Sığmayı başarmıştık.
Yani, o sığmayı başarmıştı. Bense bedenimin büyük bir kısmını onun üzerine konumlandırmak zorunda kalmıştım. Uyuyamayacağımı zannederken Calum'ın düzenli atan kalp atışlarıyla huzurlu bir uyku çekmiştim.
Ve ilk kez Faye'in adını sayıklayarak uyanmadığını fark etmiştim. Rahatsız olmadığım halde gece endişe içinde iki defa uyanıp onu kontrol etmiştim. Huzurlu görünüyordu. Yüzünde güzel rüyaların içinde olduğunu düşünmeme sebep olacak kadar rahat bir ifade barındırıyordu. İkinci uyanışımda ona rahatsızlık vermekten kaçınarak yavaşça ellerimi onun göğsüne yerleştirip çenemi ellerimin üzerine koyup onu izledim. Gitmeyeceğini bilseydim, sonsuza kadar benimle kalacak olsaydı detaylara böyle özen gösterir miydim bilmiyordum. Yanağındaki iki beni fark eder miydim acaba? Güldüğünde yanağında çok çok küçük bir çökme meydana geldiğini görür müydüm? Tüm kusurlarına rağmen benim için kusursuzluğun tanımı olabilir miydi? İnsanlar için sevgi böyle bir şey miydi?
Sıcak nefesi bana doğru düzenli aralıklarla ulaşıyordu. Kalbi de uykuda olduğunu belirtecek yavaşlıkta atıyordu. Onu böyle görmek bana huzur veriyordu.
Boynunun tutulmasından endişe ettiğim için kabanımı çıkarıp onu da başına desteklemesini isteyerek en doğru kararı verdiğimi biliyordum. Üşümeyi onun ağrı çekmesine yeğlerdim. Ama üşümüyordum. Aksine sanki elektrikli battaniyeyle sarınmış gibi sıcak hissediyordum.
Ne zaman yeniden uykuya daldığımı hatırlamıyorum. Günün ilk ışıklarını kaçırmış olmalıydım. Çünkü sıçrayarak uyandığımda etrafımız tamamen renklerini almıştı. Başımı birden kaldırdığımda bir el başımın daha fazla kalkmasına engel oldu ve kibar bir yavaşlıkta başımın üzerine bastırdı.
"Dikkat et. Başını tavana çarpacaksın."
Başımı eski konumuna geri döndürüp Calum'ın göğsüne yüzümü kapattım. Geceyi geçirmek zor olmamıştı ama onunla uyanmak fazla ağır gelmişti. Korkunç görünüyor olmalıydım. Aynı yatakta yatıyor olabilirdik ama genelde birimiz daha önce uyanırdı. Ve ben hızla kendimi toplardım. Onun bunu fark etmediğini umut ediyordum.
Calum, saçlarımın üzerinde elini dolaştırmaya devam etti. Saçlarımı tek bir yana toplamaya çalıştığında tüm gece topuz halinde tuttuğum saçlarımın artık açık olduğunu fark edip başımı kaldırdım. Calum, masum bir ifadeyle bana gülümsüyordu. Ama masum olmadığını biliyordum.
"Günaydın."
Şimdi ne yapmam gerekiyordu? Ağzım kokuyor olmalıydı, gözlerim de çapaklanmıştır kesin. Saçlarım hakkında düşünmek dahi istemiyordum. Ayrıca üzerinden kalkmalı mıydım? Birden kalkarsam kaba bir davranış mı sergilemiş olurdum?
"Günaydın." diye fısıldadım. Aynı sırada da nefesimin ona doğru gelmemesi için tokamı arıyor gibi başımı çevirdim ve etrafa bakıyor izlenimi vermeye çalıştım.
O bana yardım etmeden kalkmamın imkansız olduğunu diğer elini belimde hissettiğimde anladım. Daha ne kadar utanabileceğimi kestirmekte güçlük çekiyordum. Kimse bana sabahın bu kadar zorlu geçeceğini söylememişti.
Calum'ın elini saçlarımda daha belirgin bir baskıda hissettiğimde gözlerimi kapattım. Paniğe kapıldığımı gözden kaçırmamıştı.
"Felicia. Nefes al."
Dudağımı ısırıp ona doğru kaçamak bir bakış attım. Beni izlemesinin verdiği gerginliği üzerimden atmalıydım. Hareketlerim onu da endişelendirebilirdi. Sonuçta yanlış bir şey yapmamıştık. Ama yanlış bir şey yapmışız gibi hissediyordum. Çünkü her ne kadar kurgusal bir karakter olsa da onun bir sevgilisi vardı. Ve biz tüm gece fazla yakın bir pozisyonda kalmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...