~Rose~
Uyandığımda, odanın ışıkları gözlerimi ağırtmıştı, ama umrumda değildi."Rose Hanım." dedi hemşirenin biri.
"Ne oldu bana?" dedim başımın ağrısı ile.
"Ameliyat oldunuz." dedi, burukça. Doğrulacaktım, ama nefes almakta zorlanıyor ve bacağım ağırıyordu.
"Sanırım ilacın etkisi geçti. Ama siz yine de istirahat edin." dedi, hemşire.
"Olur." dedim ve itiraz etmedim.
"Ziyaretçi ister misiniz?" dedi.
"Olur." dedim ve başımı hafifçe kaldırdım. Ama nefes alamadığım için tekrar eski pozisyonuma döndüm.
"Buyurun." dedi ve içeriye giren kişi ile biraz değişik oldum.
"Rose," dedi Jimin.
"Jimin, neden buradasın?" dedim şaşkınca.
"Uzun hikâye. Ama sana söylemek istediğim birşey var." dedi, sesi kötü bir habere işaretti.
"Ne oldu?" dedim ve doğrulmaya çalıştım, ama sadece çalıştım. Çünkü ağrı yüzünden isteksizce ağzımdan acıyla inleme çıktı.
"Şşt, rahat ol. Neyse, sanırım durumun iyi değil. Sonra söylerim. Şimdi dinlen." dedi."Ama ben merak ediyorum. Hem, söylemezsen de bırakmam." dedim dudağımı büzerek. O, bu hâlime gülerken, ben iyice yapıyordum. Onun gülmesi, beni daha mutlu ediyordu.
"Neyse, hadi uyu şimdilik. İyisin değil mi?" dedi, endişeli bir şekilde.
"Evet, ama biraz nefes almakta zorluk çekiyorum. Gerçi, sen yanımdasın ya..." dedim, sanırım son düşüncemi dışımdan söylemiştim. Normal Jimin, buna gülerdi, ama nedense şimdi üzgün ve tepkisizdi.
"İyi misin?" dedim. Beni başıyla onayladı sadece. Ama kesin bir iş vardı.
"Peki, bu seferlik bu bahane geçerli. Ama sonra kabul etmem." dedim. Güldü ve fısıltı ile birşey söyledi. Ama duymuştum.
"Sonra yanında olmayacağım." dedimişti. Ne demek şimdi bu?
"Ne?" dedim şaşkınca.
"Ah, yok birşey. Tabi, neden olmasın dedim." dedi, aslında öyle birşey dememişti. Peki neden yalan söyledi?
"Okula gelemiyorum, neler oldu?" dedim, merak ve sıkıntıyla.
"Aynı, değişen pek birşey yok." dedi, net ve donuk bir sesle.
"Jimin, sen iyi değilsin. Bir haller var sende. Hem... Neden benden uzak duruyorsun?" dedim, merak, kırgınlık, üzüntü... Hepsini barındırıyordu sesim.
"Sonra söylerim." dedi, dolan gözlerini saklamaya çalıştı. İlk defa Jimin'in duygulandığını gördüm. Hayatım boyunca hep onun duygusuz birisi olduğunu düşünmüştüm. Zaten hep öyle birisiydi bana karşı. Duygusuz ve acımasız.
"Ne değişti? Ne değişti iki haftada? Neden böylesine Park Jimin? Ölüyorum, anla. Kötülük yapıyorsun, susuyorum. Ama gelip de gitme. Acıyor." dedim kırgınlık ve kızgınlıkla.
"Ben çok mu seviyorum bunu sanki? Ama ben oldukça, sen zarar göreceksin." dedi, duygulu olduğu belliydi.
"Hayır, beni asıl böyle yaparak acıtır, bana asıl böyle zarar verirsin. Ölmemi görmek çok mu hoşuna gidiyor?" dedim, bu sefer sonlara doğru sesimi yükselttim.
"Ah..." dedi, kızgın ve öfkeliydi. Ama bana tekrar zarar verebileceğini düşündü ve duvara yumruk attı. Bir an bana döndü ve kısa bir bakış attı, tekrar arkasını döndü, kapının kulpuna elinin koydu ve dönmeden konuştu.
"Seninle görüşmek istemiyorum. Elveda..." dedi, sesi istemsiz ve kırgın çıkmıştı. Sonra kendisi de çıktı. Ben ağlamaya başladım. Neden böylesine Park Jimin?
Neden acımadın ve taktın çelmeni?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİYET | RosMin [Düzenleniyor]
FanfictionOkulun Badboy'u olan Park Jimin ve eziyet ettiği kız Park Chaeyoung. Daha doğrusu Park Roseanne. İkisinin nefretten aşka dönüşeceği masalı dinlemeye hazır olun... •Kapağın tüm hakları Lilith'in Tasarım Marketi'ne aittir.