confessions

7.4K 456 108
                                    

Geçen her dakika yüreğimdeki şüpheyi büyütüyor ve bununla birlikte telaşım da artıyordu. Bana kısa süre içinde geleceğini söylemişti. Fakat şimdi saate baktığımda gece yarısının çoktan bir saat geçtiğini görüyordum.

Onu her kim aradıysa kötü bir şeyler olmuştu, biliyorum. Çünkü ne zaman kötü bir şey olsa kalbimi kırıyordu. Bunu yapmak istemediğinin ve böyle zamanlarda duygularını kontrol edemediğinin de artık farkındaydım.

Peki onu kim aramıştı?

Daha fazla beklemeye tahammülüm kalmayınca elimde sıkıca tutmakta olduğum telefondan onu aradım. Uzun bir süre çalmış, açmayacağını düşünmüştüm. Ancak sonunda onun sesini duydum.

"Ne?"

Yanlış düşünme Winter. Telefonu her zaman böyle açar.

"Neredesin?"

"Liam' ın yanındayım."

Sesi... Tuhaftı. Sarhoş gibi, hüzün dolu. Sözleri kalbimi kırdığında gözlerim dolmuştu çünkü buraya geleceğini söylemişti bana.

"Niall' a gideceğini söylemiştin."

Kırgın sesime karşılık o ise tereddüt bile etmeden "Yalan söyledim." dedi. Ukala değil, sadece fazla durgundu.

"Neden?"

Cevap vermedi. Uzun bir süre soluklarını dinlerken gözyaşlarımı daha fazla tutmak mümkün olmadı. Neden bana hiçbir şey anlatmıyordu? Ona destek olmak istiyordum fakat onun yaptığı tek şey beni geriye itmekti. Hiçbir zaman ona ulaşamayacakmış gibi hissediyordum. Yeterli değil miydim? Neden başkaları yüzünden kalbimi kırıyordu? Neden ben varken Liam' ın yanındaydı?

"Yanına geleceğim."

Ondan bir ses duymak -daha doğrusu sözleri- beni şaşırttı. Telefonu kapatmasını bekliyordum açıkçası.

"Winter, hiçbir zaman seni kırmak istemedim." diye devam etti. "Ama ben sadece parçalamayı biliyorum."

Daha sonrasında telefonu kapatmıştı. Onu hiçbir zaman anlamayacağım galiba.

Gergin bir şekilde içinde Z harfi gizli olan mandala dövmesinde gezdirdim parmak uçlarımı. Beklemeye devam ederken söylediği gibi bir süre sonra zil çalmıştı. Ayağa fırlayarak gidip kapıyı açtığımda onun çökmüş yüzü ile karşılaşmış ve tahmin ettiğim gibi sarhoş olduğunu görmüştüm. Sarhoş insanlar savunmasız ya da zayıf görünür sanardım. O ise hala bir kayaydı, hala bir dağ kadar sağlam görünüyordu. Ama sarhoştu işte.

İçeri girip ceketi ile botlarını fazlasıyla yavaş ve sarsak hareketlerle çıkardığında sessizce onu izlemeyi sürdürmüştüm. Açıkçası ne yapmam ya da ne söylemem gerektiğine dair bir fikrim yoktu.

İşi bittiğinde sonunda bana döndü ve gözlerimiz buluştuğunda sert bakışları anında yumuşadı.

"Yemek hazırlamamı ister misin?"

Yemek mi?

"Hayır?"

"Ne yapmamı istiyorsun?"

Daha da tuhaflaşıyor.

"Sohbet etmek."

Elimden tutarak beni salona kadar sürükledi ve koltuğun köşesine yanlamasına oturduktan sonra beni üzerine çekti. Bacaklarının üzerinde bisiklete biner gibi otururken uzandığı yerde iyice yayılmış ve neredeyse uyku posizyonuna geçmişti.

"İyi misin?" diye sordum aklım karışmış bir şekilde.

"Hayır."

"Neden?"

sleeping with ghost • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin