Sabah gözlerimi araladığımda o yoktu ama yatağımın üzerinde bir not vardı gülümseyerek elime alıp okudum.
Güneş gibi parlıyor yüzün, baktıkça buzlanan yüreğim ısınıyor seni dediler gibi seviyorum gözümün nuru Esmer Tanrıçama. Güldüm ve başımı iki yana sallayıp göğsüme bastırdım. Güne harika başlamak şöyle dursun içimden çiçeklerle konuşmak, hayvanları mıncıklamak, tanımadığım insanlara el sallayıp yalnız olan insanları kucaklamak istiyordum Dalyan'la dün geceki konuşmayı yaptığımızda içim o kadar hafifledi o kadar mutlu olmuş ve sırtımdaki yükler o kadar azalmıştı ki dünyaya haykırıp teşekkürler diye bağırmak istiyordum, ve artık emindim ki galiba ben onu sevmeye başlamış ve hatta geri dönülemez bir şekilde aşık olmuştum, nasıl yaptı nasıl etti bilmiyordum ama sabrından dolayı ve hiç pes etmeyişine herkes ayakta alkışlardı. Müzik açıp dans ederek kendime bir tost yaptım banka hesabımı telefondan kontrol edip maaşıma baktığımda gözlerim yerinden fırladı, yüklü bir miktarda para yatırılmıştı! Bu parayla ben İstanbul'u alan talan edip gezerdim, sevinçle anneme mesaj atıp ona beş bin lirasını yollayacağımı söyledim güzelce kahvaltımı yapıp evden çıktım şirkete gitmeme daha vardı o yüzden ilk olarak bankaya gidip beş bin lirasını anneme havale edip taksiye bindim ve holdinge doğru heyecanlı bir şekilde ilerlemeye başladım. Geldiğimde herkese selam verip Dalyan beyciğimin kahvesini alıp odasına gittim, gelmediğini görünce gülümseyip kahvesini masasına koydum o sırada telefonum çalınca elime alıp ekrana baktım onu rehberime Zorba Kral diye kayıt etmiştim, gülümseyecek cevap verdim. "Ela hanımın kendisiyle konuşuyorsunuz buyrun beyefendi?" dediğimde bir an sustu sonra kıkırdadı.
"Merhaba Ela hanım, ben Dalyan"
"Hangi Dalyan?"
"Senin esirin olan"
"Haaa bak çıkardım şimdi bende diyordum ki kim bu sesi kalın zorba acaba?"
"Bak ya! Yine zorba mı olduk?" diye sordu kıkırdayacak, güldüm.
"Zorbasın, ama tatlı zorba"
"Başka?"
"Sevimli"
"O sensin, benden bahsediyoruz"
"Ama yine de sevimlisin, gülerken çok yakışık..." ağzımı kapatıp gülmemi tutunca hayrete düştüğünü anladığım bir ses tonuyla homurdandı ve arsızca konuştu.
"Devamını geri alayım?"
"Yakışıklı"
"Yanaklarını kontrol ette kimse görmesin" dediğinde şimdiden ısınmaya başlamıştım, telefonda böyle konuşup yanaklarım kızarıyordu ve biz onunla kaç kere...haddimizi aşmıştık ama o an neden utanma yoktu? Bende bir maldım galiba.
"Nedenmiş?"
"Kızardığın zaman çok sevimli ve güzel oluyorsun, bakanı...anladın sen onu" son sözü söyleyince dişlerini sıkmıştı, güldüm bende.
"Kızma hemen zorba bey, sizden ala beni kim almaya cüret eder?"
"Cüret edeni...neyse ikinci kez anladın"
"Gelecek misin? Neden beni bırakıp gittin? Sabah uyandığımda notun vardı o kadar"
"Eve geldim duşa girdim, notumu beğendin mi bakayım?"
"Gerçekten sen mi yazdın?" diye sordum şüpheyle ardından güldüm, oda bekledi ve burnunu çekti.
"Şey belki Çınar'dan kopya almış olabilirim..." kahkahayı patlattığımda oda kıkırdamıştı. "Geleceğim birazdan, hazırlanıyorum"
"İyi, kahveni yaptım masanda duruyor"
"İçmek için lastikleri patlatarak hız yapıp geleceğim" dediğinde güldüm ve telefonu kapattım, odasından çıktığımda ilerlemeye koyulmuştum ki Ecem ve Çınar bana doğru hızla yaklaşırken görünce ellerimi havaya kaldırıp gözlerimi büyüttüm. "Durun ben masumum, birşey yapmadım" dediğimde ikisi birbirine bakıp bana şaşkınca döndüler.
"Neyden bahsediyorsun?" diye sordu Çınar endişeyle, güldüm ve başımı iki yana salladım.
"Öyle bir gelişiniz var ki insan ister istemez acaba ben birşey mi yaptım ki böyle hızla yakalamak ister gibi üzerime geldiler anlamında söyledim"
"Hayır kanka senlik alakası yok ama acil sana birşey söylememiz lazım" diye Ecem araya girince ciddi olup kaşlarımı çattım ve endişeyle yüzlerine baktım.
"Ne, ne söyleyeceksiniz kötü birşey olmadı umarım?"
"Yok canım kötü birşey değil, sadece Dalyan'ın bugün doğum günü sana haber etmek istedik hediye falan için alışveriş yaparsın diye düşündük? Dalyan birazdan şirkete gelecek, herkes normal çalışmaya devam edecek biz Ecem'le bir restoranda organize edeceğiz doğum günü pastasıydı falan, sende hediye işini ayarlarsın ama Dalyan'a sakın söyleme" dedi Çınar, gülümsedim ve kendime sıkıca sarılıp ağzımdan kaçırdığım sözler için kendime küfür ettim.
"Ay minnoşun bugün doğum günü mü? Onu ben yerim!" ikisi bana hem şaşkın hemde gülümseyerek bakınca sonradan yüzüm düştü ve yanaklarım ısınmış bir şekilde başımı eğip ellerimi önümde birleştirdim. "Şey ben gidip hediye alsam çok iyi olacak" dediğimde ikisi kıkırdayarak uzaklaştı bende kendime gülüp asansöre yöneldim ve girişe inmeye başladım, yüzümde gülücükler vardı acaba ne alsaydım? Kol düğmesi, kıravat? Gömlek! Ne diyordum ben ya, herif zengin kim bilir benim almayı düşündüğüm şeylerden kaç tane üstelik en kalitelisi ve pahalısı vardı? Oflayarak ayağımı ritim tutup girişe varmasını bekledim, girişe indiğimde kapı açılmasıyla Dalyan'ı görmem bir olmuştu şaşkınlıkla ona bakarken gülümseyip ellerini yanaklarıma koydu ve dudağımı öptü sonra kaşlarını çatıp dişlerini sıkarak baş parmağını alt dudağımda gezdirdi.
"Karşılık ver" deyip tekrar öpünce bende onu öptüm ve geri çekildim, yüzüne hala manda gibi bakmaya devam ettiğimde kaşları tekrar çatıldı. "Sen neden şoka uğramış keçi gibi bakıyorsun?"
"B-ben şey...of ya ama sen niye şimdi geldin? Tüh bak gördün mü? Olmadı bu"
"Ne olmadı? Benden birşey mi saklıyorsun birşey oldu da söylemiyor musun ne oldu?" diye sordu hem endişeyle hem öfkeyle, gülümseyip ellerimi yanaklarına koydum.
"Hayır canım birşey olmadı, ama neden erken geldin sen? Kahvaltı etseydin, ne bileyim..." yüzümü tuhaf bir biçime sokup avuç içimi alnıma vurdum. "Tüh bak gördün mü evde şeyimi unuttum..." bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordum terlemeye başlayıp ne unuttuğumu bahane etsem diye düşünürken oda tek kaşını kaldırıp bana sevimlice baktı ve ellerini iki yanında sallayıp normal haline dönünce parmağımı şıklattım. "Haa şimdi hatırladım ben şeyimi unuttum...ça-çantamı unutmuşum? Onu gidip bir koşu alıp geleyim sen burada dur ama hiç bir yere ayrılma"
"Çantanı unuttun öyle mi?"
"Evet"
"Sırtındaki çanta, çanta olarak sayılmıyor mu güzelim?" dediğinde yüzümü buruşturup başımı eğdim daha fazla batamazdım herhalde, toparlamaya çalıştım.
"Ah doğru sırtımdaymış ben başka şeyimi unuttum, evet cüzdanımı evde unuttum!"
"Buraya nasıl geldin o zaman? Ayrıca cüzdanı prensip olarak elinde tutup çantanda bulundurmuyor musun?"
"Cebimde para varmış" dedim yüzüne bakmayarak, derin bir iç çekip öfkelenmeye başlayarak elini çeneme koydu herkes bize dönüp bakınca alt dudağımı ısırdım. "İnsanlar bize bakıyor" diye sessizce konuşup çocuk gibi uyardım onu, dişlerini sıkıp elini yanağıma koydu.
