13

577 57 14
                                    


      Camdan dışarıya bakıp cama her vurduğunda ses yapan yağmuru izledim.
"Choon Hee, telefonun yok mu senin? Dün okuldan gittiğinden beri aradım ama açmadın, yine." Gözlerimi camdan ayırıp Yung Hwa'ya baktım.

"Telefona bakmaya pek fırsatım olmuyor."

"En azından geri arayabilirdin," dedi alınmış bir şekilde. 

"Üzgünüm Yung Hwa, bu aralar gerçekten çok fazla şey oluyor ve ben kaldıramıyorum." Omzuma elini koydu ve güven verici bakışlarıyla hafifçe gülümsedi.

"Bana bir söz daha ver." Başımı salladı.
"Aramalarıma cevap vereceksin." Başını yana eğip sorgu dolu gözlerle bana baktı.
"Söz mü?" Yine serçe parmağını kaldırdığında ona karşılık verdim.
"Söz." İkimizde gülümsediğimizde arkadaki kızların hararetli konuşmaları kulaklarımı doldurmuştu.

"İnanamıyorum, nasıl yüz vermez bana?"

"Daha önce hiç böyle yapmamıştı."

"Beni reddettiğine inanamıyorum!"

"Sakin ol, belki morali bozuktur."

"Min Sung asla beni reddettmezdi. Edemezde. Bir kere ben mükemmelim." Öğ. Şuracıkta kusabilirdim. Min Sung'un neden bu kadar ilgi gördüğü umrumda değildi. Sadece kızların kendini harap etmesi midemi bulandırıyordu. Zil çaldığında defterimi çıkardım ve hocanın gelmesini beklerken Yung Hwa ile sohbet etme kararı verdim.
"Yung Hwa?" Bana dönüp bir 'hıh?' sesi çıkardı.

"Hoşlandığın birileri falan yok mu?" Bunu dememle öksürmeye başlaması bir oldu. Sırtına yavaşça vurdum.

"Sakin ol, seni öldürmeyeceğim." Gözlerini benden kaçırdı.
"Yok mu? Var mı?" Derin bir nefes üfledi.

"Aslında var, ama o daha çok derslerine odaklanmış durumda. Dışarı çıkması bile mucize gibi bir şey." Kendimi gülmekten alıkoymadım.

"Ee? Neden yanına gidip konuşmuyorsun?" Gözlerini yere indirdi.

"O kadarda cesur birisi değilim, Choon Hee." Bu sefer ben omzuna dokundum. 

"Sorun değil." O sırada sınıftaki öğrencilerden biri bağırmaya başladı.

"Ders boş!" Herkes sevinçle aşağıya inerken Yung Hwa ile ben kalmıştık. 

"Kim peki bu şanslı kız?" yanakları mı kızardı onun? Bu hali oldukça tatlıydı.

"Bir alt sınıftan bir kız, yabancı kökenli. İsmi Hana." Bunları söyler söylemez utancından kafasını eğmişti.

"Onunla konuşmanı sağlayacağım." Gözlerini büyüttü.
"H-hayı-"
"Hiç boşuna uğraşma." Pislik bir sırıtış sergiledim. Sınıf kapısının sert bir şekilde açılmasıyla bakışlarımı Yung Hwa'dan ayırdım. Gelen Min Sung'tu. Gerçekten, şuracıkta onu boğmak istiyordum. 

"Choon Hee, biraz konuşabilir miyiz?"

"Seninle konuşmak istemiyorum."

"Seninle konuşmam gerek dedim."

"Zorunda değilim."

"Zorundasın!" yanıma gelip sertçe kolumu tuttuğunda Yung Hwa hızla ayağa kalkmıştı. Kolumu tutan elini ayırdı ve sert bir şekilde Min Sung'a baktı.

"Konuşmak istemiyor, bunu ona zorlayamazsın." Min Sung alayla Yung Hwa'ya baktı.

"Hah, konuşmam gerekiyorsa, konuşacağım." Tekrar kolumu tutacakken Yung Hwa önüme geçti.

"Sana konuşmak istemiyorum dedi!" Bağırışı sınıfta yankı yaparken Min Sung hâlâ istifini bozmamıştı. Hızla Yung Hwa'ya kafa attığında ağzımdan çıkan çığlığa engel olamamıştım. Yung Hwa darbenin etkisiyle yere yığılırken Min Sung'u umursamayıp Yung Hwa'nın yanına gittim. Başından akan kana baktığımda içimden küfrettim ve ayağa kalkıp o alayla bakan suratına baktım. 

"Şimdi, konuşuyor muyuz?" Gözlerimi kapattım.

"Hayır, Yung Hwa'yı revire götürüyorum." Ardından suratına bir tokat attım.

"Tam bir pisliksin."
___

   Boş dersin verdiği zamanla birlikte Yung Hwa'nın yanında duruyordum. Hemşire başındaki yaraya bakarken Yung Hwa gözlerini kapatmış, sinirle soluyordu. Hemşire bizi yalnız bıraktığında ne diyeceğimi bilemez halde ona baktım. 

"O pi-" bana baktı ve cümlesini tamamlamadı.

"O pisliği geberteceğim." Yumruk yaptığı elleri bembeyaz kesilmişti.
"Gebertmeni çok isterdim ama Min Sung bir hamamböceğinden farksız. Kafasını koparsan bile yaşamaya devam eder." Bu dediğimle kıkırdamaya başladı. Başına giren sancıyla elini başına götürdü.
"Şu halimize bak, tam bir pislik."

"Daha iyisin, değil mi?" Elini kaldırıp baş parmağını gösterdi.
"Seninle ne konuşacaktı ki?" elimi salladım.
"Bunları daha sonra konuşuruz. Önce başın iyileşsin." Teneffüs zili çaldığında çoktan sınıfa gelmiştik. Herkes Yung Hwa'nın başına bakıyordu. Meraklı gözlerden nefret ediyordum. Bazıları yanımıza gelip sorsa bile Yung Hwa onları bir şekilde geçiştirdi. Ders zili çaldığında herkes yerine geçmek zorunda kalmıştı zaten. Öğretmeni de bir şekilde geçiştirmişti.

"Ee senin şu hayran olduğun insan ne yapıyor?" Dedi fısıltıyla. Başını çarpması merak duygusunu arttırmıştı sanırım.
"Hayran mı?" Başını salladı.
"Yemek kabı. Not." Gözlerimi devirdim.
"İçine bir şeyler koyup ona geri verdim." Kağıdı tabiki vermemiştim. O kağıdı bir hatıra olarak saklamayı düşünüyordum.
"Verdikten sonra ne oldu?" Hafifçe gülümsedim ve öğretmen arkasını döndüğünde omzuna vurdum.

"Dersi dinlememe engel oluyorsun."

"Tamam ya, utanma hemen."

"Ben mi? Hah,"

"Birileri tahtadaki soruyu çözmek için çok ısrarlı galiba? Öyle değil mi, Choon Hee?"

İşte şimdi bitmiştim.

Alium| Kim Seok JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin