Bayılmamın sebebinin Faye olmadığını öğrenmek içime su serpmişti. Sonuçta kendi yazdığım bir karakter tarafından küçümsenmek ve küçümsenmenin etkisiyle zayıf düşerek bayılmak hiç de hoş bir durum olmazdı. Kendime olan saygım hala yerinde duruyordu. Faye'e yenilmeyecektim. Kendi yazdığım karaktere karşı kaybetmeyecektim.
Calum, aralık kapıyı ayağıyla ittirip elindeki tepsiyi dengede tutmaya çalışarak içeriye girdi. İlk uyandığımda yanımda Michael'ı bulmamın sebebi, Calum'ın yemek almaya çıkmış olmasıydı. Ben onu Faye'e gitti sanmıştım ama o aslında yanımda kalmayı tercih etmişti. Michael'ın iyi olduğumu öğrendikten sonra ilk açıkladığı şey Calum'ın burada olduğunu açıklamak olmuştu. Ardından da doktoru çağırmıştı.
Bayılmamın sebebi Calum'ın da tahmin ettiği gibi tansiyon düşüklüğüydü. Michael ise Faye yüzünden olduğuna inanıyordu. Ben de Faye olduğuna inanmamıştım. Ama doktor bizim tahminimizi doğru çıkarmıştı. Yani o kadar sarsılmamıştım. Faye'in gelişini bekliyordum. Sadece bu şekilde olmasını beklemiyordum.
Calum, "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
Yatakta doğrulup sırtımı yatağın başlığına yasladım. Calum da tepsiyi kucağıma bırakıp ayakucuma oturdu.
"İyiyim. Sadece biraz acıkmışım." dedim.
"Ve yorulmuşsun."
Elimi kaldırıp "Ve susuz kalmışım. Lütfen daha fazla devam etme." diyerek onu susturdum.
Calum, gülmeye başlayıp bakışlarını yere doğru çevirdi. Zaten bu konuda Michael'dan yeterince azar işitmiştim. Tek bir azarı daha kaldırabilecek gücü kendimde bulamıyordum.
Yemek yediğim sürede hiç konuşmadık. Michael'ın aramızdaki sessizliği bozmasını bekleyerek ara ara kapıya bakıyordum. Ama Michael gelmiyordu. Ve ortamdaki sessizlik canımı sıkıyordu.
Kafasının karışık olduğunu biliyordum. Kendisini bana açmasını bekliyordum fakat aradığı cevapları bende bulamayacağı için susmayı tercih ettiğini düşünüyordum. Beni varsayımlar üzerine düşündürdüğü için ona daha fazla sinirleniyordum. Karşımdaydı ama gitmek istediğini düşünüyordum.
Dayanamayıp sessizliği bölen Calum oldu.
"Ben gidip ilaçlarını getireyim. Michael, Amanda ile telefonda konuşuyordu. Birazdan gelir."
O kalkıp kapıya doğru ilerlediği sırada elimdeki kaşığı tepsiye bırakıp ona aklımı kurcalayan o soruyu sordum.
"Faye'i aramayacak mısın?"
Eli kapının kolunda duraksadı. Bakışları bana doğru döndü. Beni nasıl gördüğünü merak ediyordum. Suçluluk mu duyuyordu? O kadar kötü mü görünüyordum? İlk kez bayılmamıştım ama onun yanında ilk kez bayıldığım için paniklediğini düşünüyordum. Faye'i aramamasının sebebi ben miydim? İyileşmemi mi bekliyordu?
Sonuçta Faye ona kağıtta hem cep telefonu numarasını hem de ev adresini yazmıştı. Yanına taşınmasını istediğini yazmıştı. Her şeyi düzeltebileceğini vaat etmişti.
Faye hala aklımı kurcalıyordu. Beklediğimden farklı bir karakter olarak karşıma çıkmasına bir anlam veremiyordum. Farklı davranıyordu. Sözleri sürekli beni iğneleme üzerine kuruluydu. Calum'ı sevdiğini düşünmüyordum. Sadece elindekileri geri isteyen küçük bir çocuğun sözlerini işitmiş gibiydim. Onun en sevdiği oyuncağını çalmışım gibi davranmıştı.
Calum, yanıma geri dönüp kucağımdaki tepsiyi aldı ve odanın bir köşesindeki küçük pufun üzerine bıraktı. Ardından tekrar yanıma gelip yatağa oturdu. Benim gibi sırtını yatağın başlığına verip, ayaklarını benimkilere paralel bir şekilde uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...