Öğle arası herkes spor salonuna inerken Yung Hwa'ya baktım. Biraz tedirgin görünüyordu.
"Sakin ol, ucunda ölüm yok ya." Dedim ve omzunu sıvazladım. O sırada Hana yanımıza geldi ve elindeki çilekli sütü Yung Hwa'ya uzattı. Tabi Yung Hwa çilekli sütü alırmaz gerginlikten olsa gerek hızla bitirdi."Küçük bir destek," dedi Ying Hwa'ya bakarak. Yung Hwa ona baktı ve nazikçe gülümsedi.
"Teşekkür ederim." Hana başını iki yana salladı. Sanki bir şey demek ya da yapmak istiyormuş gibi bir hali vardı. Gözleri sürekli Ying Hwa'ya kayıyor, ardından hızla geri çekiyordu. Beklemediğim bir anda ayaklarını havalandırıp Yung Hwa'nın yanağından öptü.
"Bu da şans öpücüğü," Hızla yanımızdan uzaklaşırken ben bile şaşkındım. İkimizde birbirimize büyümüş gözlerle bakıyorduk."O-o b-beni ö-öptü mü?" Zar zor çıkan sesine karşılık başımı salladım. Elini yanağına koydu. Ardından hafif bir çığlık attı.
"Ah~ Çok mutluyum~" Gözlerini kapattı ve spor salonuna doğru yol aldı. Aklıma Jin'i öpmem gelmişti ve bu beni germişti. Kalbim resmen vücudum her yerine atıyormuş gibi hissediyordum. Hızla Yung Hwa'nın peşinden gittim. Oyalanmam lazımdı. Düşünmemem lazımdı.Tribünlerden en öne oturduğumda Hana uzaktan el sallayarak yanıma geldi. Tam ağzımı açacakken beni durdu.
"Unni, lütfen bir şey deme. Çok utanıyorum." Hafifçe güldüm.
"Tamam bir şey demeyeceğim ama..." Merakla bana baktı.
"Yung Hwa çok mutlu oldu." Yanakları domates gibi kızarırken minik bir kahkaha fırlattım. O sırada Yung Hwa çoktan sahaya çıkmıştı. Açıkçası üstündeki forma gayet yakışmıştı.
"Ah~ Çok yakışıklı ve bütün kızlar ona bakıyor." Dedi üzüntülü bir sesle. Sanki Yung Hwa bunu duymuş gibi Hana'ya doğru döndü.
"Ama o sana bakıyor." Dedim gülerek. Başını eğdi ve elleriyle yanaklarını kapattı. Sahaya çıkan Min Sung'u gördüğümde vücudum kastkatı kesilmişti. Bakışları tribünde gezindi ve beni gördüğünde hafifçe gülümsedi. Min Sung'tan farklı renkte bir forma giyiyordu. Karşılıklı yerlerini aldıklarında kalbim hızla çarpıyordu."Bastır Yung Hwa!" Herkes Min Sung'un ismini bağırırken ben Yung Hwa için çırpınıyordum.
"Sussana be, Min Sung'u rahatsız ediyorsun." Yanıma döndüm ve o iğrenç sesini bana duyuran Hae Won'a baktım. Bana döndüğünde pislik bir sırıtış sundu."Seninle daha işim bitmedi, o kafedeki olayı unuttum mu sanıyorsun?" Herkes bağırırken o bana dikkatle bakıyordu. Şu an tek derdi bu muydu cidden?
"Arasından ne kadar zaman geçmiş, tek derdin bu mu?" Bağırmak zorunda kalmıştım.
"Beni rezil ettin, seni sürtük!" Tanrım, delileri çekme mıknatısına mı sahiptim?"Burada olay çıksın istemiyorum, bir kaç gündür sırf Min Sung'un uyarılarıyla sabrediyorum ama dayanamıyorum." Sinirle bana baktı.
"Senden nasıl hoşlanabilir aklım almıyor ki zaten." Bağırarak sağa doğru yöneldi. O başka yere gittiğinde şok içinde donakalmıştım. Hana beni omzumdan tutup kendine çevirdi.
"Takma sen onu, sadece gözünü korkutmak istedi." Dedi sakinleştirici bir ses tonuyla. Başımı salladım ve maça odaklandım. Tabi bu sırada bana dikkatle bakan bir Min Sung beklemiyordum. Elindeki topu sektirdi ve bana bakarak potaya doğru bir üçlük attı. Kızlar çığlık çığlığa bağırırken o sadece gülümsedi ve göz kırptı. Ona aldırmadım ve Yung Hwa'ya baktım. Terler içinde kalmıştı ve derin derin nefesler alıyordu.
"Yapabilirsin Yung Hwa!" Bize döndüğünde yorgun bir şekilde gülümsedi. Tabi Min Sung sinirle bana bakıyordu ama aldırmadım ve Yung Hwa'ya cesaret verircesine gükümsedim.Gerizekalı, bir de göz kırpıyor.
_____
Kazasız belasız okulu atlattığımda peşime takılmış Hana'yı kovmaya çalışıyordum.
"Zaten bende o tarafa doğru yürüyorum, sana eşlik ediyorum unni~" Gözlerimi devirdim ve sıkkın bir şekilde başımı salladım. Kafeye vardığımızda Hana'ya el salladım ve içeriye girdim. Etrafa bakındığımda kafenin ilk defa çok dolu olmadığını farkettim. Yoongi ile Hoseok'un yanına gittim."Neden burası çok dolu değil?" Hoseok bana döndü ve nazikçe gülümsedi.
"Bu akşam büyük bir grubun konseri var, o yüzden buralar boş." Hoseok bir şey hatırlamış gibi bana baktı.
"Seni eklediğimiz gruba neden bakmıyorsun?" Elimle alnıma vurdum.
"Tamamen unutmuşum.Telefonuma uzun zamandır bakmıyorum." Yavaşça başını salladı.
"O zaman bu akşam gruba bir şeyler yazacağına söz ver." Başımı salladım.
"Söz." O sırada etrafa bakındım. Jungkook, Jimin ve Taehyung hiç bir yerde gözükmüyorlardı.
"Jungkook, Jimin ve Taehyung neden yok peki?" Yoongi bunu sormamla güldü.
"Onlar da senin gibi liseye gidiyorlar. Yarın okulda quiz mi ne varmış." Dedi ve küçük bir kahkaha patlattı.
"E tabi bizim salaklarda son güne bıraktıkları için..." Hoseokla ikisi güldüğünde bende onlara eşlik ettim.
"Ne garip bir gün." Hoseok omzuma dokundu.
"Evet, evet öyle." Demek o süper üçlü liseye gidiyordu. Ben onları benden büyük sanıyordum oysaki. Dudaklarımı büzdüm ve siparişleri almaya başladım. Acaba Jin neredeydi? Keşke Hoseok'a onuda sorsaydım. Ah salak kafam!
"Eğer Jin Hyung'u soruyorsan o mutfakta." Gözlerimi büyüttüm ve ona garip bakış attım. Omuz silkti.
"Her halinden belli oluyordu, bende söyleyeyim dedim." Elini salladı ve gözlerini kıstı. Bu durumdan bıkmış gibi bir hali vardı.
"Çok konuştum ve bu çok yorucu, gidiyorum ben." Ne kadar da tuhaf birisiydi? Gözlerimi kırpıştırıdım ve işime devam ettim. Jin'in mutfakta ne işi vardı ki? Bir yanım bu duruma seviniyordu ama bir yanımda onu deli gibi görmek istiyordu. Bu karmaşıklık kafamamı sıyırmama neden olacaktı.
Bu gidişle sonum deliler hastanesinde olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Hayran Kurgu"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...