On Birinci Bölüm

1.6K 144 54
                                    

Gözlerimi kapattığımda buradan gidecekmiş gibi geliyordu. Ve ilk kez bu tepede yalnız kalmaktan korkuyordum.

Calum, ihtiyacımız olacağını düşündüğü şeyleri almak için markete girmişti. Çıkarken çilekli sütü bana doğru uzattığında şaşkınlıkla ona bakmıştım. Ama o, sanki doğal bir anmış gibi kutuyu almam için bana doğru uzatmaya devam etmişti. Bu, yaklaşık bir saat önceydi.

Kısa bir süre önce sandviçlerimizi bitirmiştik. Şimdi de üçüncü çilekli süt kutumu elimden almaya çalışıyordu. Kıkırdayıp kutuyu ondan uzaklaştırdım. Ardından Calum'a bakıp kaşlarımı çattım.

"Çek o ellerini çilekli sütümden."

Calum, kahkaha atıp üzerime eğilmeye ve elini bana uzatmaya devam etti. Oyununa ayak uydurup yere yaydığı lacivert, beyaz ekose desenli örtümüzde en uca kadar kaydım.

Geri çekilip bacaklarını kendisine doğru çekti. Sol elinin işaret parmağını bana doğru gösterdi.

"Bir yudum alsam?"

Yüzümü buruşturup çilekli sütümle onun yüzü arasında bakışlarımı dolaştırdım. Üçüncü kutum olduğu için ve bu sütleri bana Calum aldığı için onunla paylaşmayı düşünebilirdim. O da bu gel gitli kararsız halimi görünce üzerime daha fazla düştü. Bana doğru dönüp işaret parmağını uzattı ve dolgun alt dudağını sarkıttı. Onunla her an kolay ve olağan bir şeymiş gibi hissettiriyordu. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum.

Çocukluğundan çıkamamış haline gülüp pes ettim ve sütü ona doğru uzattım. Elimden almadan başını uzatıp pipeti yakalamaya çalıştı. Kıkırdayıp pipeti onun ağzından uzaklaştırırken bana doğru daha fazla eğildi. Pipeti yakaladığında zaferle inledi. Dudaklarının pipeti sarışını izlediğimi fark ettiğimde kutuyu ondan uzaklaştırmaya çalıştım. Calum'ın bir yudumu benim üç yudumum ederdi.

"Ama tüm kutuyu bitirdin."

Calum, sızlanmama kayıtsız kalmayıp pipeti serbest bıraktı.

"Sana da bıraktım merak etme." dedi. Kaşlarımı çatıp pipeti kendi ağzıma alıp yanaklarım içe gömülecek şekilde derin bir yudum aldım. Gerçekten de bana birkaç yudum bırakmıştı. Ama tabi en az onun kadar büyük bir yudum aldığım için kutudaki sütü tamamen bitirmeyi başarmıştık.

Calum'ın beni izlerken kendi kendine güldüğünü fark edince ona doğru bir bakış attım.

"Neden gülüyorsun?" dedim. Başını sağa sola sallayıp yarım saate batacak olan güneşe bakışlarını çevirdi.

Derin bir nefes alıp kendisine çektiği bacaklarını kollarıyla sardı. Bense hala bir cevap alabilme umuduyla ona bakıyordum.

"Kutuyu sallasaydın içinde süt olduğunu anlayabilirdin. Ama sen bir an bile tereddüt etmeden benim sütü içtiğim pipeti kullandın. Yanımda bu kadar rahat olman tuhaf hissettiriyor."

Duyduklarım karşısında yanaklarımın kızardığını hissederek önüme doğru döndüm. Kutuyu yanıma bırakıp bacaklarımı bağdaş kurmak için kendime doğru çektim.

"Tuhaf görünüyor, evet."

Bir süre sessiz kaldık. Kalp atışları ve soluklarımızın sesi bile bu sessizlikte gürültüymüş gibi çıkıyordu. Onun nasıl hissettiğini merak ediyordum. Nasıl her şeyi bu kadar kolay kabullenebildiğini, geri gitmek isteyip istemediğini, benim hakkımda neler düşündüğünü... Onun düşündüğü her şeyi merak ediyordum. Ama sorularımı ona nasıl sorabileceğimi bilmiyordum. Yabancı olarak görünen bir kişiye bu kadar yakın hissetmek imkansızlık gibi geliyordu.

War of HeartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin