34. Bölüm | "Ben sana aşığım, Zeynep!"

796 30 6
                                    

Bir varmış bur yokmuş. Öncelerden 'Aşk mı bu?' adlı bir hikaye varmış. Cadı öğretmenler her seferinde bitmek bilmeyen ödevler verip, hiç durmadan yazılı yaptıklarından, kızın hikaye yazacak zamanı kalmıyordu. Ta ki tatile girene kadar. 😂😊 şimdilerde ise tatile girdiğinden okuyucalara hemen yeni bölüm yazıp atmak istemiş, ve bunu da yapmış. Hem de epeey uzun olan bir bölüm. Şimdi ise okuyucuların hikayesini unutmadığın temenni ediyor ve bölümü beğenmelerini umuyor. Büyük bir aç gözlülük ile de bir sürü vote ve yorum bekliyooor 😊😂😂 buradan ise herkese selam söyleyip iyi okumalar diliyor. 🌼😇😂

Göz yaşlarını sildi sol eliyle. Aslında silmesine de gerek yoktu zaten. Biliyordu, tekrardan akacaktı ardı ardına birer birer göz yaşları. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Aldırmadı, bir daha sildi akan yaşı. Sessizce ağlıyordu.

Demezler miydi, sessiz ağlayanların içinde fırtınalar kopar diye. Aynı bu haldeydi.

Eli yeniden yanağından aşağıya doğru süzülen yaşa giderken ilk ve tek bir hıçkırık koptu ağzından. Ve ardından durduramayacağı bir titreme aldı bedenini yağmurlu sokağın aralarından geçerken.

İstanbul'un karanlığı ruhunun aynasıydı.

Sessiz ağlayışı sessiz haykırışlara dönüştü. . .

Öncesi. . .

Kıkırdayarak geldi, Melis yanlarına. "Pardon Kerem, Zeynep'i senden çalacağım iznin olursa," dedi ve Kerem'e gülümsedi. "Biraz da bizimle dans etsin," diye ekledi.

Kerem gülümsedi. Öylesine bir gülümseme değildi bu. Dudaklarına mühürlenmiş sihirli bir gülümsemeydi, bu. Hikayesi uzun ama kısa, tatlı ama ekşi, aşklı ama nefretliydi. Tam anlamıyla çelişkili bir hikayeydi.

"Tabii alabilirsiniz. Beni yeterince yordu. Sıra sizde," diyerek gülümsedi. "Bir şey olursa ben masada olacağım."

"Tamam," diyerek onayladı kızların üçü de Kerem'i.

"Bakın çok uzaklaşmak yok, başkalarıyla konuşmak, hele de bu bir erkekse, hiç yok. Yabancıların verdiği içecekleri içmek de yok."

"Tamam, Kerem. Biz bunları zaten dizilerden biliyoruz," dedi Melis şebek gülümsemesini yollarken.

Şakayla karışık gözlerini devirdi, Kerem "O zaman size bir şey anlatmama gerek yok. Siz biliyorsunuz her şeyi," dediğinde vedalaşıp masasına döndü, Kerem.

Gözü hep onlardaydı. Pür dikkat onları izleyecekti.

• • •

"Dans etmekten ayaklarıma kara sular indi," diyerek yuvarlak masaya yaklaştı, Melis. Barış tarafından kolları altına alınmıştı.

"Yerinde hiç durmadın ki, aşkım," diyerek bir öpücük kondurdu, Barış sevgilisinin yanağına.

"Bir daha ne zamam geleceğiz ki buraya. Bari tadını çıkarayım değil mi ama?"

Gülümsedi Barış.

Melis'in gelmesiyle Yağmur da yerini bulmuştu masada. Kaşlarını çatarak Zeynep'in gelişini meraklı gözlerle bekledi, Kerem uzun sayılmayan bir süre.

Kıkırdadı Yağmur. "Senin ki tuvalete gitti."

Aldığı cevap ile gülümsedi Kerem Yağmura ve bir şey demeden lovabonun yolunu tuttu.

Burası bir sürü dengesiz, sarhoş adamla doluydu. Daha da kötüsü Gökhan lavuğu bile buradaydı.

Adımlarını hızlandırdı. Zeynep'i kapının önünde bekleyecekti.

Aşk mı bu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin