsa başını salladı.

"Hepiniz dikkat edin kendinize," Ardından beni bekleyen Jin'in yanına gittim. Gözleri doldu ve kendini bana sardı.

"Choon Hee..." Dedi titrek bir nefesin ardından.

"Taehyung'u uzun zamandan sonra öyle görünce kalbim acıdı." Saçlarını okşadım ve çenesini omzuma koymasını sağladım.

"Kalbim çok acıyor Choon Hee, onu öyle görmeye dayanamadım."

Sizin temiz kalpleriniz beni benden alıyor be adam.

Alium| Kim Seok JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin