Kapının önüne geldiğimizde, dik dik ona baktım.
"Ne?" Dedi omuz silkerek.
"Ne ne?"
"Ne var?"
"Ne, ne, ne?" Gözlerimi devirdim.
"Evime falan girmeyi düşünmüyorsun, değil mi?" Şaşkınca bana baktı.
"Bunu sana düşündüren ne?" Dudaklarımı birbirine bastırdım ve ona cevap vermedim. Aptal herif! Cebimden anahtarımı çıkardım ve kapıyı açtım.
"Choon Hee, sen misin?"Tam cevap vereceğim sırada Jin sırıtarak kolumdan tuttu.
"Evet, biz geldik teyze." Ona büyümüş gözlerle bakarken annemin neşeli sesi kulaklarımızı doldurdu.
"Ah, hemen gelin içeri." Sinirden bağırmak istiyordum ama kendime engel oldum. Jin'e ters bir bakış attıktan sonra poşetleri de alıp içeri girdik. Annem televizyonun karşısımda sırıtarak arkamdaki varlığa -pislik desek daha mantıklı olur- baktı. Kendine gel Choon Hee. Sakin ol.
"Anne, bu Jin. Jin, bu da benim annem." Dedim dişlerimin arasından.
"Neden oturmuyorsun Jin? Choom Hee, sende git poşettekileri yerleştir." Jin annemin yanına otururken poşetleri aldım ve homurdanarak poşetleri yerleştirmeye başladım.
"Nidin itirmiyirsin Jin? Hah, çıldırıcağım!" Elimdeki şampuanı yere fırlattım.
"Beni öptükten sonra utanması yokmuş gibi birde anneme yanaşıyor. Aish! Delirmek üzereyim!" Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes soludum.
"Sakin ol Choon Hee, bu kadar çılgın olduğunu bilsem gelmezdim buraya." Gülerek söylenen kişiye baktım. Yüzündeki gülümseme beni görünce daha da arttı.
"Çok komik!" Yanaklarım yakalanmamın verdiği utançlıkla kızarırken ona arkamı döndüm ve eşyaları yerleştirdim. Anne ne kadar şey aldırmışsın bize yahu?
"Hala gitmedin mi sen?" Arkadan bir 'cık' sesi geldi. Elimdeki sabunu arkamı dönüp ona fırlattım. Omzuna gelmişti ve kaşlarını çatarak omzuna dokundu.
"Acıttı," Dedi dudak büzrek.
"Gitsene be! Manyak herif!" Omzundaki elini indirdi ve yerdeki sabunu almaya geldi.
"Sana yardım etmemi annen söyledi. Sakarın tekiymişsin." Anne!
"Yok öyle bir şey, git burdan. Defol!" Yüzünde pislik bir sırıtış belirdi.
"Çok mu utandın sen bakayım?" Bu çocuğun kafasında her ne varsa kesinlikle doktora falan görünmeliydi.
"N-ne saçmalıyorsun?" Dibime kadar girdi. Geniş omzuları yüzünden arada kalmıştım.
"Utandın, değil mi?" Gözlerimi dilercesine yukarıya çevirdim ve ardından sert bir şekilde bakışlarımı ona sabitledim.
"İlk olduğu için olabilir mi?" Şaşkınca bana bakarken onu orda bırakıp annemin yanına gittim. Çok utanmıştım.
"Jin nerede Choon Hee?"
"Gelir birazdan," Annem başını salladığında çoktan gelmişti. Gülümseyen suratına vurmamak için kendimi tuttum. Annemle ikisi sohbet ederken onlara katılmadım ve koltuğa yaslandım. Sesini duymak bile utancımı arttırıyordu.
"Evet, liseden sonra böyle bir karar aldım. Zaten o depremden sonra derslerime pek odaklanamadım." Annem yavaşça başını sallarken Jin yavaşça ayağa kalkarken annem ozmuma vurdu.
"Gitte arkadaşını yolcu et, zilli seni." Gözlerimi devirdim ve arkasından kapıya doğru gittim. Arkadaş mı? Peh. Kapıyı açtığında arkasına dönüp bana baktı. Gözlerinde değişik bir duygu vardı. Hafifçe gülümsedi.
"Özür dilerim, biraz dalgaya aldım. Seni öpmemeliydim." Şaşkınca ona baktım.
"Neden özür diliyorsun?" Omuz silkti.
"Bir sebebi yok." Kapıyı arkasından kapattı ve öylece gitti. Şaşkınlıktan orada bir süre dikili kaldım. Bir şey benim moralimi bozmuştu. Neydi? Dediği şeyler mi? Neden böyle hissediyordum? Elimi kalbime götürdüm. Bu kada hızlı atması normal miydi? Kendimi berbat hissediyordum.
Ve sorun şu ki, aklımdan gitmek bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Fanfiction"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...