Kapımın tıklanmadıyla gözlerimi açmıştım homurdanarak yataktan kalkıp kapıyı açtığımda elinde kargo paketiyle bir adam duruyordu kaşlarımı çattım. "Buyrun?"
"Ela Elmas?"
"Benim"
"Size bir kargo geldi Hanime Elmas adına" dediğinde kocaman gülümseyerek elime paketi aldım, adam tecemi alıp imzayı attığımda sevinçle kapıyı kapatıp hemen paketi açtım kutunun içinden bir demet gül çıkmıştı annen yazan kartı elime alıp göğsüme bastırdım ve duygulanarak elime telefonu alıp kısa bir mesaj attım o sırada iş saatim geldiği için hemen hazırlanmaya koyuldum. Sırtımdaki yara her ne kadar canımı acıtsa da bu umurumda değildi çünkü zamanında babamdan yediğim dayaklar, sürekli beni odama kilitleyip güneşi göremediğim duvara bakarak geçirmiştim, annemin her gece odamın kapısında ağlayıp gizlice bana yemek verdiği günler...o günler her şeyden çok zordu. Şirket için hazırlanıp gittiğimde annemin sesini özlemiştim işe girdiğimden beri haberi dahi olmamıştı herşey o kadar ani, herşey o kadar tuhaf olmuştu ki annemi en başta tuttuğum zamanlar şimdi kendi sorumluluklarım yüzünden ikinci plana düşmüştü ve bu bende suçluluk duygusu uyandırmıştı, elimdeki annemin çiçeğine bakıp ona attığım kısa mesajdan dolayı kendime kızdım ama vaktim yoktu gelene kadar konuşmak için zaman kolladığımda herkesin geçmiş olsun sözlerini duyup hatta arkadaşlarımdan bir kaç demet çiçekler aldığımda çok hoşuma gitmiş asansöre bindiğimde anca annemi aramaya fırsatım olmuştu, işe girdiğimden bu zamana kadar hepsini kısa kısa geçip bütünüyle anlatmaya başladım ve gönderdiği çiçekler için çok teşekkür ettiğim sırada kapı açılmış Dalyan'la karşı karşıya gelmiştik, annemin görmeyeceğini bildiğim halde kocaman gülümsedim. "Görüşürüz...seni seviyorum" dediğimde oda aynısını söyleyip kapatınca tek kaşını kaldırmış dişlerini sıkmıştı.
"Kim o?" diye sorunca şaşkına girip kaşlarımı çatıp gözlerimi hafifçe büyüttüm, ellerimdeki çiçekleri görünce bu sefer sertçe kaşlarını çatmıştı. "Bunlar ne?"
"Geçmiş olsun hediyesi...senden daha ince ve zarif insanlar var? Sonuçta senin hayatını üç kere kurtardım ama değil geçmiş olsun çiçeği, bir teşekkür bile duymadım"
"Kimdi o?"
"Sana hesap mı vereceğim?" diye sorup yanından geçerken kolumdan sertçe tutup tekrar asansöre itince şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Ne yaptığını zanne..."
"Kimdi o dedim uzatma"
"Bence sen uzatma, hem ne bu tavırlar? Bana çirkin deyip gözlüklü diye alay eden adam şimdi gelmiş kim o ayaklarına yatıp kıskanıyor musun? Eğer öyleyse de neden kıskanıyorsun?" diye sorup yanından geçtim ve odasına yöneldim peşimden geldiğini hissettiğimde odasına girip çiçekleri masaya koydum ama o anda kapı gürültüyle kapanınca ufak bir çığlık atıp arkamı döndüm, öfkeyle üzerime yürüyüp masadaki çiçekleri duvara vura vura paramparça edince ellerimle ağzımı kapatıp gözlerim dolmuş bir şekilde onu izledim, şaşkınlıktan çıktığımda bütün çiçekler rezil olmuştu bana tepeden baktığını görünce sevimli halimden çıkıp öfkeyle bağırarak konuştum. "Sen hayatımda gördüğüm en kaba, en zalim, en insan yoksunu, en acımasız, en gaddar, en ZORBA bir adamsın! Senden nefret ediyorum! O çiçekler benim için çok önemliydi, çünkü o çiçeklerin arasında benim annemin bana gönderdiği çiçek de vardı!" diye bağırıp hıçkırıklar içinde ağlamaya başlayarak dizlerimin üzerine çöküp bir feryad kopardım, parçalanmış çiçekleri ellerimin arasına alıp annemin bana aldığı çiçeği göğsüme bastırdım ve bağırarak ağladım. "Senden nefret ediyorum! Nefret!" diye gürleyip başımı eğdim. "Biraz medeni ol insan dedikçe bir insana, daha çok insanlıktan çıkması ne acınasıca!" deyip başımı çevirip ona baktım, öfkeyle dişlerini sıkıp ellerini cebinde tutuyordu ayağı kalkıp annemin bana gönderdiği çiçeklerin parçalanmış hallerini suratına fırlattım. "Biliyor musun sana baktığım zaman geçmişinde çok acı yaşamış, gülümsemeyi unutmuş bir insan olarak görüyordum, hatta ciddi halinde takılmayı çok seven biri olarak seni bu halde bile kabul edip biraz olsun hayatı sevdirmeye çalışmıştım? O şortu giy gel dediğimde amacım seni mutlu etmek eğlendirmekti dalga geçmek falan değildi, ama şimdi bakıyorum da...babam gibisin! Sana anlatayım mı? Anneme her gün vururdu içip içip döverdi odasına gidip kapıyı kilitlediği sırada hıncını benden çıkarırdı beni odaya sürükler kilitlerdi, dört odalı bir odanın içinde güneş görmeyen hava almayan bir yerde güneşi göremedim havayı tadamadım kısacası özgürlüğümü benden aldı, beni dövdüğü sırada annem dayanamazdı odadan çıkardı babam bana yemek vermezdi annem gizlice yemek verirdi ve babam öğrendiğinde ona kemerle vururdu çünkü benim babam deliydi! Sende öylesin! Delisin! Ve bu parçaladığın çiçeklere iyi bak...orada benim annemin özene bözene aldığı çiçeği sen paramparça ettin!"
"Bilemezdim!" diye gürlediğinde bende ona bağırdım.
"Bil yada bilme, yapmamalısın!" diye gürleyip ağlayarak konuşmaya devam ettiğimde ellerim titriyordu. "Kimle konuşuyordum biliyor musun? Annemle! Annemle seni kahrolası!" diye bağırıp omzuna bir yumruk attığım sırada sırtımdaki yara acımıştı yüzümü buruşturup ağlayarak elimi omzuma koyduğumda kaşları endişeyle çatıldı elini uzatınca geriye gittim. "Bana sakın dokunma! Sakın!" deyip ağlayarak yanından gittim ve odasından çıktım, herkes işine gücüne bakarken çantamı bile almadan hızla merdivenleri indiğim sırada az kalsın düşüyordum beni tutan Çınar olmuştu halimi görünce yüzüme endişeyle baktı.
"Ela ne oldu ne bu halin?"
"Git o hayvan patronuna sor, o daha iyi bilir? Sana, yaptığı güzel bir şeymiş gibi anlatırsa asla şaşırmam!" diye ona da bağırıp hızla holdingin dışına çıktım.
Dalyan Kayaoğlu.
Anlattıkları zihnimde canlanınca kaşlarımı çatıp iki elimi birden duvara geçirdim ve bağırdım, hem babasına hem kendime küfürler edip öfkeyle volta atmaya başladım yerdeki parçalanmış çiçekleri gördüğümde yere eğilip dişlerimi sıkarak toplamaya başladığımda kapı açıldı öfkeyle bakmadan konuştum. "Siktirin gidin defolun!" diye bağırdığımda başımı kaldırıp baktım, Çınar hem üzgünce hem de tedirgince yüzüme bakıp kapıyı kapatınca iç çekerek topladığım çiçekleri masama koydum.
"Dalyan..."
"Ben onu bu sefer fena kırdım, onu bu sefer fena incittim Allah kahretsin bilmiyordum o çiçeklerin bir kısmı annesine ait olduğunu? Bilmiyordum Çınar anladın mı? Yemin ederim! O kız seni seviyorum dedi telefondaki birine ve ben kıskançlıktan geberdim ve gözüm hiçbir şey görmedi, direk o herif kimse bulup kendi ellerimle doğramak istedim ama meğer annesiymiş! O haklı! Ben gerçekten insan dışı, hayvan, zorba, zalim biriyim! Ben nefret edilecek biriyim!" diye gürlediğimde Çınar sakince ama korkuyla ellerini kaldırıp omuzlarıma koydu. "Hayvanım ben!" diye gürlememle ellerini hızla üzerimden çekip korkuyla yüzüme baktı sonra sakince tekrar omuzlarıma koyup sıvazladı.
"Sakin ol önce...sakin? Bağırman yada onun hakkında pişmanlığını dile getirmen bir fayda etmeyecek çünkü şu an o burada değil gitti"
"Nereye gitti? Neden söylemedi sana? Sen neden sormadın?" diye öfkeyle yüzüne baktığımda dişlerini sıktı oda.
"Kız kötüydü, az kalsın merdivenlerden düşecekti Allah'tan yanında ben vardım da tuttum onu" dediğinde ellerimle yüzümü sıvazlayıp derin bir iç çektim.
"Benim onu görmem lazım"
"Saçmalama, seni asla kabul etmez? Bırak biraz sakinleşsin..."
"Sakin kalmayacak Çınar, bana benden nefret ettiğini söyledi? O ki sevimli bir kız, ama ona bunu söyletecek kadar nefret ettirdim kendimden! Sence tekrar beni görmek ister mi? Yapar mı bu iyiliği?"
"Yapar...tanıdığım Ela yapar? Çünkü üç kere hayatını kurtarmış bir kız o, ucunda ölüm olduğu halde gözünü kırpmadı seni kurtardı"
"Ama bu başka...bu sefer onun kalbini kırdım ve ben çok iyi biliyorum ki ruhtaki yaralar çabuk geçmez! Ve ben...onu bencilliğim yüzünden kibirim yüzünden hesap sorup kalbini kırdım!"
"Önce sakin olmalısın...ona biraz zaman tanı? Sakinleşsin, sende öyle...bak dostum bu dünyada her şeyin çözümü vardır? Önemli olan o şeye geç kalmamaktır eğer geç kalırsan zaten bir anlamı kalmaz onun için...gönlünü alırsın ama önce sakin olmalısın" dediğinde öfkeyle soluyup ellerimle yüzümü sıvazladım içimdeki pişmanlık ve ona böyle yaptığım yüzünden kendime olan kızgınlığım bana söylediği o sözler...hayatımda ilk defa biri kalbimi incitmişti evet doğru duydunuz kalbim incinmişti bir kalbim var yani, ama hak etmiştim biliyorum hatalıydım evet kabul ediyordum bu sefer çok ileri gitmiştim farkındaydım, duygular karmakarışık bir şekilde içimi deşerken aklıma hakim olmakta zorlanıyordum sekreter birer kahve kapıp yanımıza geldiğinde içmedim, çünkü onun elinden kahve içmeye maalesef alışmıştım ve kimsesinin elinden içmek istemiyordum, dirseklerimi masaya dayayıp başımı ellerimin arasına aldım ve gözlerimi kapattım Ne yapacağımı bilmiyordum, üzgündüm gerçekten üzgündüm ona böyle yapmamalıydım hak etmiyordu hatta başından beri ona kötü olan davranışlarımı bile hak etmiyordu sadece çiçek konusu değildi, her şeyde hatalıydım onunla ilgili.
"Ne yapacağım şimdi ben?"
"Bilmiyorum...baştan anlatsana tam olarak neler oldu?"
Ela Elmas.
"Tam bir hayvan ya, ben bu kadar insan vicdanı eksik, kalbi olmayan bir adam daha görmedim! Herif o kadar paranın içinde yüzüyor ama insan değil, bence gidip kendisine bir vicdan satın alsın diyeceğim ama satılık değil, o doğuştan gelen birşey ama onda yok işte" deyip ağlayarak yanaklarımı sildiğimde Ecem bacağımı sıvazlayıp teselli etmeye çalışıyordu, derin bir iç çekip saçlarımı okşadı ardından elimi tutup sıktı ve dostça gülümsedi.
"Yaptığı affedilir gibi değil, bu kadar da zalim olmamalı bir insan? Ama bilmiyormuş sana söylemiş, nereden bilsin adam annenin sana çiçek aldığını? Bilemezdi ki?"
"Ya Ecem hepiniz sağır mı oldunuz? Hepiniz bana karşı teşkilat mı kurdunuz? Ya sorsun bana desin ki bu çiçekler neyin nesi? Kim için? Kimler aldı? İnsan olan bunu sorar, o ne yaptı? Kimdi o diye hesap sorup cevap vermediğimde çiçekleri aldı duvara fırlattı üstelik paramparça edene kadar durmadı!" dediğimde burnunu çekip başını salladı.
"Haklısın" dediğinde yanaklarımı silip burnumu çekerek ciğerim sızlamış bir şekilde o görüntüler tekrar aklıma gelmişti, telefonu çaldığında ekrana baktı Çınar arıyordu cevap vermişti. "Efendim Çınar bey...evet yanımda... iyi değil çok kırıldı...evet sinirli...gelir mi bilmiyorum? Sorsam iyi olur...ben size geri dönerim" deyip kapattığında kaşlarımı çatıp ağlamayı bıraktım.
"Ne diyor?"
"Dün akşam bara gitme sözü verdik ya hani birbirimize...unuttunuz mu diyor?"
"Bara gitmem...hele bu olanlardan sonra asla ama asla gitmem!" dediğimde başını sallayıp ona ufak bir mesaj attı iptal edip başka zaman gitmemiz için, o sırada tekrar telefonu çalınca iç çekti.
"Efendim...bilmem sorsam iyi olur" deyip telefonu uzaklaştırdı ve yüzüme baktı. "Diyor ki bizim eve gelin yemek yiyelim eğleniriz film gecesi yaparız diyor, gidelim mi? Bence iyi gelir" dediğinde elinden telefonu alıp hopörleri açtım.
"O mendebur mafya herif gelecekse asla gelmem Çınar!" biraz durdu ve burnunu çekti.
"Hayır gelmeyecek zaten yaptığı hata yüzünden karşına çıkmaz"
"Onda o kadar empati var mıydı?"
"Hatalı olduğunu anladı"
"Bana ne?" diye omzumu silkip burnumu çektim, biraz durdu ve iç çekti.
"Geleceksiniz değil mi? Eğleniriz kafamızı dağıtırız" dediğinde Ecem'inde gözleri parlamıştı kaşlarımı çatıp onun bu değişen tavrının üzerinde pek durmadım, başımı salladım.
"Tamam geleceğiz" dediğimde anlaşıp telefonu kapattım.
Ecem ve ben Çınar'ın tarif ettiği yere doğru ilerleyip durduk taksiden inip eve baktığımda Dalyan gibi bir evi olduğunu gördüm sadece onunkisi dışı tahtalardandı ve çok sade duruyordu, kapıya gelip tıkladığımızda Çınar yine takım elbisesiyle bizi karşılaşmıştı yüzümü ekşiterek onu süzdüm. "Neden takım elbise merakınız var?"
"İşten yeni geldim" deyip göz kırpınca omzumu silkip içeri girdim Ecem ve Çınar mutfağa gidip patlamış mısır falan onları hallederken aklım tekrar bugün olanlara kayınca gözlerim yine dolmaya başladı, hıçkırdığımda elimle ağzımı kapatıp yanaklarımı sildim o sırada içeriye geldiklerinde birbirlerine baktılar ardından dönüp tekrar bana baktılar.
"Ela kola falan kalmamış"
"Almayı unuttum" dedi Çınar eliyle kafasına vurarak, kaşlarımı çatıp omzumu silktim.
"E gidip alalım o zaman?"
"Sen evde dur!" dedi Ecem bir anda, kaşlarımı havaya kaldırıp bir ona bir Çınar'a baktığımda ikisi tekrar birbirine bakınca Ecem sakince bana dönüp tekrar konuştu. "Mısır patlamaya başlar şimdi aygazın altını açtım sen burada dur biz hemen iki dakika gidip alıp gelelim"
"İyi de neden ikiniz gidiyorsunuz? Bir kişi burada dursun?"
"Ya o şimdi bilemez başka şeyler de alacağız karıştırır şimdi o" dediğinde başımı salladım birbirlerine bakıp iç çektiklerini görünce kaşlarımı şüpheyle kaldırdım.
"Siz benden birşey mi gizliyorsunuz?"
"Yok canım ne alakası var?" diye sordu Çınar kaşlarını çatarak, omzumu silktim onlar da ceketlerini giyip dışarı çıktıklarında bende mısırlara bakmak için mutfağa girdim, teker teker patlamaya başladıkları sırada çıt diye bir ses duydum mısırların patlama seslerine verip üzerinde durmadım ve leğen gibi büyük bir tabak bulmak için bir kaç yeri karıştırmak zorunda kalmış ama sonunda bulmuştum, içine boşaltıp bir tane ağzıma atıp arkamı dönmemle Dalyan'ı görmem bir olmuş ve mısır boğazımda kalınca öksürmeye başlamıştım, hızla bana doğru gelip sırtıma hafifçe vurunca öksürmeye devam ettim oda küfür ederek bir bardak su doldurup bana uzattığında hemen alıp içtim yarısına kadar, kendime geldiğimde şaşkınlığım gitmiş yerine kırgın ve öfkeli halim gelmişti.
"Ne işin var senin burada? Nasıl girdin içeri? Hala yetmedi mi bugün yaptıkların?"
"Dinle..."
"Seni artık dinlemeyeceğim, bıktım" deyip bardağı masaya koyduğumda kolumu tutup çekince öfkeyle onu itmeye çalışıp bardaktaki suyu yüzüne serptim, ufak bir şaşkınlık geçirdiğini gördüğümde kolumu çekip salona girmemle gözlerim koskocaman olmuştu sırf güllerden oluşan ama farklı farklı renklerle koskocaman demet halinde çiçekler koltukların üzerinde ve yerlere özenle konulmuştu, büyük bir paketin içinde kalpli ve yıldızlı bir sürü şekle sahip çikolatalar görünce elimle ağzımı kapattım kaşlarımı hayretle kaldırıp büyük oyuncak peluş ayıyı süzdüm, kalbim hızlanmaya başlamış içimdeki mutluluk tavan yapmıştı yüzümde koskocaman bir gülümseme oluşmuş oyuncak ayıyı elime alıp sıkıca sarılmıştım o sırada omzunu kapıya yaslamış kolları göğsünde bağlamış benim bu halimi izleyen Dalyan'ı fark ettiğimde gülümsememi silememiştim, minnetle yüzüne baktım. "Teşekkür ederim" dediğimde tek kaşını kaldırdı, biraz onun sinirlerini bozsa mıydım? "Bana bir kardeşin olduğunu söylemiştin ama aslında üçüncü de var biliyor musun?" diye sorduğumda kaşlarını çattı, sevimli ayının kafasını tutup sağ sola salladım. "Bak bu, yani sensin. Bir ikizin olduğunu da bana söylemen gerekiyordu"
"Aman ne komik"
"Bence komik, kardeşin senin gibi bir boz ayı abiye sahip olduğu için çok şansız?"
"Başladın yine"
"Terk bir şartla susarım" dediğimde tek kaşını kaldırıp şüpheyle yüzüme baktı.
"Ne?"
"Ben boz ayıyım dersen susarım"
"Dalga mı geçiyorsun?"
"Dalga denizde olur"
"Ciddiyim!"
"Of tamam şaka yapıyordum" deyip ayıyı bıraktım ve hızla ona koşup sıkıca sarıldığımda şaşkınca kolları iki yana açılmış öylece durduğunu fark ettim, gülümseyerek ona daha çok sarılıp başımı sımsıcak göğsüne daha çok sabitleyip iç çektiğimde sonunda şaşkınlıktan çıkıp elini belime, diğer elini ise saçlarıma götürmüştü.
"Bugün yaptıklarım çok...kötüydü? Biliyorum, aslında sadece bugün değil başından beri sana kötü davrandığım içinde üzgünüm...ama bugün yaptığım daha çok insan yoksunuydu ne desen haklısın bir şey diyemem...keşke sorsaydım kim aldı diye ama zorba olduğum için düşüncesiz davrandım, sen benim hayatımı kurtardın ama ben sana böyle karşılık verdim...ne söyleyeceğimi bilmiyorum? Hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim...ve bugün yaptıklarım için... özür dilerim" dediğinde şaşkına girmiş bir şekilde gözlerim kocaman olmuş başımı çekip yüzüne bakmıştım, gerçekten o sert yüzünde pişmanlık vardı üzgünlük vardı ilk defa özür dilediğini teşekkür ettiğini duymuş ve ilk defa alaycı olmayan, gaddar olmayan, soğuk hislerden uzak, daha insani duyguları yansıttığını fark etmem beni etkilemişti, kocaman gülümseyip başımı iki yana salladım.
"Bu kadar emek vermene gerek yoktu aslında hepsi çok fazla..."
"Olsun"
"Çiçekler canlı mı?"
"Sadece kırmızı ve sarı olanlar? Onları çiçekçiden alıp kendim kutuya doldurdum ama diğerleri yapay, renkleri çok hatıra kalır diğerlerini kurutup saklarsın"
"Çok teşekkür ederim, sadece ufak bir gül alsan da olurdu çok emek vermişsin"
"Sana değer" dediğinde bir kere daha şaşkına girip yanaklarım kızarmaya başlamış bir şekilde yüzüne baktığımda kaşlarını çatıp bana sarıldı derin bir iç çektiğini duyduğumda gözlerimi kapatıp gülümsedim, geri çekildiğimizde alkış sesi duydum ve arkamı dönüp Ecem'le Çınar'a baktım, utanarak Dalyan'dan hızla geri çekilip saçlarımı kulaklarımın arkasına koydum sonra ellerimi belime koyup gözlerimi kıstım ve gülümsedim.
"Sizi gidi rolcüler, demek kola eksikti öyle mi? Yalancılar, yemin ederim filmde oynasanız altın ödül almıştınız" dediğimde ikisi de kahkaha atıp birbirlerine sarılarak güldüler ve ellerini birbirlerine çaktılar.
"Dalyan'ın evine gelmeyeceğini biliyordum seninle konuşurken oda yanımdaydı bu yüzden benim evime davet ettim sende geldin o sırada biz çıktığımızda Dalyan'a evin anahtarını verdim içeri girdiğinde hızlıca bizde yardım ederek çiçekleri dizdik nasıl ama güzel değil mi?" diye sordu Çınar, gülümseyerek ikisine baktım.
"Harika..." deyip arkamı döndüm ve Dalyan'a baktım. "Hemde çok" dediğimde Çınar derin bir iç çekti ve ellerini beline koyup çiçeklere baktı.
"Ulan kız olmanız çok güzel bir şey? Çok şanslısınız...şu çiçeklere çikilotalara bak..." güldüm.
"Çikolata"
"Biliyorum sadece komiklik olsun, neyse? Ulan var ya...benim bile kız olasım geldi çok kıskandım" dediğinde Ecem'le ben gür bir kahkaha patlatmıştık oda bize katılıp gülmüştü. Aksiyon filmi izleyip arada bir sohbet ediyor patlamış mısırlarımızla beraber kolaları içiyorduk çok eğleniyordum ve çok mutluydum çünkü Dalyan'ın bu ani değişimi ve hatasını anlayan tavrı beni benden almıştı çok etkilenmiştim, ister istemez gülümsediğimde bana baktığını fark ettiğimde hemen utanarak bakışlarımı kaçırdım ve elimle ağzımı kapatıp gülümsedim. Film bittikten sonra çiçekleri Dalyan'ın arabasına taşımıştık işlemler bitince çikolataları bölüşerek yiyip son anda çay içerek olayı kapatmıştık, Çınar'la vedalaşıp Ecem'i alarak arabaya bindik ilk onu eve bıraktığımızda sıra bana gelmişti, radyoda çalan Buray'ın şarkılarından birini dinleyip mırıldandım ve yan gözle ona bakıp o görmeyecek şekilde gülümsedim, boğazımı temizleyip başımı ona çevirdiğimde sakince - ilk defa Rabbim şükür herhalde kıyamet kopacak Allah büyüktür - arabayı sürdüğünü gördüm, ellerimi kenetleyip omuzlarımı silktim ve iç çektim.
"Herşey çok güzeldi...tekrar teşekkür ederim"
"Belki annenin aldığı çiçekelerin yerini tutmaz ama..."
"Lafını böleceğim bunun için kızma ama, bunu telafi etmeye çalışman bile çok inceydi çok güzeldi...minnettarım sana"
"Abartma, minnettar ne? Ayrıca telafi edebildim mi?"
"Ettin" dediğimde derin bir iç çekip rahatça verdiğini gördüm. Eve geldiğimde çiçekleri taşımam için yardım etmişti elimdeki kocaman demetten önümü göremiyordum ayağım takıldığında ufak bir çığlık attım ama hemen arkamda olduğu için koluyla belimi sıkıca sarıp kendisine çekmişti.
"İyi misin?"
"Ah evet, çok teşekkür ederim" dediğimde hiçbir şey demeden kolunu çekti bende daha dikkatli bir şekilde çıkmaya başlamıştım, güzelce onları odamın boş bir alanına doldurmaya çalıştım ama o kadar çoktu ki yarısını ufak balkonuma dizmek zorunda kalmıştım bir kaç tanesini ise koskocaman kavanoza su doldurup içine koymuş çalışma masamın üzerine bırakmıştım peluş dev ayıyı da yatağımla komidinin arasındaki boşluğa sıvıştırmıştım. "Güzel oldular mı sence? Nasıl buldun?" diye sordum gülümseyerek, oda kaşlarını çatıp ellerini cebine koydu ve başını salladı.
"Evet gayet güzel"
"Yarın akşam bara gideceğiz değil mi? Ertelemiştik yarına"
"Gideriz" deyip bir kaç saniye yüzüme baktı ve dış kapıya yöneldi, onu geçirdiğimde tekrar arkasını dönüp yüzüme baktığında kocaman gülümsedim.
"İyi geceler"
"Sana da...gözlüklü" hemen yüzümü asıp kollarımı göğsümde bağladım.
"Tamam artık gönlümü aldın ya eski haline geri dönersin" dediğimde hiçbir şey demedi sadece yüzüme bakmakla yetinip usuleten uzaklaşınca gülümseyerek kapıyı kapıyı kapatıp çiçeklere baktım gerçekten yaptığı çok inceydi ondan beklemediğim bir şeydi, kocaman gülümseyerek yatağıma gidip masamın üzerinde duran çiçeklerime baktım sonra gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸
RomanceZorba bir adamla sevimli kızın ilişkisi nasıl olabilirdi? Ortaya karmaşık, ama bir o kadar da tatlı bir görünüm oluyor aslında. Diğer taraf uzlaşmayı seçerken diğer taraf burnunun dikine giderken nasıl bir aşk doğabilirdi? Biri soğuk, dışarıdan acım...