58-B Elli Sekizinci Bölüm"GERİDE KALANLAR"

19K 1.7K 305
                                    

ŞARKI: ATTENTION - CP

58-A. BÖLÜM SONU

Bu nasıl bir duygu karmaşasıydı?

Gözlerimde biriken her damlanın içinde gizlenen his kırıntıları birer birer göz pınarlarımdan firar ettiğinde yapabildiğim tek şey korkuyla başımı saate çevirmek olmuştu.

Gece yarısını geçeli çok olmuştu, gün ışımıştı; parlak ışık demetleri süzüle süzüle gözlerimle buluşmuştu, bir tutam canım yanmıştı.

Saat 08.29'a geliyordu.

Gördüğüm rüyayı aklıma getirdiğimde mutfağa yeni ulaşmıştım. Ellerimle zar zor kavradığım bardak, rüyayı anımsamamla ellerim arasında titremeye başladı.

Etrafıma bakındığımda baş ucunda bir defter ve kitap bulunuyordu. Defterin içi kirliydi. Kalem her deftere vurduğunda temizleniyordu. Daha sonra elimde tuttuğum bir kupa kahve deftere dökülüyordu. Defter ıslanıp harap olurken kalem kırılıyordu.

Şaşırtıcı kısmı ise kahve hiç dökülmemiş gibi dopdoluydu.

58-B

Jungkook'u o halde görmemin üzerinden günler geçmişti. Benimle konuşmuyordu. Nedenini deli gibi merak etsem de soramıyordum.

Çünkü nasıl sonuçlanacağını biliyordum.

Kampüse girdiğimde hızla kantine girmiştim. Bir şişe su aldıktan sonra boş bir masaya oturmuştum. Bu saatlerde boş masa bulmuş olmam mucize gibi bir şeydi, genelde dopdolu olan kantin bugün sakindi.

Çok geçmeden kantin dolmaya başlamıştı, önümdeki sandalyeler teker teker çekilmiş, masamda sadece ben ve karşımdaki boş bir sandalye kalmıştı.

En sonunda karşımdaki sandalye de çekilince çeken kişiye bakmıştım. Umursamaz bakışları sanki yıllardır o gözlerdeydi, neden bu hale gelmiştin Jeon Jungkook?

Onun sandalyeyi almasıyla ben de ayaklanmış ve kantinden çıkmıştım.

Gördüğüm o garip rüyanın ardından aradığım ilk kişi Seokjin olmuştu, bugün de onunla buluşacaktım.

Dersimin saati geldiğinde amfiye doğru ilerledim ve arka sıralara yerleştim. Amfi yavaştan dolmaya başlayınca çantamdan defterimi çıkarıp masama koydum. Yanıma birinin oturmaması için dualar ediyordum, tanımadığım bir ortamda yabancı insanlarla yakın temazta olmaktan nefret ederdim.

Bunu Jimin'e söylediğimde gülmüştü.

İnsanlarla arkadaş olmaktan deli gibi korkuyorsun, demişti.

Haklıydı.

Hayatıma aldığım sayılı insan vardı, onlar da sırasıyla gidiyordu.

Çok yakın olmadığım babamdan artık kopmuştum, ne arar ne de sorar hale gelmiştim.

Geunjoon, ağabeyim diyeceğim biri yoktu artık hayatımda.

Hoseok bir katil olsa bile bana her zaman iyi davranmıştı, Tanrı günahlarını affetsin. Fakat o da artık yoktu yanımda. O da gitmişti.

Şimdi de gidenler kervanına Jungkook katılmıştı, ayrıldığımızı hiç söylememişti fakat belliydi.

Geride Jimin, Taehyung, Namjoon ve Seokjin kalmıştı.

Namjoon ve Seokjin'i sık sık görmesem de Jimin ve Taehyung'la her gün yan yanaydım.

Yanıma birinin oturmasıyla düşüncelerin arasından sıyrılmayı başarmıştım. Yoklama defteri elden ele geziyordu, ben de imzamı attıktan sonra yanımdaki bedene vermiştim.

Ders bittiğinde Jungkook'a bakmamaya çalışarak amfiden çıkmıştım. Fakat biliyordum ki bana bakıyordu.

Hızlı adımlarla kampüsten çıktım ve Seokjin ile anlaştığımız kafeye gittim. Bana önerdiği bir aile dostunun numarasını vermişti.

Çocukla aynı üniversiteye gidiyor olmam elbette ki bir avantajdı fakat etrafta bir başkasıyla görünmek istemiyordum.

Hele ki Jungkook ile aram kötüyken... Beni yanlış anlamaya oldukça müsaitti beyfendi.

Numarayı almama rağmen aramamıştım, Jungkook ile de konuşmamıştım.

Günler geçtikçe etrafından gidiyordum, gidiyordum.

Gördüğüm rüyalar ardı ardına çıkarken olan olmuştu.

Jeon Jungkook benden ayrılmıştı.

Bunu anlamamam için ya kör ya da sağır olmam lazımdı.

Yanında gülümsediği kızı görüyordum, gülüşünü duyuyordum...

Bardağı taşıran son damlayla Seokjin'in bana verdiği numaraya mesaj atıp buluşma ayarlamıştım. Rüyalarımın hepsi olmasa da çoğunun çıkması doğal değildi.

Artık korkmaya başlamıştım.

Jang Dohyun, benden 2 yaş büyük olan çocuk karşılık olarak etresi gün sabah kampüste buluşmayı teklif etmişti. Ben de kabul etmiştim elbette ki.

Kampüsün içerisine giren bedenle ayaklanmıştım.

Beni gördüğünde adımlarını sıklaştırıp yanıma ulaşmıştı. Sevimli bir yüzü vardı fakat benden 2 yaş büyük olmasına rağmen 2 yaş küçükmüş gibi duruyordu.

"Selam, ben Dohyun."

Dediğinde uzattığı elini sıkmıştım.

"Ben de Jaehyun."

Beni uzaktan izleyen Jungkook'dan habersizdim.

.

.

.

BU BÖLÜMÜ OKUYANLAR 60. BÖLÜME GEÇSİN

OH MY TEACHER¹ • Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin