Nefes nefese kendimi yatağa sırt üstü bırakıldığımda inleyerek gözlerimi kapattım. Calum, üzerime tırmanıp kırışık gömleğimin düğmelerini açmaya başlamıştı bile.
"Kaybettin, canım. Anlaşma anlaşmadır."
Gözlerimi açıp ona baktım. Dizlerinin üzerinde doğrulmuş bacaklarımı kendi bacaklarının arasına almıştı. Ağırlığını vermemek için kendisini dikkatle dengede tutmaya çalışıyordu. Aynı zamanda da anlaşmamız gereği beni soymaya başlamıştı.
Yüzümü buruşturup kaşlarımı kaldırdım. "Ama itiraf et çok iyi savaştım." dedim.
Bana bakmadan beni dinledi ve ardından dudaklarından boğuk bir kıkırtı döküldü. Son düğmeyi de açıp tenimi gözler önüne serdi.
"Doğru, hakkını yememek lazım. Bize harika bir kaçma kovalamaca yaşattın."
Calum'la küçük bir anlaşma yapmıştık. Kapının açık olacağını tahmin etmiştim. Fakat Michael, sanki en yakın arkadaşı Calum'mış gibi kapıyı üzerimize kilitlemişti. Tabi ben bunu kapıya ulaşana kadar öğrenememiştim. Calum ise olacakları önceden biliyor gibi rahattı. Beni yakalayacağına anlaşmamızın başından beri emindi.
Benim kapıyı açamamamın ardından odada kovalamaca oynamıştık. Yakalanacağımı bildiğim halde kaçmaktan vazgeçmemiştim. Onun kolları etrafımı sardığında çığlık atmıştım ama deli gibi gülüyordum. İstesem ondan tekrar kaçabilirdim ama kaçmayı istemiyordum. Anlaştığımız anda bile içten içe kazanmasını istiyordum.
Gömleğimi çıkarmasına yardım ettim. Gömleğim yerle buluştuğunda içimde ufak bir sızı oluştu. Onu bana Calum hediye etmişti. Tüm eşyalarımı elden çıkarsam bile onu sonsuza kadar saklayacaktım.
Benim çıplaklıkla bir alıp veremediğim yoktu. Rahatsız olma kısmını atlattığımı biliyordum. Ayrıca Calum beni izlerken bedenim konusunda kendime daha fazla güven duymuştum. Hayranlığı gözlerinden okunuyordu. Kadınlık hormonlarım yükselmesi yüzünden vücudumun tepki göstermemesini istediğim için Calum'ın karşısında çıplak olduğuma takılmamaya çalıştım. Sonuçta sütyenim hala yerindeydi. Ne kadar önemsememeye çalışsam da bakışları beni heyecanlandırıyordu.
Bana, bir ressamın tuvaline baktığı gibi bakıyordu.
Ben kendimi hazır hissetmedikçe ileriye gitmeyeceğimizi biliyordum. Ona bu konuda güveniyordum. Her konuda güvendiğim gibi. Bana istemediğim hiçbir şeyi yaptırmayacaktı. Onunla birlikte olmak istemediğimden değildi hazır hissetmeme sebebim. Faye konusuna bir açıklık getirmek zorundaydık. Başka türlü içim rahat etmeyecekti.
Bulunduğumuz anın içine dönüp "Kalem almak için üzerimden kalktığında tekrar kaçmayacağımı nereden biliyorsun?" dedim. Parmaklarını pantolonumun düğmesinden ayırmadan bana baktı.
Dudakları yukarı doğru kıvrılırken, "Kalkacağımı da kim söyledi?" dedi. Ellerini çekip pantolonunun arka cebine uzandı ve siyah bir asetat kalemi çıkardı. Kalemi sallayıp dudaklarının arasına almadan önce göz kırptı. Gülümsemek istiyordum lakin gülümsersem kaybetmekten zevk aldığımı düşünecekti. Ona bu tatmini vermeyecektim.
"Her ihtimale karşı hazırlıklıyım. Ceplerimdeki diğer şeyleri görmek istersen sorman yeterli, canım."
Utanarak yüzümü ellerimle kapatıp inledim. Calum, pantolonumu çıkarma işine geri dönmüştü. Yardımımla birlikte beş dakikalık daha kısa bir sürede yarı çıplak hale gelmiştim.
Calum, ağırlığını tamamen üzerime vermemeye dikkat ederek bacaklarını kırdı ve kaşlarını çattı. Bir süre sessizce vücuduma baktıktan sonra kalemi dudaklarının arasından eline aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...