"Sen birşeyler saklıyorsun, ve hemen söyleyeceksin çabuk!"
"Bi-birşey saklamıyorum"
"Saklıyorsun, çabuk söyle!"
"Gerçekten birşey saklamıyorum minnak zorbam benim..."
"Minnak zorba mı?"
"E tamam boz ayı zorbam benim..."
"Boz ayı öyle mi?" diye sordu kaşlarını çatıp yukarı kaldırdı gülümsedim ve yanağını öptüm. "Alınma canım şaka yapıyorum? Hem ne saklayacağım? Unutmuşum işte cüzdanımı gidip alıp geleceğim hemen" dediğimde gözlerimin içine baktı ve şüpheyle gözlerini kıstı, alt dudağımı ısırıp gözlerimi kıstım bende ve gülümsedim sonra ellerimi yanaklarına koyup sıktım ve burnunu öptüm sonra yanağını öpüp geri çekildim, değişen bir şey yoktu bay zorba bey hala sinirliydi. "Ama doğruyu söylüyorum lütfen bana öyle bakmayı keser misin? Ödümü patlatıyorsun"
"Ne işler çeviriyorsun bilmiyorum ama eğer doğru değilse kötü olur"
"Kızma hemen, ben yalan söylemem doğru söylüyorum" dediğimde yine şüpheyle baksa da bir şey demedi dudağıma sıkı bir öpücük bırakıp başını kapıya işaret etti.
"Git al gel, ama hemen"
"Hemen olmasa?" diye sordum çocukça, tekrar kaşlarını çatıp dişlerini sıkınca ofladım ve kulağına eğildim. "Şey söylemeye utanıyorum ama anla işte...kızsal birşey"
"Neymiş o?"
"Bilmesen olmaz mı?"
"Seni ilgilendiren herşey beni de ilgilendirir? Söyle neymiş o kızsal mesele?"
"Hasta oldum...eve gitmem lazım" dediğimde hafifçe gülümseyip elini karnıma koydu ve okşadı.
"Ağrın olursa söyle, ağrı kesicin olurum" dediğinde yanaklarım ısınmıştı bakışlarımı kaçırdığımda yanağımı dişleyip öptü ve başımı okşadı. "Hadi git ama fazla oyalanma"
"Tamam" deyip yanağını öptüm ve koşmaya başlayarak girişe yöneldim arkamdan bağırdı.
"Lan koşma şimdi düşeceksin bir yerine bir şey olacak!" diye bağırınca arkamı dönüp öpücük yollayıp avuç içimi üfleyerek ona göz kırptım önüme dönmemle alnımı cama vurunca inleyerek geri çekildim arkamdan bağırmasını duydum. "Al işte biliyordum böyle olacağını!" deyip hızla yanıma geldi ve elimi tutup kendisine çekti alnıma bakıp dişlerini sıktı ve iç çekti. "Dikkat et biraz olsun, bir gün kalpten gideceğim!"
"Kızma buzdolabım" dediğimde kaşlarını çatıp derin bir iç çekip vurduğum yeri hafifçe öptü ve sertçe uyardı.
"Hemen git al gel, bekliyorum" deyip yüzüme bakınca yanağını öpüp gülümseyerek holdingden çıktım ve bahçeye ilerledim. Ne alacağımı bilememiş bir şekilde dolanmıştım en sonunda Çınar kol düğmesi almam için bir öneride bulunca almaya karar verdim ama içime hiç sinmemişti yine de almamaktan daha iyidir? Çınar ve Ecem şirkette olmadığı için üstüne bir de ben geleceğimi söyleyip gelmediğim için Dalyan öfke topuna dönmüş gelmemizi söylüyordu Çınar onu sürekli geleceğiz diye oyalayıp duruyordu onlar da evlerine gidip kutlama için hazırlanmaya dağılmışlardı bende kutlama için hazırlanmaya, evime gitmiştim. Sıradan basit bir kıyafet giymek istesem de bütün ünlü iş adamları ve bizimle anlaşma yapan adamlarda olacaktı ve Dalyan'ın bir yığın arkadaşları...bu yüzden siyah simli elbisemi giyip altına kırmızı ayakkabı geçirdim hafif bir makyaj yapıp hediyemi ve çantamı alarak evden çıktım bahsettikleri yerin adresini verip taksiye binerek gideceğim yeri söyledim. Geldiğimde büyük ve ihtişamla dolu olan restoranın önünde durduğumuzda ücreti ödeyip arabadan indim hem heyecanlı hem tedirgindim kalbim o tanıdık bir şekilde kıpır kıpır atmaya başlayınca başım döndü. Derin bir iç çekip içeri girdim bütün herkesi tanımam beni mutlu etmişti herkesle sohbet edip selamlaştığımda tanımadığım insanlara da ayıp olmasın diye ayak üstü selam verdiğimde Ecem'in uzaktan bana el sallamasını fark edip gülümseyerek oraya yöneldim açık ve bukleli saçlarımı arkaya atıp ona ulaştığımda sıkıca sarıldık birbirimize, üzerine kırmızı ve uzun bir elbise giymişti saçlarını benim gibi salık bırakıp bukle yapmıştı bakışlarımı Çınar'a çevirdiğimde ellerini cebine koymuş öfkeyle dişlerini sıktığını gördüm baktığı yere baktığımda Ecem'e hayranlıkla bakan takım elbiseli karizmatik adamı görünce kıkırdadım geri çekilip yüz yüze baktığımızda kaşlarını çatıp gülümsedi. "Ne kız neye gülüyorsun?"
"Senin yakışıklın şuan sana hayranlıkla bakan adama öfkeyle bakıyor" dediğimde oda ikisine dönüp baktı ve güldü.
"Çok şeker değil mi?"
"Evet...oda seni seviyor ama söylemiyor bence? Yoksa neden böyle renkten renge duygudan duyguya atlasın?"
"İnşallah öyledir kuzum?"
"Başlamadı değil mi henüz?"
"Yok canım ne başlaması daha Dalyan'ı bekliyoruz hala haberi yok geldiğinde haber verdikleri sırada ışıkları söndüreceğiz" deyip göz kırptı ve Çınar'ın yanına gitti, Çınar onu hemen belinden tutup yanındaki kişilerle konuşurken diğer yandan o adama bakıyordu eh adam bozulmuştu tabi, güldüm bende onların bu sevimli halleri çok güzeldi.
Garson geldiklerini beş dakika önceden haber edince herkes ışıkları kapatıp bir yere gizlendi bende duvarın oraya sinip heyecanla beklemeye başladım, kapı açılınca ilk olarak Dalyan'ı gördüm üzerine gri siyah çizgili takımlarını giymiş sol eline altın rengi pahalı saat takmıştı karizmatik görüntüsü benim bir an nefesimi tıkamış kalbim çarpmaya başlamıştı ona hediyeyi verdiğimde ne düşünür diye tartıp biçmemle arkasında beliren kadını görmem bir olmuştu, yüzümdeki aptal gülümseme gitmiş hediye paketim elimden kayıp yere düşmüştü ses olunca başını kaldırıp etrafa bakındı kaşlarını çatmış etrafı süzüyordu sarışın kadın ise onun koluna girmiş tedirgin hareketleriyle geri çekmeye çalışırken gözlerim dolmuştu yüreğimdeki kıskançlık, öfke ve hayal kırıklığı birleşince patlayacağımı hissettim burnumu çekerek arka tarafa doğru koşmaya başladım o sırada ışıklar yanıp herkes 'Sürpriz' diye bağırınca olduğum yerde durup arkamı döndüm gözlerimden akan göz yaşları umursamadan ona bakmıştım oda bir an beni görünce şaşırmış ağladığımı gördüğünde kaşlarını endişeyle çatmıştı bana doğru yönelirken kız onu durdurup bir şeyler söyledi Dalyan gözleri bende bir adım daha attığında kalabalık onun önünü kesmiş benle olan görüş açısını kapatmıştı, dudaklarım titreyerek önüme dönüp koşmaya başladım topuklu ayakkabılar yüzünden öfkeyle küfür edip sola döndüm ve arka çıkışa yönelmeye başladım, kapıyı açmamla alnıma silah dayanması bir olmuştu korkuyla gözlerim büyümüş ellerimi havaya kaldırmış ağlamaya devam ederek adama bakmıştım peşinden beş adam daha gelince ağzımdan hıçkırık kaçmıştı, adamlardan biri tam bana elini uzatacakken biri sağ taraftan gürledi.
"Dur!" biri bize doğru koşup görüş alanıma girince tanımadığım bir adam bana endişeyle bakıyordu siyah gür saçları koyu gözleriyle beni süzdü. "Sen iyi misin bir şey yaptılar mı?" diye sorunca gözlerine bakıp başımı iki yana salladım gülümsedi ve iyi olduğuma sevinip bana silah doğrultan adama döndü ve öfkeyle adamın ensesine şaplak atınca şaşkınca onları izledim. "Seni gerizekalı aptal onun kim olduğunu biliyor musun? Bu kız Dalyan'ın sevgilisi!" dediğinde ellerimi indirip göz yaşlarımı silerek onlara baktım adam bana dönüp elini uzattı. "Ben Poyraz Dalyan'ın arkadaşıyım"
"Ma-mafya arkadaşları mı?"
"Evet" dediğinde elini tutup sıktım, kocaman gülümsedi.
"Bu kişiler bize sonradan katıldığı için seni yabancı sandılar, Dalyan bir çok kere ölümden döndü en çokta büyük kutlamalarda o yüzden bizde onu korumak için buradayız herhangi bir şey olursa biz ilgileniriz diye yenge? Sen eğlenmene bak Dalyan seni dört gözle arıyordur şimdi" deyip adamlarını toplayarak uzaklaşınca kapıyı kapatıp tekrar içeri girdim karanlık koridorda ağlamaya devam edip yere oturdum ve dizlerimi kendime çekip hıçkırdım hem kaç kere ölümden döndüğünü düşünüp ona ağladım hemde o sürtük ne ayaksa onunla gelmesine ağladım beni sevmiyor muydu? Yalan mıydı onların hepsi? Bana oyun mu oynadı? Ama yemin etmişti! Bana yemin etmişti, evleneceğiz demişti?
"Sen koca bir yalancısın!" diye gürleyip tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda sert ayak seslerini duydum, başımı çevirip baktığımda bana doğru hızla geldiğini fark etmemle hemen ayağı kalkıp dış kapıya yöneldim ama yetişip kapıyla kendisi arasında beni sıkıştınca öfkeyle ona dönüp sertçe baktım. "Bırak beni, gideceğim!"
"Gördüklerin tamamen yanlış..."
"Yanlış anlaşılma öyle mi? O kadının koluna nasıl da ahtapot gibi sarıldığını bütün salondakiler gördü kör değiller hepsi şahit! Utanmadan beni sevdiğini söylüyorsun, yalandan beni dört gözle beni aradığını bütün millet görmüş? Ama ne hikmetse o kadınla doğum günü partine katılıyorsun kol kola, o antilop suratlı karıyla kol kola girip buraya geldiniz ve ben yanlış anlamayacağım öyle mi? Sen hayatımda gördüğüm en yalancı, en sahtekar bir adamsın! Zorbasın, ve adisin!"
"Yemin ederim gördüklerin düşündüğün gibi değil, buraya gelirken yalnız gelecektim Çınar bana Burcu'nun..."
"Burcu öyle mi? Vay vay vay adını da biliyorsunuz bay hurda suratlı ha!"
"Ciddiyim beni bir saniye dinler misin?"
"Dinlemeyeceğim! Sana o Burcu denen lapiska suratlı karıyla iyi eğlenceler dilerim sen onu hoplatırsın o seni hoplatır oooh bir de güzel boy boy çocuklar olur bakarsınız dalganıza goy goy? Hayat size ne kadar güzel istediğini aldıktan sonra taaak götüne tekmeyi koyup hiçbir şey olmamış gibi hooop uçup gidiyorsunuz? Ne olacak ki? Yani! Alt tarafı duygularımla oynadı, beni kandırdı, hevesi bitince eski bir oyuncak gibi çöpe fırlattı? Değil mi? Ne olacak ki? Ben aptalım zaten, aptallık bende ki senin gibi birine delice aşık oldum!" diye bağırıp kapıyı açtım ama sertçe eliyle kapatıp kolumu tutarak beni kendisine sertçe çekince ağzımdan bir inilti kaçtı.
"Çınar bana Burcu'nun..."
"Neden Burcu diyorsun? Aşkım de hayatım de güzelim de, bana söylediysen aynını onun için de söyle çünkü eminim..." eliyle ağzımı kapatıp sertçe yüzüme baktı ve bağırdı.
"Bir dinle lan önce!" diye gürleyince itmeye çalıştım, kollarımı tutup sıktı ve sarstı. "Beni dinleyeceksin!" diye tekrar bağırıp eliyle ağzımı tekrar kapatınca sustum bende, ağlayarak gözlerimi kapattım. "Çınar bana Burcu'nun burada olduğunu söyledi herkes bana büyük bir bağış yapılacağını söyleyip beni buraya çağırdılar nereden bilebilirdim ki doğum günüm için bana sürpriz yapacaklarını? Ben geldiğimde Burcu'yla dışarıda karşılaştık gelmek için yeri bulmaya çalışıyordu bende o sırada buranın olduğunu söylediğimde karanlık olduğunu söyleyip korkmuştu bunun bir tuzak olduğunu söyleyip kolumu tutarak geri çekmeye çalışmıştı beni korumak için..." elini itip öfkeyle konuştum.
"Ah öyle mi seni korumak için ha..."
"Burcu bir mafya karısı!" diye bağırınca şaşkına girmiştim, ağlamayı kesip burnumu çektiğimde duyduklarıma inanamadım.
"Ne?"
"O evli seni gözlüklü, bir mafya adamıyla evli! Mafya arkadaşlarım beni korumak için buraya geldiler çünkü daha önce büyük bir bağış yaptığımızda bana suikast düzenlenmişti yeni proje için büyük bir restoranda kutlama yaparken de silahlı saldırı oldu hatta sırtımda üç kurşun izi var! Bir kere daha aynısını yaşamamam için Burcu beni korumak için çekmeye çalıştı ama o sırada ışıklar yanınca doğum günümü kutlamaya başladıklarında ben şok olmuştum!" diye bağırarak her şeyi anlattığında bu sefer sevinçten ağlamaya başladım hıçkırıklarımın arasından ve mutlulukla başımın döndüğü gerekçesiyle ellerimi ceket yakasına koyup alnımı çenesine dayadım ve sarsıla sarsıla ağladığımda kollarını sıkıca bana sardı, şimdi her şey ortaya çıkmıştı demek az önce gördüğüm mafyalar onlarla birdi? Başımı hızla kaldırıp gözlerine baktım aklıma takılan bir soru işareti daha vardı.
"Peki sen beni gördüğünde neden bana gelmene engel oldu?"
"Seni görmedi Ela bilemezdi, benim kulağıma fısıldadığını da gördün onu da söyliyeyim benim adıma sevindi her şeyin planlı olduğunu söyledi Burcu'nun da bilerek bana korkmuş rolünü inandırmıştı ben çakmayayım davayı diye! İnanmıyorsan git milleti tek tek sorgula, evlatlarının üzerine yemin edip hepsinin planlı olduğuna dair Kuran'a el basarlar!" dediğinde hıçkırdım ve gülümseyerek kendime engel olamayarak ona sıkıca sarılmıştım oda derin bir iç çekip bana sıkıca sarılınca bir alkış deryası kopmuştu ben hemen utanarak geri çekildiğimde oda gülümsemiş ve elini belime koymuştu herkes pastayla bize doğru gelirken birbirimize baktık o sırada flaş patlayınca gözlerimi kırpıştırdım oda kıkırdayarak beni kendisine çekince bende güldüm.
"Baktık ki siz çiftte kumrular gelmiyorsunuz, o zaman biz gelelim dedik!" herkes bir ağızdan, Dalyan'ın mafya arkadaşları da arkadan gelip eşlerinin yanına geçtiklerinde pastayı beraber üflediğimizde Ecem bana hızla yaklaşıp hediyemi verdi bende herkese mahçup bir şekilde bakıp başımı eğerek gülümsemiştim herkes alkışlayıp tezahürat yapınca yanaklarım kıpkırmızı olmuştu.
"Öp, öp, öp!" diye sesler yükselince Dalyan bana baktı başımı kaldırıp ona utanarak bakınca için rahat etsin der gibi bakıp alnımı öpünce rahatlamıştım dudağımdan öpecek diye öyle çok korkmuştum, yalnızken bile öpmeye kalksa utanıyordum kaldı ki milletin içinde? Herkes alkışlayıp bıçağı önümüze koyduğunda beraber pastayı keserken diğer yandan flaşlar ve röportaj için gelen adamlar kameraya alıp resim çekerken kulağıma eğildi ve gözlerim yuvalarından çıkacak derecede bir cümle kurmuştu.
"Benimle evlenir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸
RomanceZorba bir adamla sevimli kızın ilişkisi nasıl olabilirdi? Ortaya karmaşık, ama bir o kadar da tatlı bir görünüm oluyor aslında. Diğer taraf uzlaşmayı seçerken diğer taraf burnunun dikine giderken nasıl bir aşk doğabilirdi? Biri soğuk, dışarıdan acım...