Kırkıncı Bölüm

942 77 73
                                    

Calum'ın sayıklamaları üzerine uyandım. Yine kabus görüyordu. Yeni yıla girdiğimiz günden beri huzurlu tek bir gece bile geçirmemişti.

"Ağlamayın. Lütfen ağlamayın."

Kabusunda gördüğü kişilere yakarışı kalbimi dağlıyordu. Calum'ın acizliği sesine yansıyordu.

"Calum."

Terlediği için sırılsıklam olmuş saçlarını alnından uzaklaştırıp onu uyandırmaya çalıştım. Dün onu uyandırmam çok uzun bir zaman almıştı. En son acıyla bağırıp kendisi uyanmıştı. Rüyalarında ona yardım edemiyordum.

"Hayır."

Sesindeki yakarış yerini yorgun bir tınıya bırakmıştı. Başı sağa doğru dönerken sesini bir fısıltı gibi duydum.

"Sevgilim, uyan."

Calum hıçkırmaya başladı. Ter damlacıkları oluşmuş yüzünde şimdi gözyaşları da yerini almıştı.

Onun gördüğü her kabusta sanki benim etimden bir parça koparıyorlardı. Ona yardım edememek bir yana bana rüyalarını anlatmaması daha fazla canımı yakıyordu.

"Calum!"

Bu kez onu omzundan tutup biraz daha sertçe sarstım. İnsanları kabuslarından böyle uyandırmak doğru muydu hatırlamıyordum ama çaresizdim. Onun acı çekişine öylece seyirci kalamazdım.

Calum'ın kahverengi gözleri birden açıldı ve korktuğu için irileşip bana baktı. Göğsü sık ve düzensiz bir biçimde inip kalkıyordu. Gece lambasının izin verdiği ölçüde gördüğüm kadarıyla onun ayılmaya çalıştığını düşündüm.

"Felicia?"

Yatakta doğrulup terle kaplı alnını sildi. Ağzından nefes alıp verirken çevresine baktı.

"Yine kabus görüyordun, Calum."

Calum, bir parça hayal kırıklığı bir parça da rahatlamayla bakışlarını bana doğru çevirdi.

"Tanımadığım insanlar benim için ağlıyorlardı." Bacaklarını göğsüne çekip ellerini bacaklarının çevresine sardı ve alnını dizlerine dayadı. "Çok kötüydü. Onlara sarılmak istedim ama hareket edemedim."

İlk kez kabusunu bana bu kadar fazla açıyordu. Ben kendisini hâlâ parkta gördüğünü zannederken o, tanımadığı insanlarla uğraşıyordu. Rüyalarda hareketsiz kalmaktan nefret ederdim. O kabuslar bizim acizliğimizi yüzümüze vurmak için varlardı sanki.

"Hepsi rüyaydı, sevgilim. Geçti."

Calum başını dizlerinden kaldırıp bana baktı.

"Hep o insanları görüyorum. Artık uyumak istemiyorum."

Calum iki gün önce uyumamak için her yolu denemişti ama sonra kanepede uykuya dalmıştı. Calum gibi hayatı belli bir rutinde ilerleyen insanlar uykusuzlukla baş edemezdi. O her zaman erken denilecek bir saatte uyur, erken bir saatte de uyanırdı. O yüzden uyumamaya çalışması tamamen boşa bir çabaydı.

"Hava alman lazım. Hadi hazırlanalım. Seni nereye götüreceğimi biliyorum."

Uykusuzluk beni Calum kadar etkilemiyordu. Çünkü bazı geceler sabaha kadar kitaplarıma bölümler yazardım. Masa başında yaptığım şekerlemeleri saymazsak direncim epey sağlamdı. O nedenle bu enerjik halim Calum'ı şaşırtmadı.

Vücuduyla birlikte üzerindeki tişörtün de sırılsıklam olduğunu fark edip yüzünü ekşitti.

"Tamam ama ben önce duşa girmeliyim. O sırada sen hazırlanırsın."

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin