~Rose~
Kızlar ile eve geldik ve gelmeden önce marketten aldığımız yiyecekleri ve içecekleri hazırladık. Lisa ve Jennie'de süslemeleri yaptılar. Jisoo'da ortalığı topladı ve ben de atıştırmalıkları hazırladım. Bir saat dolmadan herşey hall olmuştu. Sonra da yukarı çıkıp giyinmeye başladık.
Ben, mini, önü v şeklindeki toz pembe eteğim ile beyaz bluzumu giyindim. Saçlarımı da fön ile hallettim. Lisa'da kırmızı elbisesini giyindi. Saçları her zaman ki gibi. Jennie ise siyah, önden fermuarlı eteğini ve çiçekli bluzunu giyindi. Jisoo ise renkli elbisesini giyindi ve ikisinin saçı da her zaman ki gibi. Kim Jong-In meselesine gelince de onu Jisoo ile hallettik. Jisoo'nun meteor gibi bir arkadaşı varmış. Liseden beri arkadaşlarmış ve benim durumumu arayıp söyledi. Daha doğrusu bir arkadaşımızı kandıracağımızı ve benim ile bir süreliğine sevgili rolü oynayacağını söyledi. Çocuk ta hemen kabul etti. Resmine baktım ve yakışıklı gerçekten.
"Ah, tamam." dedi Lisa ve kendini koltuğa atarak.
"Oh my got, çok jiks olmuşsunuz." dedi Jennie.
"Aynen. Her neyse, Kim Jong-In nerede kaldı?" dedim ve demem ile birlikte kapı çaldı. Ben hemen kapıya koştum ve gelen kişinin Kang-Chul ve You-Jung olduğunu fark ettim. Herkes birer birer gelmeye başlamıştı ama ne Kim Jung-In ne de Jimin'ler vardı. Gerçi şu anlık onlar geç gelse de olur.
Kapı çaldı ve kapıya tekrar ben koştum. Ama gelen kişi Jimin'lerdi. Kapıyı acar açmaz Jimin'in gözü eteğime takıldı. Benim de yanındaki, giyinmeyi unutmuş Seulgi'ye.
"Hoş geldiniz." dedim güler yüzle ve içeri geçmeleri için yana çekildim. Onlar da içeri geçti ve koltuğa oturdular. Herkes evi inceliyor ve hakkında fazla güzel yorumlar yapıyorlardı.
"Evin güzelmiş Chae." dedi Taehyung.
"Sağol." dedim ve gülümsedim.
"Sevgilin hani?" dedi Jimin, emrivaki bir tavırla.
"Ah, o mu. Yolda. Trafik yüzünden." dedim.
"Ya, tanışmayı çok isterim." dedi, alayca.
"Ya ya." dedim ve o sırada kapı çaldı.
"Hah, gelmiştir." dedim ve kapıya doğru gittim. Ama gelen kişi karşısında şok oldum. Min-Kyi.
"Senin ne işin var burada?" dedim.
"Herkes davetliydi sanırım." dedi. Ben daha fazla uzatmadan içeri geçmesini sağladım. Kapıyı kapattım ama tekrar çaldı ve ben tekrar açtım.
"Oh my got!" dedim seslice. Çünkü bildiğin mısır tanrısı vardı.
"Selam, Rose, pardon Chaeyoung'du değil mi?" dedi.
"Evet, siz de Kim Jong-In olmalısınız. Aman dikkat edin." dedim ve el sıktım. Sonra devam etti."Ben sana ne diyeyim? Hani klişelik." dedi. Anladım.
"Ne istersen? Peki ben sana ne diyeyim?" dedim.
"Tamam, o zaman ben sana güzelim veya aşkım diyeceğim. Sen de ne istersen diyebilirsin." dedi. Ben de buna karşın gülümsedim ve o sırada Jisoo seslendi.
"Kim gelmiş?" ded.
"Sevgilim." diye bağırdım ve herkes buraya döndü. Kızlar eriyordu resmen. Bense gururluydum ve Jimin ise şaşkındı. Sanırım çirkin birşey bekliyordu.
"Hadi, geç aşkım. Seni tanımak isteyen çok kişi var." dedim ve o da elini belime koydu. Rahatsız değildim. Çünkü iyi niyetli olduğu belliydi.
Ben de elini tuttum ve kızların yanına gittik.
"Hoş geldin." dedi Lisa.
"Hoş buldum Lisa." dedi Kim Jong-Im ve Lisa şaşırdı. Buna karşın Jisoo göz kırpı. Sonra Jimin elini uzattı.
"Ben Jimin, Park Jimin." dedi. Kim Jong-Im ise coolluğunu bozmadan elini sıktı ve cevapladı.
"Kim Jong-Im. Chae'nin sevgilisi." dedi.
"Anlıyorum." dedi Jimin ve belimdeki eline baktı. Hepsiyle tanıştıktan sonra atıştırdık birşeyler ve yavaş yavaş kalktılar. Sadece Seulgi, Jimin'ler ve sevgilim kalmıştı.
"Chae, bir bakar mısın?" dedi Kim Jong-Im.
"Olur, birşey mi istedin aşkım?" dedim ve takip ettim. Mutfağa girdik.
"Şey, rahatsız olmuyorsun, değil mi? Hani o na göre davranayım." dedi. Tanrım, ne kadar da anlayışlı.
"Tabi ki de hayır." dedim tebessüm ederek. Sonra devam ettim.
"Hem sen merak etme. Hatta abart." dedim ve o da gülümsedi. Sonra da içeri geçtik.
"Çok güzel olmuşsun bu arada." dedi kulağıma. Ben de onun boyuna ulaşmak için, ayaklarımın üzerine doğru durup aynı şekilde fısıldadım.
"Sende çok yakışıklı olmuşsun." dedim ve gülerek içeri geçtik. Jimin'in gözleri hâlâ üzerimdeydi.
"Oh, uykum geldi." dedim esneyerek.
"Parti bitmek üzere zaten." dedi Taehyung.
"Aynen. Ama ben güzellik uykumu Kim Jong-Im ile uyurum." dedim.
"Daha iki günlük." dedi Seokjin ve ben işe el attım.
"İki günlük değil ki. Ben ve Kim Jong-Im eskiden beri arkadaşız. Hep zor günlerimde yanımda oldu. Sonra anladık ki birbirimize karşı duygular besliyormuşuz." dedim Jimin'in gözlerine bakarak. Son cümlemde Taehying'a baktım.
"Chae, çok uykun varsa git uyu." dedi Jisoo.
"Ah, yok. Gerek yok." dedim.
"Aman, çok meraklıydık sanki." dedi Seulgi.
"Jong-Im, hadi gel beraber uyuyalım." dedim. O sırada bütün gözler üzerime çevrildi.
"Olur." dedi ve elimi tuttu. O sırada Jimin bana seslendi.
"Chaeyoung, bir bakar mısın?" dedi. Ben de arkamı döndüm ve 'olur' anlamında başımı salladım. Jong-Im'a da çıkmasını söyledim.
"Ne var?" dedim. Mutfağa gelmiştik bu arada.
"Kızım sen beni delirtmek mi istiyorsun? Ne yapıyorsun?" dedi.
"Ne yapıyor muşum?" dedim.
"Elin adamıyla uyuyacak mısın?" dedi.
"Yalnız elin adamı dediğiniz kişi benim sevgilim." dedim.
"Ya, öyle mi? O zaman ben de gidip Seulgi'yle yatayım." dedi. Sabrımı korumalıyım.
"Bana uyar." dedim gayet sakin bir tavırla.
"Sen gidemezsin." dedi.
"Eziyet kitabında bu yazmıyor ki." dedim.
"Git yat da göreyim." dedi. Ben de mutfaktan çıktım ve odaya doğru gittim. Kapıyı görsün diye yarım açık bıraktım ve yatakta uyuyan Kim Jong-Im'ın yanına uzandım ve onun uyuduğunu fark ettim. Uyuduğu için fark etmeden bana sarıldı. Benim de çok uykum olduğu için uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİYET | RosMin [Düzenleniyor]
FanfictionOkulun Badboy'u olan Park Jimin ve eziyet ettiği kız Park Chaeyoung. Daha doğrusu Park Roseanne. İkisinin nefretten aşka dönüşeceği masalı dinlemeye hazır olun... •Kapağın tüm hakları Lilith'in Tasarım Marketi'ne aittir.