"Vazgeçmek için çok mu geç kaldım?" dedim, Calum'ın bedenini süzerken. Bana cevap vermeden başını aşağı yukarı salladı. Üzerinde oturduğumu düşünürsek fazla geç kaldığımın ben de farkındaydım. Yine de kendimi her an kaçıp gidecekmiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordum.
Vücuduna göz ucuyla bakıp, "Ama zaten vücudunda pek çok dövme var." diye mırıldandım.
Alt dudağımı sarkıtıp onun yüzüne baktım. Bakışlarımız buluşunca dudakları bir gülümsemeyle yukarıya doğru kıvrıldı. Ellerini belimin iki yanında tutarken yavaşça üzerimdeki tişörtü çekiştirdi.
"Hepsi senin eserin."
Ona daha önce bakmayı reddetmiştim. Bedenine bakma ihtimali bile kalbimin ağzımda atmasına sebep oluyordu. Şimdi üzerinde oturuyordum ve altımda bedeni bir heykel gibi duruyordu. Kıpırdamamaya özen gösteriyordu. Kaçıp gitmemden korkuyor gibiydi. En az onun kadar ben de bu ihtimalden korkuyordum.
Dudaklarını büzüp gözlerini kıstı. "Aslında bana yalvarmanı beklemem gerekiyordu."
Kaşlarımı çatıp "Ne?" dedim.
Ellerini üzerimden çekip başının arkasına aldı ve dudaklarını sarkıtıp gözlerini devirmekle yetindi. Sanki bilmem gereken bir konuşmuş da ben unutmuşum gibi bir bıkkınlıkla açıklamaya başladı.
"Ashton'ın geldiği gün. Giyinmem için yaptığın baskıları unuttun mu? Ve ben de sana "Bir gün bakmak için yalvaracaksın." demiştim." dedi.
"İnsan sevmeyeceği bir karakteri hikayesinin kahramanı yapmaz, öyle değil mi?" diye fısıldadım.
Dudaklarında oluşan tebessümü bozmadan, "Onun gibi bir şey." dedi. Sözlerini hatırlıyor olmam keyfinin yerine gelmesine sebep olmuştu.
Onunla hayat çok hızlı akıyordu. O konuşmamız yıllar öncesiymiş gibi hissettiriyordu. Yaşanan her şey dün gibi aklımda ama bir o kadar da geçmiş zamanı temsil ediyordu.
"Bana "Faye bana geri döner mi?" diye de sormuştun." dedim.
Dudaklarını öne doğru büzüp, "Eh, bir sorunun cevabını almışız demek ki." dedi.
Karnında parmağımı dolaştırırken bakışlarımı ona çevirmemeye özen gösterdim. Parmağımın izlediği yolu takip ettim. Kavruk tenine benim daha açık kumral tenim farklı bir renk katıyordu.
"Evet, geri döndü." diye fısıldadım.
Altımda kıpırdanıp, "Hayır, o soruyu kast etmemiştim." dedi ve derin bir nefes alıp devam etti. "O döndüğünde onu eskisi gibi sevmeye devam etmeyecekmişim. Artık ona hep onu seven ve onu bekleyen bir adam olduğumun güvencesini veremem. Bu bir yalan olur."
İçimde bir kıpırtı oluştu fakat bunu ona belli etmemek için elimdeki kalemi sıktım. Bedeni bu hareketimle altımda tekrar kıpırdandı. Calum'ın benim her hareketimi böyle anında yakalaması çok tuhaf hissettiriyordu. En az Michael kadar dikkatliydi. Ama Michael beni tanıdığı ve en yakın arkadaşı olduğum için üzerime titriyordu. Calum'ın ilgisi ise hala bir nedene bağlanmamıştı.
Calum çok farklı bir adamdı. Aslında insanların dönüp ikinci kere bakmayacakları kadar sıradan fakat tanıdıkça insanı kendisine bağlayan birisiydi. Onu yazan kişinin ben olduğuma hala inanamıyordum. Bu kadar mükemmel bir karakter yazamazdım. O kadar iyi değildim.
Köprücük kemiğinin altındaki dövmelerine dokundum. Parmaklarım üzerinde gezinirken Calum iç çekip gözlerini kapattı.
"Peki istemediğin bir dövmen var mı? Ya da sevmediğin herhangi bir yanın." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...