43: Hiçbirşey . . .

2K 128 37
                                    

~Rose~

Eve geldiğimizden beri başım şişmişti resmen. Sırf Jimin ile öpüştük diye. Tamam, anlıyorum, ben de öyle tepki verirdim. Ama fazla abartmaya da gerek yok.

"Rose, mutfağa bir gelir misin?" dedi Jisoo. Diğer iki salak kardeş bunu deseydi gitmezdim, ama Jisoo boş boş konuşmaz.

"Efendim?" dedim, bitkin bir halde.

"Chae, sana bir soru soracağım. Ama dürüst bir cevap bekliyorum." dedi. Ben de başımla birlikte onayladım.

"Tamam." dedim.

"Sen . . . Jimin'e karşı en ufak birşey hissediyor musun?" dedi. Ah Jisoo unnie, ben de bilsem.

"Bilmiyorum, yani . . . Beni en iyi sen anlarsın. Ana ben ne hissettiğime karşı içimde en ufak bir bilgi yok." dedim, derin nefesler içinde. Sonra devam ettim.

"Ama siz üstüme gelince, benim de kafam karışıyor ve gerçekten daralıyorum. Dayanılmaz bir hâl alıyor. Biliyorsun başımdan geçenleri." dedim. Gerçekten kim olsa dayanamazdı. Tamam, bende intihara kalkıştım. Ama kendimi toparlayabildim de.

"Tamam," dedi ve sırtımı sıvazladı.

"Şimdi sen bunları düşünme. Ben kızları da uyaracağım. Ama senden bir isteğim var." dedi. Yüzü biraz daha ciddileşiyordu.

"Söyle unnie." dedim.

"Jimin'e karşı ne hissediyorsun? Bilmek istiyorum. Bu yüzden sana bir hafta müddet. Jimin'e karşı ne hissediyorsan bana söyle, olur mu?" dedi. Sesindeki güven hemen kabul etmeme neden oldu.

"Tamam, hadi içeri gidelim." dedim ve birlikte mutfaktan çıktık. Lisa, koltukta oturmuş televizyon seyrediyordu. Jennie'de odasındaydı herhalde. Ortalıkta gözükmüyordu.

"Lisa, Jennie ile benimle gelir misin? Önemli!" dedi. Ben anladım tabi.

"Tamam." dedi ve ayaklandı. Sonra da merdivene yaklaşıp ciyaklamaya başladı.

"Jennie, Jennie aşağı gel." diye bağırmaya başladı. Jennie'de çok geçmeden merdivenin ucunda belirdi.

"Ne ciyaklıyon, kız?" dedi. Benim gibi düşünmeye başlamış.

"Jisoo unnie bizi çağırıyor." dedi ve mutfağa girdi. Jennie'de arkasından. Ben, Jisoo'ya döndüm ve izin istedim.

"Unnie, ben dışarı çıkıyorum. Biraz hava almaya ihtiyacım var." dedim ve Jisoo unnienin onayı ile uzun, gri kabanımı portmantodan aldım ve botlarımı giyinip sahile doğru yürümeye başladım.

Jisoo unnie haklıydı. Benim Jimin'e karşı ne hissettiğim önemliydi. Ben bilmediğim sürece kafam karışacaktı ve yine psikolojik olarak çöküntüye uğrayacaktım.

Sahile vuran dalgalar ve uçuşan martılar . . . Karaya varmak için yaklaşan, yavaş yavaş ucu gözüken devasa vapurlar . . .

'Ben kimim?'

Diyesi geliyor insanın bu sahilde. Çünkü denizin dalgalarına bakarken herşeyi unutuyorsun. Benim ne zaman öfkem alevlense, ben hemen sahile gelirdim. Şimdi çok sık yapmıyorum. Çünkü öfkeme yenik düşüyordum. Hemen aklıma Jimin ve Seulgi'nin öpüşmelerinin oduğu sahne geldi. Sonra da ben ve Jimin'in. O'nun için kolaymıydı bir kızı öpmek? Gerçi ben hâlâ eziğim. Değişen birşey yok. Seulgi her zaman Jimin'in sevgilisi olacak.

Ben O'nun sadece eziği, bir oyuncağı olarak kalacağım. Kararım kesin! Jimin'e karşı hiçbirşey hissetmiyordum.

Hiçbirşey . . .


EZİYET | RosMin [Düzenleniyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin