~Rose~
Gözlerimi açtığımda asansördeydim ve yanıbaşımda Jimin vardı.
"Rose, şükürler olsun." dedi ve derin bir oh çekti.
"Ne oldu?" dedim,sesim meraklı çıkmıştı ve gözlerim ise yarım açık.
"Sanarsam asansör düştü. Yardım alma ihtimalimiz çok az, çünkü devreler ve bağlantı kesildi." dedi, üzgündü.
"Neyse, birazdan gelirler... Umarım." dedim ve oturduğum yerde bağdaş kurdum. O da yanımda bağdaş kurdu.
"Bence bu bizim için nır fırsat." dedim, dik başlı olduğunun farkındayım.
"Rose, konuşmayalım." dedi, sesi sakindi.
"Ya neyi konuşmayalım. Neyse, tamam. Zaten... Benim de hislerim değişti." dedim, böyle birşey olmuşmuydu, bilmiyorum?
"Kime? Neye? Ne?" dedi, ardı ardına gelen sorular ve yüz ifadesi karşısında gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Boşver, konuşmayalım." dedim ve asansörün arkasına yaslanıp, dizlerimi kendime çektim.
"Rose, yapma böyle." dedi ve saçlarımı okşadı. Ama kafamı kaldırmam ile ellerini çekti.
"Ben mi yapıyorum? Zaten gelip umutlandıran ve kafası estiğinde ise çekip giden de bendim. Sonra... Eziyet edip bırakıp giden. Biliyorum, beni sevmiyorsun. Ama kimliğimi öğrenmek için de bunları yapmış olamazsın. Gerçi Park Jimin'den bahsediyoruz. Ama şunu söyleyeyim, sen istediğinde istediğini yapamazsın. Bana da karışma. Duygularıyla oynanmış olmak, bozulmuş bir oyuncak gibi hissettiriyor. Üzgünüm, ama bunu isteyen ben değildim." dedim ve ona bakmaya devam ettim.
"Ben... Ben sana..." diyordu ki sözünü kestim.
"Sakın, sakın bana aşık olduğunu felan söyleme. Çünkü inanmayacağım." dedim ve başımı dizlerimin üzerine koydum.
"İnansan da, inanmasan da sana aşığım. Ve bu hiç bir şeyi değiştirmez. Tıpkı senin bana aşık olduğun gibi." dedi ve bana sarıldı. Ben tepki vermiyordum, ama asansörün ışıkları gidince sarılmaya karar verdim ve sarıldım.
"Seni seviyorum." dedi Jimin, yüzü birkaç tane patlamış lambadan dolayı net görünmüyordu, ama kafamı kaldırıp bakmıştım yine de.
"Ben... Ben bilmiyorum Jimin. Sen gittikten sonra değiştim." dedim ve sarılmaya devam ettim. Beni kollarıyla kavramıştı.
"Gör bak, seni kendime affettirmek için neler yapacağım?" dedi, sesi kararlı tondaydı.
"Umarım." dedim, sesim fısıltı ile çıkmıştı. Duymamıştı zaten.
"Jungkook, ondan uzak dur." dedi, bir anda kafasını kaldırarak.
mlaml
"Bu sabah Seokjin'de söyledi. Neden?" dedim."Çünkü... Sana aşık." dedi. Ben, ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Ama, ama o beni..." dedim, ne saçmalıyordum?
"Şşt, anın tadını çıkar." dedi ve daha sıkı sarıldı. Kokusunu içime doyasıya çektim. Eşsiz bir kokusu vardı. Büyülüyordu.
"Özür dilerim." dedi, pişmanlık duygusu ağır basıyordu.
"Ne için?" dedim, salak mıyım neyim?
"Herşey için. Biliyorum, seni o odada bırakmam çok aptalcaydı, ama benim yüzümden başına birşeyler gelmesine izin veremezdim." dedi, ah Jimin.
"Ah, bu yüzden miydi? Ben sen olmayınca asıl zarar görüyorum." dedim ve sarılmayı kesen Jimin'e baktım.
