Otuz Yedinci Bölüm

1K 90 62
                                    

Günler takvim üzerinde hızlı akıyor olsa da aslında acı verici şekilde yavaş ilerliyordu. Faye gelmeden önceki günleri özlemiştim fakat o gelmeseydi olacakların bilinmezliğiyle daha ne kadar mutlu yaşayabilirdik kestiremiyorum.

Şimdi en azından Faye'in geri dönüş sürecine ortak olup Calum'ın sürecini tahmin etmeye çalışıyorduk.

"Sevgilim."

Calum, saçlarımın üzerini öpüp kanepede yanıma oturdu. Ellerimi tutup ona doğru dönmemi sağladı. Yüzünde bir haftadır takındığı o sahte gülüş vardı.

Elinden içinde çay bulunan kupalardan birini aldım ve "Faye nasıl?" diye sordum.

Omuz silkip arkasına yaslandı. Çayından bir yudum aldıktan sonra başını bana doğru çevirdi.

"Mutlu. Şimdi yorgun hissettiği için uyuyor ama uyandığında seninle konuşmak istiyormuş."

Faye herkesten çok benimle konuşuyordu. Hikayesine yazılı olarak da devam etmemi istiyordu. Calum da bu konuda onu destekliyordu. Onun hikayesine devam edersem kendi hikayesini de devam etmemi isteyecekti. Bunu biliyordum. Onun da gün geçtikçe daha da zayıf düştüğünü görebiliyordum.

Bir anda ortaya çıkmışlardı ama görünüşe göre deyim yerindeyse eriyerek geri döneceklerdi.

Faye'in bilekleri bile kırılacak kadar zayıflamıştı. Artık ayağa kalkmakta güçlük çekiyor, sürekli uyumak istiyordu.

"Yine hikayesini bitirmemi isteyecektir," dedim. Calum başını sağa sola salladı.

"Sanırım bu kez durum farklı. Bir şeyler hissediyor sanırım."

Calum'a kendisinin de farklı bir şeyler hissedip hissetmediğini sormak istiyordum ama bu soruyu ne zaman sorsam geçiştiriyor, cevap vermiyordu.

Faye artık hikayesi ondan bağımsız ilerlediği için Calum konusunda bilgisiz kalıyordu. Kısacası Calum kendisini bana açmadıkça onun hikayesinde neler olup bittiğini öğrenemezdim.

"Faye gittikten sonra ne yapacağız, Calum?"

Calum, aramızdaki en sakin insan gibi görünse de Faye gittiği anda onu ilk günlerdeki sinirli kişiliğiyle bulacağımı biliyordum. Şimdi bu sakin haline gelecekte oluşacak kızgınlığını nasıl geçireceğimi soruyordum. Calum da bunu bildiği için sorumu özenle cevapladı.

"Zor olacak, Felicia. Sıra bana gelecek. Tek bildiğim bu. Ne yaparsak yapalım bunu değiştiremeyiz. Ben bu evrene ait değilim. Ve doğa bilinmezliklerden hoşlanmaz."

Kupamı iki elimin arasına alıp kucağıma yerleştirdim. Kupadan aldığım sıcaklık sakin kalmamı sağlıyor ama yeterince başarılı olamıyordu.

"O zaman neden seni karşıma çıkardı? Doğa bilinmezliği sevmezken neden bu bilinmezliğe bizi sürükledi?"

Calum derin bir nefes aldı. Göğsü kabarıp tekrar inerken gözlerini kapattı. Kendisinin de aynı soruyu binlerce kez düşündüğünü bu hareketiyle anlamıştım.

"Bilmiyorum. Belki bize göstermek istediği bir öğreti vardır ve biz bunu görememişizdir."

Bakışlarımı ondan ayırıp berrak gökyüzüne çevirdim. Annem bu havanın kar habercisi olduğunu söylemişti. Calum, Noel'i aramızda, doğal bir aile kutlamasıyla geçirecekti.

Bir anda dönüp Calum'a hafif bir tebessümle baktım.

"Calum," dedim. Koyu kahverengi gözleri devam etmem için bana doğru döndü.

İçine pek çok duygu katarak o iki sözcüğü olabilecek en derin bir şekilde söyledim.

"Seni seviyorum. Her ne olursa olsun seni sevmekten bir an bile olsun vazgeçmeyeceğim."

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin