Yirmi Dördüncü Bölüm

1.5K 152 82
                                    

Calum'ı dinlemeli ve bugün o yataktan çıkmamalıydım. İnatçılığım bir kereliğine dahi olsa kırılsaydı şu an sevdiğim adamın kolları arasında olacaktım.

Amanda, karşımdaki koyu kahverengi deri koltukta oturan Faye'e ölümcül bakışlar atıyordu. Faye ise sanki bu tür bakışlara alışkınmış gibi rahat bir tavırla Dan'i dinliyordu.

"Hikaye benim ve ben, onun aynı kalmasını istiyorum. Senden öneri istemedim Dan."

Ani çıkışım üzerine Dan'in sözü yarım kaldı ve kaşları çatıldı. Bir saattir burada Dan'in tavsiyelerini dinliyorduk. Onun kendi kendine konuştuğunu düşünmeye başlamıştım. Çünkü odadaki diğer üç dinleyicinin ikisi üçüncü dinleyene dikkatini vermişti. O üçüncü kişi de sürekli telefonunda bildirim görmeye çalışan Faye'di.

Beklediği bildirimin gelmeyeceğini biliyordum. Önünde sonunda karşılaşacağımızı biliyordum. Bir hafta sessizliklerini korumuşlardı. Hikayemde değiştirilmiş her bölümü tekrar düzeltmiştim. Calum düzeltme konusunda bana büyük destekçi olmuştu.

"Ama Felicia, ben senin iyiliğini düşünüyorum."

Gözlerimi devirip kanepede oturan Dan'e baktım. Onu küçümsemek istemiyordum. Ama sabrımı sınıyordu. Her zaman yazdıklarıma müdahale etmeye çalışırdı. İnternette yazdığım dönemde bile yorumlarıyla kafamı karıştırmak için uğraşırdı. Ellerimi rahat bir tavırla birleştirip en soğuk bakışımla ona cevap verdim.

"Madem bu kadar harikasın neden bu harikalığını kendi kitaplarında göstermiyorsun?" 

Amanda, söylediklerim üzerine şaşkınlıkla ve gururla bana baktı. Dan ise özenle alınarak şekillendirilmiş kaşlarını tekrar çattı. Sözlerimden memnun olmadığı aşikardı. Ve ben de onun konuşmasından memnun değildim. Memnun olmadığımız şeylere de katlanmak zorunda kalmamız hayatın bize bir ihanetiydi.

Bakışlarımı odadaki pencereye doğru çevirdim. Calum'ın yanında olmak istiyordum. Muhtemelen şimdi Michael'ın yanındaydı. Belki de evden daha çıkmamıştır. Onu hemen özlemeye başlamıştım.

"Bence onları sürekli ayırıp durman saçmalık. Sonuçta birbirlerini seviyorlar."

Faye, toplantıya başladığımızdan beri ikinci kere konuştu. Birinci konuşması, bize kendisini tanıtıp yerine oturduğu anda gerçekleşmişti.

Faye Tiffanie Riley...

Benim yazdığım romanın kadın baş karakteri.

Onun bu evrene nasıl böyle bir kusursuzlukla adapte olduğunu hala çözememiştim. Gerçi onların nasıl kitaptan çıktıklarını da anlayamamıştık ki buna bir cevap bulalım. Her şey o kadar imkansızdı ki gerçekliğe ulaşmak daha da güç görünüyordu.

Ona baktım. Calum'ın aşık olduğu yeşil gözlerine. Hiçbir zaman toplamadığı ama şu an sıkı bir topuz olan sarı saçlarına. Küçük bir burnu, kırmızı dudakları ve kar tanesi kadar beyaz bir teni vardı. Calum'ın onda kusur bulamaması mantıklıydı. O, kusursuz görünüyordu. Dışarıdan görünen her insan gibi.

Ama bazen bakışlarına denk geliyordum. Kırık olduğunu gözlerinde görebiliyordum. Sevgilisini özlediği için hırçınlaştığını anlayabiliyordum. Gözleri kendisini ele veriyordu. Ve ben ona üzülüyordum. O etraftayken Calum'la olan mesafeme dikkat etmem gerekiyordu. Calum benim karakterimdi ama en az onun kadar Faye de benim için önemliydi.

"Emin değildim." diye mırıldandım. İlk kez Dan ve Faye'in karşısında gardımı indirmiştim. Faye, dikkatini tamamen bana verip ona verdiğim cevabı dinledi. Dan ise sonunda bir açığımı bulmuş olmanın verdiği hazla yeniden gülümsemeye başladı.

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin