Kendimi geri çekmek istesemde yapamıyordum. Bir şey beni buraya yapıştırmıştı sanki. Bu tuhaf havayı bozan yine benim telefonum oldu. Ona bakarak telefonu cevapladım.
"Efendim anne?"
"Choon Hee? Nerede kaldın?" Hala ona bakmaya devam ediyordum. Ağzımı oynatarak 'ne?' dedim.
"Özür dilerim, küçük bir işim çıkmıştıda."
"Yoksa o bahsettiğin çocuk mu? Getir buraya, görmek istiyorum."
"Anne!"
"Ne, ben senin annenim Choon Hee, lafımı dinle!"
"Anne daha sonra konuşalım,"
"Yah! Seni hergele! L-" Annemden yine terlik yeme riskini göze alarak telefonu suratına kapattım. Tabi biz hala bakışmaya devam ediyorduk. Bir süre öyle bakıştıktan sonra yüzünü Han Nehri'ne çevirdi.
"Yarın Pazar, bizim çocuklar plan yapmış," Bana bakmasada merakla ona bakıyordum.
"Sende gelmek ister misin?" Yarın Min Sung'la buluşmam gerekiyordu ama bu yaptıklarından dolayı onunla buluşmak değil yüzüne tükürmek istiyordum. Dengesizin tekiydi.
"Bilmem, annemle vakit geçirmeyi tercih ederim." Anlayışla başını salladı ve bir şey hatırlamış gibi bana döndü. Hızla yanıma geldi ve elini cebime attı.
"Delirdin mi?" Elinde telefonum vardı. Açmaya çalıştığında şifre olduğunu görünce geri bana uzattı.
"Yarın için haber verirsen telefon numaralarımız birbirimzde olsun." Telefonu elinden aldım ve şifreyi girdim. Tekrar elimden aldı ve numarasını girdi. Ondan geri alacakkan kolunu havaya kaldırdı.
"Çocuk musun?" Hafifçe güldüm. Bakışları dudaklarıma kaydı.
"Bu gülüşü sergileyeceksen çocuk olmaya devam edebilirim," Dedikleriyle dona kalırken kurumuş dudaklarımı yaladım. Sertçe yutkundum ve zorda olsa elimi uzattım.
"Telefonumu verir misin?" Başını iki yana salladı.
"Hadi ama, daha markete gideceğim." Gözlerini gökyüzüne çevirdi. Sonra tekrar bana baktı.
"O zaman bende geliyorum," Önüne dönüp gitmeye başladığında ellerimi yumruk yapıp bağırdım.
"Yah! Seni aptal herif!"
"Seni duyuyorum!"
Aptal herif!
___
Poşetlerin hepsini ona uzattım.
"Hepsini taşıyacaksın," dedim düz bir sesle. Gülümseyerek başını salladı.
"O kadar kası adam döveyim diye yapmadım zaten," Gözlerimi devirdim ve yola devam ettik. Onunla neden şu an burada bu şekilde olduğumuzu açıklamak gerçekten zordu. Delinin tekiydi.
"Hey! Bir şey unuttuk," Ona döndüm ve soran gözlerle baktım.
"Ne unutacağız ki?" Elindeki poşetleri yere bıraktı.
"Ben hemen gelirm." O gittiğinde yanımdaki duvara yaslandım ve beklemeye başladım. Beş dakika geçmeden elinde iki şişeyle gelmişti. İyice yaklaştığında elinde gördüğüm şişelerin birinin çikolatalı süt, diğerininde çilekli süt olduğunu gördüm.
"Bunları almayı unuttuk," Şaşkın gözlerle elindekilere baktım. Çileki sütü bana doğru uzattı.
"İyide annem bunları söylemedi ki," Dedim elindeki sütü alırken. Gözlerini devirdi.
"Bizim için aldım zaten." Bizim? BİZİM?
"Ayrıca-" Çilekli sütümden bir yudum aldım ve devam ettim.
"Sen benim çileki sütü sevdiğimi nerden biliyorsun?" O da sütünden bir yudum aldı ve bana inanamayan gözlerle baltı.
"Seni tanıdığımı söyledim zaten. Ayrıca sana çarpmadan önce yüzündeki o ifadeden her şey anlaşılıyordu." Sütünü içmeye devam etti ve bitirdikten sonra yerdeki poşetleri aldı. Yola devam ettiğimizde bir süre konuşmadık.
"Bana neden yardım ediyorsun?"
"Bilmiyorum, açıkçası sana söylemek istediğim çok şey var ama o aptal çocuk araya girdi," Aklına bir şey gelmiş gibi gözlerini büyüttü.
"Ne yapacaksın? Senden hoşlandığını söyledi," Dedi tiksinir gibi. Nedense onu sinir etmek istemiştim ama son anda bundan vazgeçtim.
"Bilmiyorum,"
"Ne demek bilmiyorum?" Elindeki poşetleri yere koyacakken onu durdurdum.
"Bir an önce eve gidelim. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." Poşetleri tekrar kendine doğru çekti ve homurdanmaya başladı. İstemsiz olarak güldüm ve yola devam ettim.
Tam bir çocuk gibiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/151483949-288-k30126.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alium| Kim Seok Jin
Fanfiction"Hâlâ seni düşünebiliyor olmak... bu can sıkıcı." Şemsiyenin altına kendisi de girdiğinde başımı yukarı kaldırdım. "Hâlâ seni koruma isteğim...bu can sıkıcı." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. "Bu can sıkıcı ama, ne olursa olsun, içinde sen varsan...