Yirmi Üçüncü Bölüm

1.7K 147 170
                                    

"Davetimi kabul ettiğin için minnettarım."

Ashton, uzun zamandır görmediğim bir kişiliğiyle karşımda duruyordu. Yemekte sakarlık yapan garsona dahi sinirlenmemişti. Aksine anlayışla karşılamıştı. Daha önce hiç dikkat etmediği cümlelerini şimdi daha fazla özen göstererek kuruyordu.

Onunla görüşmeye gelmeden önce gardımı almıştım. Onun söylediği hiçbir cümleye takılmayacaktım. Aşağılamalarına ani çıkışlarda bulunmayacaktım. Geceyi sakin bir şekilde noktalayacaktım.

Ashton, şarap kadehlerini önümdeki masaya bırakıp, az önce açtığı şarapla bardakları doldurdu.

Yanıma oturup bana doğru döndüğünde sakince gülümsedim. Yemekten sonra onun evine geçmiştik. Sade ve asil bir eve sahipti. Kendi katı kurallarına ve simetri takıntısına göre evini en ince ayrıntısına kadar düzenletmişti. Çok fazla koyu renk vardı. Hatta eve tamamen siyah renk hakimiyet kurmuştu. İnsanın içini soğutan bir siyah. Calum, muhtemelen Ashton'ın evini de soğuk bulurdu.

Anlayamadığım bir şekilde evdeki büyük iki bavuldan gözlerimi ayıramıyordum. Ashton sürekli seyahat eden bir insandı fakat bavullar beni biraz geriyordu. Seyahatten geldiğinde mutlaka bavullarını boşaltır, mümkün olduğunca tek bavul yola çıkardı. Bu bavullar sanki taşınıyor gibi bir izlenime kapılmama sebep olmuştu.

Ayrıca Ashton konu annem olduğunda ne yapar ne eder tüm seyahatlerini ertelerdi. Bu sefer durum değişmişti.

"Bana neler olduğunu anlatacak mısın?"

Gamzelerini ortaya çıkarmayan yapmacık bir gülümsemeyle "Birazdan." dedi.

Buluştuğumuzdan beri asıl konuya bir türlü gelemediğini görebiliyordum. Ve merak ediyordum. Bu akşamki buluşmamızın diğer buluşmalardan daha farklı bir amacı olduğunu sezebiliyordum. İçimde garip bir korku da vardı.

Ashton, başının arkasına doğru özenle taranmış saçları sanki önüne düşmüş gibi elini saçlarına attı ve bakışlarını bana çevirmeden, "Kitaplarını yeniden okudum." dedi.

Gülümseyip "Gerçekten mi?" dedim. Onu bana açılması için teşvik etmeye çalışıyordum. Başını salladı.

"Hepsini üçer kez okudum. Sana daha önce söylediklerim için üzgünüm. Yazdığın her şeye hayran olduğumu biliyorsun."

Birazdan vedalaşacak gibi hissetmeme rağmen başımı salladım. Kitaplarım hakkında sızlandığında aslında söylemek istediklerinin onlar olmadığını hep bilirdim. Biri hayatınıza girdiğinde istemsiz bir şekilde onunla ilgili bazı detayları da öğrenirdiniz.

Ashton'ın katı bir kişiliği olduğunu biliyordum. Şımarık olduğunu da kabul ediyordum. Verdiği sevginin iki katını geri isterdi. Elde edemediğinde de karşı tarafın zayıf noktalara dem vururdu.

"Biliyorum, Ashton ve teşekkür ederim."

Teşekkür etmemin üzerine bu kez gerçekten gülümsedi. Salondaki loş ışıkta gamzesinin gölgesi ortaya çıkmıştı.

"Teşekkür yazını da okudum. Hayatındaki her isme bu kadar değer vermen..." Duraksayıp nefes aldı. "Her konuda böyle titiz olmayı başarmak zor olmalı."

Omuz silktikten sonra cevap verdim.

"Alışkanlık sanırım. İlk internete yazdığım dönemde bir blog yönetiyordum. Her yoruma özenle cevap verirdim ve onları hiç unutmazdım. Şimdi de öyle. Paylaşım veya yorum yapanlar, çizerler, video hazırlayanlar..." Dudaklarımı ıslattım. "Hiçbir çıkar gütmeden bana ve yazdıklarıma bu kadar değer vermeleri işime daha fazla dikkat etmeme sebep oluyorlar."

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin