Üçüncü Bölüm

2.1K 182 72
                                    

Michael ile alışverişe çıkmak zordu. Hiçbir şeyi beğenmez, tarzına uymadığını söyleyip burun kıvırırdı. Alışveriş zamanı demek bizim için en iyi arkadaş sabır sınavı anlamına gelirdi. Çünkü her ne kadar ona kızsam da en az onun kadar seçici ve zor beğenen biriydim. Sınavı hep başarıyla verirdik ama yine de kötü bir alışveriş ikilisiydik.

Calum'dan da farklı bir davranış beklememiştim. Ama yine de sınırlarımı çok fazla zorluyordu. Beğendiğim her şeyi elinin tersiyle ittiriyordu ve kafası sürekli sağa sola hareket ediyordu. Hiçbir şekilde ilgisini çekmeyi başaramıyordum.

Farklı bir dünyaya girdiği için şaşkınlığa düşmesini doğru buluyordum. Yine de kafasının karıştığı konuları benimle paylaşmadığı için sinirleniyordum. Ona yardımcı olabilecek en büyük kaynak bendim ama o kendi başına öğrenmeye çalışıyordu.

"Yardımcı olmamı ister misiniz?"

Yanımıza gelen mağaza çalışanına sertçe baktım. Calum, çok fazla dikkat çekiyordu. Hele de çatık kaşlarla etrafı izlerken çevremizdeki çoğu insan dönüp ona bakıyordu. Michael fazla neşeli olduğu için dikkat çekerken, Calum sertliğiyle dikkat çekiyordu.

Onların yanında sönük kalmaktan nefret ediyordum.

Bakışlarımdan etkilenmeden hala Calum'ı izleyen kadına sertçe "Hayır teşekkürler. Biz hallediyoruz." dedim.

Bu, yanımızdan kovaladığım üçüncü çalışandı. Eğer Calum, bir şeyler beğenmemekte ısrar etmeye devam ederse bu sayı gittikçe artacaktı. Kıskandığımdan değil sadece bıkmıştım. Çünkü Calum umursamadığı için çalışanlara laf anlatan kişi ben oluyordum.

Sağ ayağımı yere vurarak "Calum artık kıyafet denemek ister misin?" dedim.

Sonunda dönüp bana baktı. Başını sallayıp elimdekileri aldı ve deneme kabinine ilerledi. Çalışanların meraklı bakışları altında Calum'ın peşinden ilerledim. Bana tek kelime etmeden deneme kabinine girip kapıyı kapattı. Orada bulunan minik pufa oturup Calum'ın dışarı çıkmasını bekledim. Ayrıca beni de umursayacağı anı bekliyordum. Gelene kadar pek konuşmamıştık. Arabayı ben sürmüştüm. O da etrafı hayretler içerisinde izliyordu.

Onun bu durumunun farklı bir ortama girmenin verdiği gerginlik olarak düşünüyordum ama işler çok farklı noktada seyir alıyordu. Korkusu ona sinirlilik olarak da yansıyor olabilirdi. Ama sanki var olan tüm siniri banaydı. Ona ne yaptığımı da anlamıyordum. Benimle konuşsa her sorusu cevap bulabilirdi.

Calum kabinden çıkıp aynanın karşısına geçti ve üzerindeki t-shirtü inceledi. Ardından bana döndü ve tedirgin bir şekilde gülümsedi.

Calum, daha klasik giyimli bir erkekti. Spor tarzda kıyafetleri nadiren giyerdi. Faye ile tanıştığında tarzını değiştirmeye çalışmıştı ama bunu başaramamıştı. Tüm gün bir şirkette çalıştığı için klasik kıyafetlerine alışmıştı. İşi ve yaşı yüzünden eski tarzından uzaklaşmak zorunda kalmıştı.

Üzerinde Michael'a aldığımız grup t-shirtlerinden biri vardı. Adını bile bilmediğim bir gruba aitti. Sadece Calum'ın üzerinde nasıl duracağını merak etmiştim. Lise için onu böyle hayal etmiştim ama gerçeğini görmek kalbimin sıkışmasına sebep oluyordu. Sanki bir ressamdım ve karşımdaki kişinin resmini yapmıştım. Şimdi de resimle gerçeğini kıyaslıyordum.

"Nasıl buldun?" dedim. Başını yana atıp t-shirtün etek uçlarını yakaladı ve görmek için kaldırdı. Esmer teninin çıplaklığını görünce yutkunup bakışlarımı Calum'ın yüzüne odakladım.

"Farklı." dedi ve ekledi. "Lise terk gibi duruyorum." dedi.

"Zaten öylesin." dediğimde güldü ve bana cevap vermeden yeniden kabine girdi. Lise terkti ama bir mimarın yanında çalışmaya başlamıştı. Ardından üniversite okuyup diploma almıştı. Kurgu dünyası böyle ilerlemelere izin veriyordu. Yanlışımdan kolay bir şekilde dönmeyi başarmıştım. Aksi takdirde pişmanlıktan kahrolurdum. 

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin