İşlerim her zaman istediğim gibi gitmezdi. Biraz da bu yüzden yazmaya başlamıştım. Yalnız kaldığım her an yeni bir hayal kurmamı sağlıyordu. Zor bir hayatım da yoktu aslında. Fazla sıradan biriydim. Gündelik işlerinin arasında kaybolmuş insanlardan hiçbir farkım yoktu.
Ama yine de şu an olmak istediğim yerde olamamak canımı sıkıyordu. Daha kendisini farklı bir dünyaya alıştıramamış Calum'ın yeni bir kimliğe bürünmeye çalışmasına yardımcı olmak istiyordum. Fakat tek yapabildiğim Michael'ın planına sadık kalıp Ashton'ı sakinleştirmekti. Ve bunun için onun elini tutuyordum.
Calum ise karşımızda yalnız başına oturuyordu. Tıpkı benim, Faye ile onu yazarken tek başıma olmam gibi. Yerimde başka biri olsa muhtemelen şu anki durumdan haz alırdı. Fakat ben hiçbir zaman kindar biri olamamışımdır. Zaten Calum benim kalemimden çıkmıştı. Kendi iradesiyle Faye'i seçmediği sürece buna üzülmem mantıksızdı.
"Demek Luke ha."
Ashton'ın sivri bir zekası vardı. Onu anca Michael gibi bir adam ikna edebilirdi. Michael'ın oyuncu kişiliği, benim senaryo oluşturma yeteneğimden çok daha iyiydi. Bazen hikayede takıldığım noktaları ona sorardım. Benim hayal gücüm, Michael sayesinde mantıklı bir çerçeveye oturuyordu. O yüzden Ashton'a durumu açıklama işini Michael devralmıştı.
"Demek gaysin. Hiç de öyle bir tipin yok."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp içe doğru kıvırdım. Ashton'ın yanında oturduğum için o, bu tepkimi görmeyecekti. Aslında hiçbir tepkimin neye işaret olduğunu da bilmezdi. İlk kez bu duruma sevinmiştim.
Ama Calum, beni görmüştü. Gözleri bir saniyeliğine benimle buluştu. Ardından koltuğa yaslandı ve bir bacağını diğer bacağının üzerine attı.
"Gay olmak için belli bir tipte mi olmak gerek?"
Ah! Calum'ın bu konularda hassas olduğunu hatırlamıştım. İnsanları yargılamaktan nefret eder, yargılayan insanlara da karşı gelirdi. Ashton onun sorusunu duyunca omuz silkti.
"Yani evet. Seni dışarıda görsem normal bir erkek zannederdim."
Hızla elimi Ashton'ın elinden çektim. Ashton kaşlarını çatıp bana doğru döndü. Sinirini sesine yansıtıp "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadı.
"Herkes normal birer insan Ashton. Lütfen sözlerine dikkat et."
Ashton sinirli olduğunu Calum'a belli etmemeye çalışarak güldü ve kolunu benim omzuma attı. Omzumu sertçe sıktığında kaçmak için uzaklaşmaya çalıştım ama eli buna engel oluyordu. "Arkadaşımıza yanlış bir izlenim vermeyelim değil mi bebeğim? O, sözlerimin ciddi olmadığını tahmin ediyordur."
Bebeğim demesi sinirlerimi bozuyordu ama Michael alttan almam konusunda yol boyu beni yüzlerce kere uyarmıştı. Ama Ashton'ın ciddi olduğunu hepimiz biliyorduk. İnsanları dış görünüşüne göre yargılamayı severdi. Homofobik değildi ama yine de düşüncesizce konuşmakta üzerine yoktu.
Michael yanımıza tepsiyle yaklaşınca Calum omzunu silkip ayağa kalktı. Ashton'a bakıp "Tanıştığımıza memnun oldum." dedi ve benim odama doğru uzaklaşmaya başladı.
Ashton, Michael'ın bıraktığı tepsiden kahve kupasını alıp arkasına yaslandı. "Ev arkadaşı aradığını bilmiyorum bebeğim. Aslında birlikte kalabilirdik." dedi.
Ashton ile aynı evde yaşama fikri anlık bir görüntü olarak gözümün önünde belirdi. Hoş bir adam için fazla katı bir hayatı vardı. Onu sevmeye çalıştıkça benim istemediğim özellikleri açığa çıkıyordu. Kadınların sevdiği bir adamdı ama işte ben onu sevmeyi başaramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...