"Bu arada, kafede adam filan diyordun. Ne oldu?" dedi. Dudağımı ısırdım ve başımı öne eğdim.
"Şey, hani sen ve Yoongi beni kaçırmıştınız ya. İşte o gün siz gidince bir erkek geldi. Ama kurtardım kendimi. Caddeye çıkınca da Soo-Min hoca ile tanışıp arabasına bindim. O beni bıraktı." dedim ve başımı kaldırıp endişeli gözlerine baktım.
"Ama bak, çok iyiyim." dedim ve gülümsedim.
"Ah, çok korktum. Ya sana birşey olsaydı. Rose..." dedi ve sarılıp saçlarıma öpücük kondurdu. Sonra da kokumu derinden içine çekti.
"Afettin mi diye soruyorum birde. Kim olsa affetmez. Çok, çok özür dilerim Rose." dedi ve daha sıkı sarıldı.
"Kendini suçlama." dedim ve daha da sıkı sarıldım.
"Seni seviyorum, ama cevap vermene gerek yok. Senin beni sevmemen, benim sana olan duygularımı değiştirmez." dedi ve beni omuzlarımdan tutup geri çekti ve alnıma bir öpücük kondurdu. Ne kadar nazik olsa da, ben de büyük bir etki yaratmıştı.
"Beni tekrar bırakmayacaksın değil mi?" dedim masum masum bakıyordum.
"Bir daha asla. Sen benim için çok değerlisin. Seni seviyorum." dedi. Ah, bu çocuk beni öldürecek.
"Sana oppa demeli miyim?" dedim."Sevgilin olduğum için doğal." dedi, sırıtarak.
"Hayır, yaşça büyük olduğun için." dedim, bozulduğu belliydi."Gerek yok, okul yanlış anlar şimdi. Zaten sonra ne dersen de." dedi ve dudağımın kenarına öpücük kondurdu. Ben, anın verdiği utangaç ve mutlulukla dona kalmıştım. O sırada birisi bağırdı.
"Hey! Biri var mı?" diye bağırdı, kalın ve dolgulu erkek sesi.
"Biz, biz varız. Yardım edin!" dedim, bağırarak.
"Tamam, sakin olun. Biraz sert kalkacak, sakin olun ve yere çökün!" dedi, sesi kalın geliyordu. Biz de dediği gibi yaptık. Başımızı koruyorduk. O sırada, büyük bir hışırtı ve gürültüye yukarı çekildik. Hızlı olmuştu ve bu da benim Jimin'in üzerine düşmememe sebep olmuştu.
Hızla kalkıp doğruldum. O ise sırıtıyordu. Gıcık şey...
"Ne gülüyorsun?" dedim, gözlerimi kısarak.
"Hiç," dedi ve gülümsemesi büyüdü. Dil çıkardım, o sırada asansörü çıkardılar ve biz dışarı çıktık. Herkes burada toplanmıştı. Benim gözüm, bana hızla yaklaşan Jungkook'a takıldı. Ne yapmaya çalışıyor? Hiçbir fikrim yok. Bir anda bana sarılması ile sarsıldım, ama karşılık vermiyordum. Sonra, bize bakan ve fısıldaşanlara baktım.
-Daha dün eziyet etmiyor muydu?-
-Bunlar büyük aşk yaşayacak.-
-Kesin sevgililer.-
Gibi birçok şey söylüyorlardı. Ama Jungkook bunları duymamazlıktan gelerek daha da sıkı sarılıyordu. Bir anda çekildi ve bana baktı. Bakışları hiç olmadık kadar farklı ve ışıltılıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİYET | RosMin [Düzenleniyor]
ФанфикOkulun Badboy'u olan Park Jimin ve eziyet ettiği kız Park Chaeyoung. Daha doğrusu Park Roseanne. İkisinin nefretten aşka dönüşeceği masalı dinlemeye hazır olun... •Kapağın tüm hakları Lilith'in Tasarım Marketi'ne aittir.