Herkes şaşırmıştı ve korkulu gözlerle kıza bakıyordu. Kız sorusunu tekrar etti. "Ne yapıyorsun sen?!" Ardından herkesin önüne geçip Kereme yaklaştı.
Son hamlesini geçirip yüzüne alaycı bir gülüş yerleştirdi ve yavaş yavaş yere serdiği çocuğun üstünden kalktı, ardından ona bağıran kıza yaklaştı. Kız ise kaşlarını kaldırıp çocuğun ona yaklaşmasını izledi.
Kerem konuşmaya başladı. "Pardon, ama sen kim oluyorsun!?" dedi Kerem dişlerinin arasından. Daha demin söylediklerinden hiç mi bir şey çıkartmamıştı?
Zeynep yüzüne bir sırıtış yerleştirdi ve cevapladı. "Sana ne?!"
Kerem git gide daha da çok sinirleniyordu. Kimdi o? Onunla nasıl böyle konuşabiliyordu?
Zeynep konuşmaya başladığında düşüncelerinden arındı. "Şimdi o koca patilerini çek çocuğun üstünden!" deyip kenara itti Keremi ve moraramış suratıyla yerde yatan çocuğu ayağı kaldırdı.
Dövülen çocuğun adının Sedat olduğunu öğrendikten sonra hemen revire götürdü. Kerem ise olay yerinden hızlıca uzaklaşırken, Can ona yetişmekte zorluk çekiyordu.
Kerem sinirle nereye gittiğini fark etmezken bodrum katında olduğunu hiç önemsemeden önündeki gri kapıyı açtı. İçeri girdiğinde bir hışımla kapıyı kapattı. Etrafa göz gezdirirken inceledi. Buraya ilk defa gelmesine rağmen çok sevmişti.
Beyaz ama kirli duvarlar, gri kapı, demirden oluşan bir kapı ve tek bir sandalye. Kirli işlerini burada yapabilirdi. Bu demek oluyordu ki, burası artik onundu, Keremindi.
Canın kapıyı açmasıyla gözlerini kapıya çevirdi. Duydukları ile kenarda bulanan masaya yaslandı. "Kerem." dedi ve duraksadı. "Sen iyi misin?" Kaşlarını çatarak söylemişti bunu.
Kerem'in hareketleri anormaldi, normalde bir başkası o kızın yaptığını yapsaydı olanlar böyle sonuçlanmazdı. O kızın tek şansı kız olmasından kaynaklanıyordu, yoksa Kerem ona karşı gelen hiç kimseyi rahat bırakmazdı.
"Kız gelip resmen sana kafa tuttu ama sen hiç bişey yapmadın." Dedi Can hayretle, ateşe ise körükle gidiyordu.
"Can." gözlerini yerden kaldırıp Cana dikledi. "O kızla acayip eğeleniceğiz!" dedi Kerem hiçte masum olmayan bir gülümsemeyle.
"Vay. Bende korkmuştum birşey yapmayacağız diye." Göz kırptı Can Kereme.
"Niye korkuyorsun Can? Ne zaman gördün, benim hak eden birine ceza vermediğimi? Bu kızla daha çok işimiz var." dedi Kerem sırıtarak.
&
Zeynep revirde sedyenin üstünde oturan Sedatın yanına oturdu ve Sedatı süzdü.
"Nasıl oldun? Daha iyi misin peki?" dedi Zeynep, Sedatın kaşının üstüdeki yarabandını incelerken dehşete kapılmıştı, endişesi ise sesine yansımıştı.
Sedatın tebessüm etmesiyle azda olsa rahatlamaya çalıştı Zeynep. "İyim sağol. Bu arada beni kurtardığın için sana bir teşekkür borçluyum." dedi Sedat minnetle. "Oradaki herkes gibi beni yalnız bırakanilirdin nede olsa."
"Lafı bile olmaz. Seni orada diğerleri gibi izleyecek değildim, resmen öldürüyordu o manyak seni." Dedi Zeynep, yüzü ekşirken.
"Tehlikeli bir tipe benziyor, dikkat etmelisin." dedi Sedat "Hem zaten okulunda sahibinin oğluymuş."
"Okulun sahibinin oğlu olduğu için boyun eğecek değiliz." Dedi Zeynep ayağa kalkarken. Ardından hafifçe Sedatın omuzuna vurdu. "Sende dinlenmene bak."
Sedat minnet dolu bakışlarla konuştu. "Teşekkür ederim."
Zeynep ise gülümseyip odadan çıktı.
&
Kızlar eve gitmek için yola cıkmışlardı, Melis ise artık dayanamayıp konuşmaya başladı. Sesi endişeli çıkıyordu. Zeynebe kolundan dokunarak onu durdurdu. "Zeynep sen manyak mısın? Niye karıştın ki Sedatla o yeni çocuğun kavgalarına?" Sesindeki sinir anlaşılırdı.
"Resmen çocuğu öldürecekti orada, Melis. Farkındasın değil mi?" Dedi Zeynep kendini savunurcasına.
Yağmur araya girdi. "Çocuk okulun sahibiymiş. Sen tabii sonradan geldiğin için duymadın, bilseydin yardım etmezden herhalde. Zaten bizde o yüzden Sedata yardım etmedik."
"Geç gelmiş olmam hiç bir şeyi değiştirmez. Sedattan değilde orada öğrenseydim o çocuğun okulun sahibi olduğunu, yinede Sedata yardım ederdim." Dedi Zeynep.
"Sen iyice delirmişsin!" Dedi Yağmur, hiç bir şekilde Zeynebi onaylamıyordu.
***
Zeynep eve vardığında anahtarla kapıyı açtı ve odasına çıktı formasını çıkarttı ve günlük kıyafetlerini giyindi. Aşağı indiğinde Annesine seslendi. "Anne?"
Ne Annesi, nede Babası evdeydi, büyük ihtimalle hâlâ şirkettelerdi. Gerçi bu anormal bir durum değildi, her zaman ki halleriydi. Zaten Zeynep onların evde olmalarını 'istisna' olarak görüyordu.
&
"Ne yapmayı düşünüyorsun Kerem? Var mı aklında bir şey?" Diye sordu Can.
Kerem düşündü, gerçekten ne yapabilirdi ki, hiç bilmiyordu. Tek bildiği onun bir cezayı hak ettiğidi.
"Bilmiyorum, ama bana kafa tutmanın, beni rezil etmenin cezasını çekecek." Bakışlarını Cana çevirdi. "İlk önce onun bi zaafını bulmalıyım! Can, sen-" lafını kesti Can.
"İş başına." diyerek Keremin dediğini tamamladı. Keremin ona sırıttığını gördüğünde merdinvenlere yöneldi. Eliyle selam verdi ve sessiz sedasız odayı terk etti.
Keremse elinde çubukla bilardo topuna vurdu -ve bingo!- Kerem topu deliğe atmıştı.
&
Koridorda yürürken birden Kerem belirdi Zeynebin önünde. Zeynep bakışlarını başka yöne çevirerek biraz sağa kaymıştı. O Keremi umursamazken, adeta bunu Kereme ispatmamaya çalışıyordu.
Kerem artık sinirini kontrol edemezken, ona ters davranmamak gerekirdi. O an nükselen siniri ile Zeynebi kolundan tuttuğu gibi hızlıca peşinden sürüklemeye başladı.
"S-sen ne yaptığını sanıyorsun böyle?!" Diye şaşkınlığını dile getirdi Zeynep. "Manyak mısın?"
"Evet, manyağım." Pis bir sırıtış ekledi suratına. "Yeni mi anladın?!"
Zeynep şokla onu dinlerken kolunu çekmeye çalışıyordu ama başarılı olamıyordu. Kızıp, bağırıp, çağırıyordu ama kimse imdadına gelmiyordu.
Bölüm Sonu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk mı bu?
Novela Juvenil" Bir düşmandın önce, bir engeldin. Sonra bir karın ağrısı oldun. Aklımdan hiç çıkmayan bir yüz oldun. Gözlerimi kapasamda oradaydın. Şimdi peşimi bırakmayan bir dert oldun. Aşk buymuş, kimsenin seni 'bulaşma' diye uyarmadığı bir lanetmiş meğer...