Kollarımın arasında büyük boy bir mısır kutusu tutarken Calum ile Michael'ın oturma düzeni hakkındaki yorumlarını dinliyordum. Ayrıca içecek seçmekte de oldukça başarısızlardı.
Milyonuncu defa "Ben kola istemiyorum." dedim. Ama Michael beni dinlemeden jelibon siparişinin yanına üç kola istemişti.
Gözlerimi devirerek bıkkın bir nefes verdiğimde Calum, çalışan kıza "Kolalardan birini iptal edelim." diye seslendi. Michael, şaşkınlıkla Calum'a baktı.
Michael, "Kola içmiyor musun?" dediğinde ağzımdan hah! diye bir ses çıktı. Sanırım bu umursanmama olayı bulaşıcı bir hastalık gibiydi. Önce Calum'ı, şimdi ise Michael'ı kaybetmiştim.
Şımarık bir çocuk gibi yere oturup benimle ilgilenilmesini talep ederek ağlamak istiyordum. Öncelik sırasına hiçbir zaman kendimi yerleştirmezdim ama şimdi içimden sürekli benimle ilgilenmelerini diliyordum. Çünkü buna ihtiyacım vardı. Faye'in gelişinin ya da gelmiş olma ihtimalinin insanların hayatından beni silip atmasından korkuyordum.
Calum, Michael'ı ittirip "Kutu süt var mı?" diye sordu. Kızıl saçlı kız onu başıyla onayladığında "O zaman iki kola, bir süt alalım." dedi.
Kız, tezgaha iki mısır kutusu bırakıp, üç tane jelibon torbası hazırlamaya geçerken iki tane kolayı ve sütü dolaptan çıkarttı. Yanında dikilen, muhtemelen çalışmaya yeni başlamış olan, sarışın oğlanı koluyla dürterek elindekileri tutuşturdu.
Michael sinema günlerini çok severdi. Boş kaldığı her anda sosyal ağlardan yeni çıkan son filmleri ve yeniden vizyona girecek eski filmleri takip ederdi. En kötü ayda bir bile olsa sinemaya giderdik. Hafta sonları da sinema gecesi düzenlerdik.
Siparişler hazırlanana kadar insanların arasından sıyrılıp daha ferah bir yerde beklemek için Calum ve Michael'dan uzaklaştım. Sinemaya gelmek artık gözüme büyük bir hata gibi görünmeye başlamıştı. Calum'ın, Faye'e benzeyen o kadını aradığını düşünüyordum ama hiçbir şekilde bunu bize belli etmediği için bu teori kendi kendine çürüyordu. İnsanların arasına olmaya bir anda bu kadar alışmış olması da tuhafıma gidiyordu.
Ve hala elim onun elinin sıcaklığının yoksunluğunu yaşıyordu. Kısa bir süre el ele tutuşmuş olmamıza rağmen şimdi onu özlemeye başlamıştım. Sevdiğim her anın bu kadar hızlı sona ermesinden nefret ediyordum.
Faye gelseydi ve bizi el ele tutuşurken görseydi muhtemelen bunu yanlış anlardı. Onu kırılgan bir kadın olarak yazmıştım. Diğer karakterlerimden tümüyle farklıydı. Ona haksızlık ettiğimi düşündürtecek kadar büyük bir farklılık.
Calum, arkasında yığılan insanları yararak yanıma gelmeye çalıştı. Elinde benimki kadar büyük bir mısır kutusu ve o mısır kutusunun üzerinde iki jelibon paketi vardı. Elinin iki parmağına da bir poşet geçirmişti. Ona doğru ilerledim ve poşeti onun parmaklarına dokunmamaya özen göstererek kendi eline aldım. İçinde Michael'ın sipariş ettiği içecekler vardı.
"Hep böyle midir?" dedi bakışlarıyla Michael'ın bulunduğu yeri işaret ederek.
Başımı aşağı yukarı sallayıp onu onayladım. Aslında az bile yiyecek almıştı. Film ara verdiğinde bu aldıklarının iki katıyla döneceğine emindim.
"Sinemaya gitmeyi seviyor." dedim.
Calum, yuvarlak mısır kutusunu kollarıyla daha sıkı sardı. Ağırlığını tek ayağına verip bakışlarını bana doğru çevirdi. Dudağını ısırdıktan sonra aklındaki soruyu sordu.
"Faye'i sevmiyor öyle değil mi?" dedi.
Calum, konuşurken konu sürekli dönüp dolaşıp Faye'e çıkmaya başlamıştı. İlk başlarda onu bu kadar düşünmezken şimdi neredeyse onunla nefes alıyordu. Hatıraları canlı tutmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Hearts
Fanfiction⭐ 2019 Wattys Ödülleri "Hayran Kurgu" kategorisi kazananı ⭐ Kendi hayalinizde oluşturup aşık olduğunuz kişi karşınıza çıksa ne yaparsınız? Felicia Godfrey, başarılı bir genç kurgu yazarıdır. Son yazdığı romanındaki ana karaktere durduramadığı bir aş...