Onun sesini duymak tahmin ettiğimden daha fazla iyi gelmişti. Beni gerçekliğe bağlayan küçük bağlardan biri de oydu. En azından bazı şeylerin yolunda gittiğini görüp seviniyordum.
"Bana şu doktoru anlat bakalım."
Küçük gölde birbirlerine su atarak gülüşen Michael ve Calum'a baktım. Yarım saat önce onların yanında ben de vardım. Sonra telefonum çalmaya başlamıştı. Arayan Ashton'dı.
Kaldığı merkezde telefonlara izin verilmiyordu. En azından şimdiye kadar. Ashton, artık tedavi olmayı kendisi de istediği için kısa bir sürede toparlanmıştı. Ashton'ın böyle kararlı bir işbirliği içerisine girmesine çok sevinmiştim. Daha önceki denemelerinde sonucun başarısız olmasının en büyük nedeni Ashton'ın kendisini, yaptıklarını kabul etmemesiydi.
Şimdiyse her insan gibi kendisinde de kusurlar bulunduğunu kabul ediyordu. Yargıya varmadan önce konuşup düşünüyordu. Kısa zamanda düşündüğümden daha iyi ilerlemişti.
Ashton, bir kapı kapattı. Daha sessiz bir ortama geçtiğinde konuşmaya başladı. Şimdi kendisini daha rahat duyabiliyordum. Konuşurken sesi tebessüm eder gibi geliyordu.
"Altı yıldır burada çalışıyormuş. Ayrıca senin sıkı bir hayranın."
Bacaklarımdaki kumları silkelerken gülümsedim. Ashton anlatmaya devam etti.
"Hala büyük bir parçam seni seviyor. Ama Lauren bana bunun kötü bir şey olmadığını söyledi. Yani sevginin farklı türleri varmış."
Ashton, bazı duygulara yeni anlam vermiş bir çocuğun tepkilerini veriyordu. Anlamlı düşünüyor ama yine de sorgulamaya devam ediyordu. Elimle kuma daireler çizerken ona cevap verdim.
"Ben de seni seviyorum, Ashton. Ve Lauren haklı. Sevginin farklı türleri var. Öyle olmasaydı bize yazacak konu kalmazdı."
Ashton, kıkırdadı. Ondan en son ne zaman böyle neşeli bir gülüş duyduğumu hatırlamıyordum. Görünüşe göre rehabilitasyon merkezinden çıktığında bizi bambaşka bir Ashton bekliyordu. İlk tanıştığım günkü gibi bir Ashton.
Ayrıca onu biz alacaktık. Tabii onun bundan haberi yoktu. Michael ile ona sürpriz yapmaya karar vermiştik ve böylece ben de kliniği arayıp onun ne zaman çıkacağını öğrenmiştim. Ayrıca utanarak bahsettiği Lauren ile de konuşmuştum. Daha doğrusu merkezi aradığımda şans eseri müsait olan doktor kendisi olmuştu. Kısa bir konuşma yapmamıza rağmen kendisinden iyi bir elektrik almıştım. Ashton için gerçekten mutluydum.
Calum'ı geride bırakma düşüncesi beni üzecek olsa da bizimle gelmesine müsaade edemezdim. Bana fark ettirmemeye çalışsa da bazen şiddetli baş ağrıları çekip kendisini saatlerce odasına kapatıyordu. Hava değişiminin kendisini olumsuz etkilemiş olduğunu söylese de endişelerimi yatıştırmıyordu. Ayrıca bana asgari düzeyde bilgi veriyordu. Benden çok Michael ile konuşuyordu. O, böyle yaptıkça ben daha fazla endişe ediyordum. Beni dışlaması da kalbimin sızlamasına sebep oluyordu.
Zaten Ashton'ın kaldığı merkez buraya iki saatlik bir mesafedeydi. Gitmemizle dönmemiz bir günü bile bulmayacaktı.
Konuyu henüz Calum'a açmamış olduğum halde alacağım cevabın olumlu olacağını biliyordum. Buraya gelişimizin ikinci haftasıydı ve yaşadığı baş ağrıları dışında mutlu görünüyordu. Annemle birlikte resim yapıyor, gerçi sadece tuhaf şekilli çiçekler çiziyordu, Andrew ile kağıt oyunları oynuyordu. Benimle ise mesafeli bir şekilde zaman geçiriyordu. Fiziksel anlamda değil ama duygusal anlamda benden uzaktı.
Aileme bir şekilde adapte olmayı başarması olumlu bir gelişmeydi. En azından onlara aramızdaki benim bilmediğim sorunu yansıtmıyordu.
"Michael bana kitabını yayımlatmaktan vazgeçtiğini söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...