Altıncı Bölüm

1.9K 167 64
                                    

Gecenin ilerleyen saatlerinde de Michael ile konuşmayı başaramamıştım. Neyse ki ortaya attığım bir öneri sayesinde Ashton'dan bir süre daha uzak kalacaktım. Yani sadece birkaç saat. Ama bu bile bana yeterdi. 

Michael'ın evinde kalmak istediğimi söylediğimde ikisi de şaşırmamıştı. İkisi de araba kullanmak istemiyordu. Ki Calum evin yolunu bilmediği için kullanması da imkansızdı. Michael ise sadece yatağına gitmek istiyordu. Onun da hayatını çorbaya çevirmiştik.

Michael'ın evi büyük olduğu için hiç istemesem de ayrı odalarda kalmaya karar verdik. Biraz havadan sudan konuştuk. Calum'ın otostop çekerek Central Park'a gittiğini öğrendik.

"Bana durmayacak araba daha ortaya çıkmamış." dedi gülerek. Ama o andaki korkusunun kırıntılarını gözlerinde görebiliyordum. Biraz daha konuşup uyumak için odalarımıza geçtik.

Düşünmek için zamanı bulmuştum ama vücut direncim artık yerinde değildi. Uykuya ihtiyacım vardı. Amanda'ya yarın yanına uğrayamayacağımı belirten kısa bir mesaj atıp yatağın içine girdim. Calum'ın ne yaptığını merak ediyordum. Kaçma ihtimaline karşı Michael tüm kapı, pencereleri kapatmıştı. Gerçi Calum'ın artık kaçacağını düşünmüyordum.

Michael'ın evine her zaman okuyacak bir kitap bırakırdım ama onu da okumayı istemiyordum. İş yerine yakın olduğu için haftanın bazı günleri burada kalıyordum. Michael da bu odayı bana ayırmıştı. Arkadaş konusunda fazla şanslı bir kadındım. Uyuyamayınca sırt üstü dönüp tavanı seyrederek derin nefesler aldım ve uyumaya çalıştım. Sonra da Calum'ın uyuyup uyumadığını düşünmeye başladım.

Cevabımı birkaç dakika sonra kapım tıklatıldığında öğrendim. 

Yatakta doğruldum. "Gelebilirsin." dediğimde Calum'ın başı kapıdan gözüktü. Ardından içeriye girip kapının yanında dikildi. Bir şey söylemek istiyor ama bir türlü dile getiremiyor gibi görünüyordu.

"Uyuyamadın mı?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda salladı. "Aslında uykum var ama ne bileyim yatak sanki-"

"Yabancı mıydı?" diye cümlesini tamamladım. 

Elini ensesine götürdü. "Evet ve ben düşündüm ki... Belki senin yanında uyursam daha iyi hissederim-" duraksayıp içini çekti. "Bana tanıdık geliyorsun." 

Onu daha fazla açıklama yapmaya zorlamadım. Yorganı açıp elimle yanıma vurdum. "Gel hadi." dedim. Gülümseyip kapıyı kapattı ve yanıma gelip yatağa girdi. Bana dokunmamaya özen göstererek sırt üstü yattı. Hala tedirgindi ama içeriye ilk girdiği andan daha rahat olduğu da gözümden kaçmamıştı.

"Şimdi daha iyi misin?" 

Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. "Evet daha iyiyim." 

Yatağın içerisine girip onun gibi sırt üstü uzandım. Bir süre sonra Calum neredeyse duyamayacağım bir fısıltıyla "Sence geri dönebilecek miyim?" dedi.

Ona bakmadım. Bakarsam yüzümdeki ifadeden beklediği tepkiyi alamayacaktı. Onun gitmesine kendimi hala tam olarak hazırlayamamıştım. Bir gün uyandığımda onu göremeyecek olmak beni korkutuyordu. 

"Geri dönebileceğini düşünüyorum ama bilmiyorum." dedim. Onu geri gönderebilecek kişi eğer bensem çok kötü bir durumun ortasına düşmüşüz demektir.

"Peki Faye bana geri döner mi?" 

O konuştukça kalbime iğneler batıyordu. Fısıldayarak "Döner." dedim. Sesim zaten bana ihanet etmek üzereydi. Ama Faye'in ona döneceğini biliyordum. Sonuçta onları ben yazıyordum.

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin