On Yedinci Bölüm

1.5K 140 103
                                    

Kapının zil sesini duyana kadar uyuduğumu fark etmemiştim. Konuşma metnimi hazırlamak epey bir vakit almıştı ve o yorgunlukla kanepede sızıp kalmış olmalıydım.

Aniden başımı kaldırdığımda tokasından kurtulmuş saçlarım gözümün önüme döküldü. Ben doğrulup elimle yüzümü açığa çıkarmaya çalışana kadar iki büyük el yüzüme dökülen tüm saçı bir çırpıda başımın arkasına topladı.

Ve o an üzerinde uyumuş olduğum Calum ile göz göze geldim. Yüzündeki sakin ifadeyi bozmadan yavaşça konuştu.

"Kapı çalıyor."

Yüzümün ısınmaya başladığını hissederek hızla onun üzerinden kalktım. Ani kalkışım başımı döndürdüğü için hafifçe sarsılıp kapıya doğru ilerledim. Başımı döndürenin Calum olmasını göz ardı etmeye çalışsam da kalbim buna izin vermiyordu. Benim uyanışıma şahit olduğuna göre benden daha önce uyanmıştı. Gece de benden sonra uyumuş olduğunu düşünüyordum. Yoksa uyuduğunu hatırlardım.

Pijamamı tekrar düzeltip kapıyı açtım. Güvenlik görevlisi elinde büyük bir paketle kapımda bekliyordu. Eli kapıyı çalmak tekrar zilin üzerindeydi. Beni gördüğünde hızla elini çekip kibar bir şekilde gülümsedi.

"Günaydın, Bayan Godfrey. Size bir paket gelmiş."

Bir paket beklemiyordum ama güvenlik görevlisi altı senedir burada çalışıyordu. Yani bana yanlış paket getirme ihtimali yoktu. Şaşkınlığıma rağmen gülümseyip büyük kahverengi kağıda sarılmış kutuyu görevlinin elinden aldım.

"Günaydın, Rick. Teşekkür ederim."

"Rica ederim, Bayan Godfrey. İyi günler dilerim."

Rick, uzaklaştıktan sonra kapıyı kapatıp paketin kimden geldiğine bakmaya çalıştım. Kutu büyük ama çok da ağır değildi. Yayınevinden kontrol edilecek taslak kitaplar ya da bir tanıtım paketi olsaydı daha ağır olurdu ve Amanda bana önceden haber verirdi.

Ayrıca paketin üzerinde Luke Hemmings'den bir not yazmazdı.

"Aman Tanrım!"

Yerimde çılgınca zıplamaya başlayıp aynı cümleyi tekrar tekrar kurdum. Salona zıplayarak girdiğimde Calum çoktan ayağa kalkmış, gülümseyerek beni izliyordu.

"Bana hediye mi aldın?"

Calum, eliyle ensesini ovarak başını ayaklarına doğru eğdi. Yüzünün kızarmaya başladığını gizlemeyi başaramamıştı.

"Evet. Umarım beğenirsin." dedi.

Koşarak yanına gidip elimdeki kutuya rağmen onun koluna kolumu vurdum.

"Şimdiden sevdim. Şimdi uzat yanağını."

Calum, yüzünü bana çevirdiğinde al al olmuş yanakları gözüme daha fazla sevimli gelmişti. İsteğimi anlamadığı için açıklamak zorunda kalmam bile mutluluğumu bozamamıştı.

"Ellerim dolu. Bu yüzden yanağını bana doğru uzatması gereken kişi sensin."

Yüzü bir miktar daha kızarırken isteğimi sonunda anlayarak başını çevirdi ve yanağını bana doğru yaklaştırdı.

Başını eğmiş olmasına rağmen istediğim noktaya erişebilmek için parmak uçlarımda yükselip tam elmacık kemiğinin üzerine bir öpücük kondurdum.

"Teşekkür ederim. Hadi hediyemi hemen açalım."

Ben neredeyse bir Teletabi edasıyla paytak adımlarla odaya doğru koşarken, hala yerinde dikilmeye devam eden Calum'a dönüp baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu ve sol elinin işaret, orta ve yüzük parmağı öptüğüm noktanın üzerindeydi.

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin