Zeynep saatin çalmasıyla gözlerini yeni bir güne açtı. Güneşin odayı aydınlatması ile 'güzel bir yaz günü' diye geçirdi içinden, taki bugünün yaz tatilinden hemen sonraki ilk gün olduğunu hatırlayana kadar.
Yüzünü buruşturarak yatağından kalktı ve odasında ki büyük banyosuna doğru ilerledi.
Kısa bir duştan sonra okul formasını giyindi ve kahvaltı masasına doğru ilerledi. Annesi ve babasının konuştuklarını duyunca içinden uzunca bir 'of' çekip sandalyesine oturdu.
"Günaydın." demesiyle kimsenin ilgisini çekemeyince bir kaç kere sandalyesinde kıpırdayarak tabağına gömüldü. Taki annesinin sesini duyana kadar.
"Aa Zeynepcim? Ne zaman geldin sen? Hiç fark etmemişim." Sesindeki şımarıklık Zeynebe şaka gibi gelirken sakin kalmaya çalıştı.
"Yaklaşık 20 dakika falan oluyor." diyerek masadan kalktı Zeynep. "Baba, hadi geç kalıyorum."
"Kızım, bugün bir toplantımız var, bizim ona geç kalmamamız gerekiyor. Sen bir Taksiyle falan gidersin." dedi Cihan elini peçeteye silerken.
"Peki." dedi cılız sesiyle, aslında bunlara alışmış olması gerekiyordu. Her zaman ki halleriydi ailesinin. Yine iş için onu yalnız bırakıyorlardı.
Demet ve Cihan evden çıktıktan sonra Zeynepte zaman kaybetmeyerek okula doğru yol aldı.
&
"Ufuk, anahtarlar!" diye bağırdi Kerem evden çıkmasıyla.
Kerem kırmızı spor arabasının yanina geldiğinde Ufuk konuşmaya başladı. "Buyrun Kerem Bey." dedi Ufuk anahtarları Kereme uzatırken.
Kerem Arabasının kapılarını açmaya gerek duymadan üstü açık arabasının içine atlayıp, son ses en sevdiği şarkıyı açıp yola cıktı. Dışarıda ki tuhaf bakışları umursamıyordu, çünki 'Kerem 'Sayer'' olmak bunu gerektiriyordu.
***
Okula her zaman ki havalı girişini yapıyordu, bütün gözler yine ondaydı, o ise bakışlarını önüne sabitlemiş, elindeki anahtarları yukarı fırlatıp tekrar yakalıyordu. Tabii yüzünde ki o sinsi gülüşü unutmamak gerekirdi ve Kerem Sayer'i iyi tanıyan bunun ne anlama geldiğini çok iyi bilirdi.
Okul Merdivenlerdeki Canı görünce onun yanına yürüdü Kerem havalı bir şekilde.
"Iyi ki geri dönmüşsün Amerikadan, çok özlettin kendini." Dedi Can Kereme sarılırken.
"Aynen, bencede burada yaşamak daha iyi olacak." Dedi Kerem etrafı süzerken.
"Abi, iyisin değil mi? Ne bu sırıtış?" diye sordu Can merakla, Keremdeki bakışları fark edince.
Kerem gamzelerini daha da belirginleştirdi "Bugün güzel bir gün. Yetmez mi?" Diye sordu kaşlarını kaldırırken.
"Abi neresi güzel? Okul başladı be." Dedi Can, yarası deşiliyormuş gibi bir ifade ile.
Gözlerini devirdi Kerem. "Eminim, güzel şeyler olacak." diye sırıttı Kerem tekrardan, kafasından geçen kurdun ve tilkinin haddi hesabı yoktu.
***
Ders zilinin çalmasıyla herkes derse giriyordu. Kızlar kolkola, erkekler ise omuz omuza, kimi sevgililer ise elele. Zeynep, Melis ve Yağmur aynı sınıfa girerken, Kerem, Can ve Barış ise başka sınıfa giriyordu.
&
Teneffüs zili çaldığında ise o değişmeyen itiş-kakış yaşandı tekrardan. Canla Kerem sınıfta otururken, aynı zamanda sohbet ediyorlardı, bir nevi hasret gideriyorlardı.
"Kerem, sen ne demek istedin 'güzel şeyler olacak' diye? Yoksa bir bildiğin mi var?" diye sordu Can meraktan dokuz doğururken.
"O kadar merak etmene gerek yoktu Can. Her hangi bir şey, mesela bir kız bulurum veya uğraşacak birileri falan diye düşünmüştüm." diyerek cevapladı Kerem Canın sorusunu.
Onlar sohbet etmeye devam ederken biraz önce kantine giden Barış geldi.
Büyük bir gülümseme yerleştirdi suratına ve konuşmaya başladı. "Kardeşim iyi ki dönmüşsün amerikadan!" sevinçli çıkıyordu sesi. "Özletmiştin kendini bayağı."
Küçük bir kahkaha attı Kerem. "Sanki hiç görüşmemişiz gibi konuşuyorsun. Tatillerde hep buradaydım." diye konuştu Kerem, bu hayatta gerçekten en çok değer verdiği kişi Barıştı.
"Öyle deme, sen benim kardeşimsin." Dedi Barış, ardından Kereme sarıldı.
***
Can büyük bir istekle okulu turlamak istemişti, zorda olsa Keremi ikna edebilmişti.
Tuvaletlerin bulunduğu koridorda yürüyorlardı. Can tuvaleteri büyük bir hevesle Kereme tanıtırken, karşıdan koşarak gelen çocuk Kereme çarpmıştı.
Kerem çarpma sonucu düşecek gibi olur, gitgide siniri nükselirken, derin nefesler alıp veriyordu.
Ona çarpan çocuğa yaklaştı. Etrafına göz gezdirdiğinde bir sürü kişinin toplandığını gördü. Artık bir açıklama yapma zamanı gelmişti. "Bundan sonra hepiniz dikkat edeceksiniz!" dedi Kerem, sesi yüksek çıkıyordu. "Neden biliyor musunuz?" Diye sordu, ardından duraksadı. "Bu okulun adı ne? 'Sayer' Koleji. Benim adım ne? Kerem 'Sayer'!"
Etrafta fısıldalaşmalar başlamıştı çoktan. "Bu okulun sahibi benim!" Dedi Kerem, karşındaki adama yumruk atarken. "Hepiniz dikkat edeceksiniz! Benim istediğim sürece buradasınız! Hepinizin ipleri artık benim elimde! Anladınız mı?!" diye bağırıyordu, çocuğuda yumruklar savuruyordu. Kimse araya girmiyordu.
Arkadan gelen bir sesle şok olurken, yumruğu havada kalmıştı.
Bölüm Sonu..
Zeynebe yardımları için çok teşekkür ediyorum ^.^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk mı bu?
Novela Juvenil" Bir düşmandın önce, bir engeldin. Sonra bir karın ağrısı oldun. Aklımdan hiç çıkmayan bir yüz oldun. Gözlerimi kapasamda oradaydın. Şimdi peşimi bırakmayan bir dert oldun. Aşk buymuş, kimsenin seni 'bulaşma' diye uyarmadığı bir lanetmiş meğer...