Elimi sıkıca tuttuğunda bir sorun olduğunu anladım. Michael da anlamış olmalıydı ki arabayı bıraktığı gibi yanımıza geldi.
"Calum. İyi misin?"
Boştaki elimi onun kolunun üst kısmına yerleştirdim. Bana bakmak yerine annemin yaşadığı eve bakıyordu. Bakışları buğulu görünüyordu.
"Bazen," dedi sessizce. "Ne kadar iyi bir yazar olduğunu unutuyorum."
Biraz zorlanarak onun bedenini kendime doğru çevirdim. Hala buruk bir ifadeyle evi süzüyordu. Böyle üzgün durmaya devam ettiği sürece onu içeriye sokamazdım. Hele annemle hiç tanıştıramazdım.
"Bana bak! Calum bana bak!"
Sıktığı elimi elinin arasından kurtarıp yanaklarını kavradım ve başını bana bakması için eğdim.
Tebessüm etmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Bir sorun olduğunu görebiliyordum. Bu sorunun beni de kapsadığını biliyordum. Kendi evimi hikayeye katmam da apayrı bir aptallıktı. Tamam kendimi katmış olabilirdim ama en azından mekanları değiştirseydim olmaz mıydı?
"Benimlesin, Calum."
Gözünden bir damla yaş firar ettiğinde bir an gerçekten ölmüş olmayı diledim. Ona bu acıları ben yaşatmıştım. Şimdi de birden fazla yükü rahatça omuzlamasını bekliyordum.
Calum başını çevirip avucumun içini öptü.
"Güneşim, Agatha'm!"
Michael'ın önümüze atlayıp ona seslenişine kıkırdayan annemi kucaklayıp dikkatini dağıtmasına şükrettim.
"Calum, istersen-" elini uzatıp iki parmağıyla dudaklarıma dokunup beni susturdu.
"İyiyim. Sadece yanımda kalmaya devam et." dedi çatallı bir sesle.
Gülümsemem en az onunki kadar yapaydı. Hala yanağında dinlenen elimle gözyaşlarını sildim ve kolumu onun beline sardım. O da beni sardığında anneme doğru ilerledik.
Neyse ki o hala Michael'ı sevmekle meşguldü ve yaşadıklarımızı görmemişti.
"Sarı saçlarından nefret ettim."
Michael, alt dudağını sarkıttı. Tam cevap vereceği sırada annemin bal rengi gözleri bize döndü. Üzerinde uzun, çiçekli, kırmızı bir elbise vardı. Ayağında da parmak arası terlikler vardı. Açık turuncu saçlarını dağınık bir topuz halinde başının tepesinde toplamıştı. Hala çok genç görünüyordu. Özgürlük ona çok iyi geliyordu.
"Ah, bebeğim."
Mecbur kaldığım için Calum'dan ayrılıp anneme sarılmak için öne doğru çıktım. Annem beni sıkıca kavrayıp sıcak anne şefkatiyle kucakladı. Bir süre bana sarılıp ayrıldığında gözlerini Calum'a çevirdi.
Aynı sıcaklık dolu samimi sesiyle, "Ve bu genç adam da telefonda konuştuğum kişi sanırım öyle mi?" dedi.
Calum cevap veremeden, bunu ona borçlu olduğum ve üzerinde daha fazla baskı altında hissetmemesi için öne atıldım.
"Evet. Calum." dedim ve ona bize doğru gelmesi için elimle uzandım.
Michael şaşkına dönse de Calum çabuk toparlayıp annemin elinin üzerini öptü ve centilmenliğini konuşturmaya başladı. Annem şimdiden eriyip gitmiş bir dondurmaya dönüşmüştü.
"Tanıştığıma memnun oldum, efendim."
Annem, Michael'ı çoktan kenara atmıştı. Çünkü daha taze bir kan gelmişti. Annem yeni insanlara bayılırdı. Her yeni insan yeni bir deneyim demekti. Calum'ın kolunu tutup yemyeşil bahçeden içeriye doğru çekiştirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...