•reckless•

7.3K 421 229
                                    

Kahve, sigara ve bazen de boktan kafeterya sandviçleri... Birkaç gündür mideme aldığım tek şey bunlardı ve pek iyi hissettiğim söylenemez. Ruhumun derinliklerinden gelen garip bir korku, endişe ve huzursuzluk yakamı hiç bırakmıyordu. Onun için elimden geldiğince iyi görünmeye çalışıyor fakat çoğu zaman bunu yapamıyordum. Onu her an kaybedebileceğim gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarptığından beri düşündüğüm tek şey buydu. Ne yapardım? Kendime ikinci bir şans vermiştim ve o şans da elimden alınırsa hayatın ne anlamı kalırdı?

Sigaramdan derin bir nefes alırken yanımdaki sandalye çekildi ve elindeki iki kahveyle birlikte araba markası yanıma oturdu. Kahvelerden birisini önüme bırakıp "N'aber?" diye sordu soğuk bir sesle.

Cevap vermedim.

"Sigaran var mı?" Ceketimin cebindeki paketi alıp onun önüne bıraktığımda içinden bir dal alıp ateşlemişti.

"Artık surat asmana gerek yok. Doktorun söylediklerini duymadın mı? Durumu yeterince iyi."

Yine cevap vermezken gözlerim çok uzaklara kilitlenmişti. Neler hissettiğim hakkında bir sikim fikri yoktu. Bu yüzden konuşmaya da değmezdi.

"Konuşsana."

"Sus."

"Aptalsın. Böyle davranarak onu da üzüyorsun... Ayrıca az önce seni sordu. Sigaranı içip onun yanına git."

Sigaramdan bir başka nefes alırken masanın üzerindeki telefonum titredi. Ekli olmayan bir numara arıyordu.

"Ne?"

"Hey, ben Isaac. On dakika önce randevumuz vardı. Kapıyı uzun bir süre çaldım ama evde değilsin sanırım."

Randevusu için arayan kaçıncı kişiydi emin değilim.

"Evde gibi mi görünüyorum amına koyayım?"

Bir süre sessiz kaldı. "Yani... Gelecek misin?"

"Hayır."

"Bak, daha önce anlaşmıştık ve şimdi böyle yapman-"

Telefonu onun yüzüne kapattım. Kimseyle uğraşacak bir durumda değildim. Başım çok ağrıyor.

Önümdeki kahveden bir yudum alıp sigarayı söndürdüm ve ayağa kalktım. Ona bir şey söyleme gereği duymadan kafeteryayı terk ettiğimde doğruca onun odasına doğru yürüdüm. Sadece on dakikadır yanında değildim fakat endişeleniyordum. Aptal arkadaşı yastığını ya da ayağının duruşunu düzeltmeye çalışırken yanlış bir hareket yapabilirdi.

Odasına yaklaşık iki metre kalmıştı ki içerden Leila çıktı. Beni görür görmez "Ben de seni arayacaktım." demişti.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır. Seni soruyor sadece."

İçeri girdiğimde aptal arkadaşıyla konuşmayı keserek bana döndü ve gülümsedi. Yanına doğru yürürken yüzümdeki ifadeyi yumuşatmaya çalıştım fakat insanların içindeyken bunu yapamıyordum. Neden yalnız kalmıyorduk ki?

Yatağın kenarına oturup elimi yanağına yerleştirdim ve eğilerek ona kısa bir öpücük bıraktım.

"İyi misin?"

"Evet."

Baş parmağımla yanağını okşarken geri çekilip odadakilere baktım. Louis karşıdaki tekli koltukta, sevgilisi Leila ise onun kucağında oturuyor ve birlikte telefondan bir şeye bakarken diğer taraftaki aptal arkadaşı da pencereye yaslanmış bir şekilde bizi izliyordu. Tekrar Winter' a döndüm. İlk günden bu yana daha iyi görünüyordu. Vücudundaki belli çürükler -büyük bir kısmı- koyu rengini korurken, bazıları çoktan sarıya dönmüştü. Hareket etmek eskisi kadar acıtmıyor ama yine de pek hareket edemiyordu. En azından gözlerindeki ışıltı geri gelmişti. Ve gülümsediğinde her şey yolundaymış gibi hissediyordum. Sanırım bunu biraz annesine borçluyduk.

sleeping with ghost • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin