Hışırtı seslerini duyunca kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım Dalyan hızlı hızlı takım elbisesini giyerken görünce yerimde doğrulup gözlerimi ovuşturdum, gerile gerile esneyip ayağı kalktım ve ona sıkıca sarıldım oda kıkırdayarak kollarını belime bağlayıp başımı sıkıca öptü. "Ne oldu?"
"Günaydın aşk kuşum"
"Günaydın Fadime" dediğinde geri çekilip kaşlarımı çatarak alınmış bir yüz ifadesi takındım oda güldü ve dudağımı sıkıca öpüp saçlarımı geriye çekti. "Sen kahvaltını et ben çıkıyorum tamam mı?"
"Ama neden? Hemen gitme, annenler burada annemde gelir hem o bu akşam çıkıyor biliyorsun sende bunu" dediğimde sıkıntıyla bir iç çekip ellerini omuzlarıma koydu ve alnını alnıma dayayıp burnumu öptü.
"Biliyorum ama sende biliyorsun ki o kadın her kimse iş görüşmesi için gelecek, bu bekleyemez hem zaten yeterince işleri boşladım ama görüşmeden sonra söz veriyorum geleceğim" dediğinde başımı salladım oda bir beklenti içine girip gözleri parlamış bir şekilde yüzüme bakarken yanaklarım tekrar ısınmaya başlayarak ama aldırış etmeyerek dudağına uzanıp öptüğümde oda ellerini sırtıma koyup beni deli gibi öperken kapının tıklanmasıyla gözlerimi büyütüp hemen geriye çekildim, Dalyan küfürler yağdırıp öfkeyle üzerindeki ceketi düzeltti. "Ne var!" sesi yükselince yanına gidip elini tuttum.
"Sakin ol" dediğimde burnundan soluyup kapının açılmasını bekledi, içeriye annesi girmişti ve bize gülümseyerek bakıyordu.
"Kahvaltı hazır çifte kumrular, hadi geçin sofraya" dediğinde birbirimize bakıp iç çektik.
Dalyan işe gittikten sonra annesi ve babası da dolaşmak için evden çıkmışlardı Hale de bir kız arkadaşıyla beraber alışverişe çıkmıştı bende annemi beklemiştim, geldiğinde koyuca sohbet edip kahvelerimizi içtiğinde onu arayan Handan Hanım olmuştu annemi de yanlarına çağırmıştı annemde kırmamak için evden ayrılmıştı benim de gelmemi çok ısrar etmişlerdi ama ben yol yorgunu olup hala kendime gelemediğim için üzerime fazla gelmemişlerdi.
Dalyan Kayaoğlu.
"Efendim buraya da bir imza atmanız gerekiyor" önümdeki dosyayı imzalayıp sekreteri yolladım ve yanımdaki Ecem'e baktım. "Aşağıdan bana gelirlerin raporlarını getir bir de geldiğinde ben yokken neler olup bittiğini de anlatırsın? Şu görüşmek isteyen kadına ne oldu ayrıca?" diye sorduğumda dediklerimi not edip başını salladı ve iç çekti.
"Valla Dalyan haberim yok, ama en son aradığında senin gelip gelmediğini sordu"
"Tamam gelir herhalde birazdan" dediğimde başını sallayıp söylediğim şeyleri yapmak için odamdan çıktı. Yarım saat bir bekleyişin ardından kapım tıklandı, kafamı kaldırıp girmesine izin verdiğimde oldukça şık giyinimli bakımlı bir kadın içeri girdi saçları simsiyah gözleri koyuydu kaşlarımı hafifçe çatıp ayağı kalktım ve elimi uzattım oda şaşkın ve sevinçli bir şekilde elimi tutup sıktı yüzünün kırışıklıkları derin bir çizgi içindeydi ama buna rağmen bakımlı görünüyordu.
"Merhaba Dalyan"
"Merhaba...benimle iş konusunda görüşmek istediğini telefondan söyledin? Birincisi numaramı nereden buldun?"
"Gözüm kulağım açıktır ve kolum uzundur"
"Benim ki kadar olabilir mi peki?"
"Pek sayılmaz" deyip tekrar yüzüme dikkatle bakınca tek kaşımı kaldırıp ellerimi birbirine kenetledim.
"Evet ne konuşacağız, istediğin nedir?"
"Aslında ben buraya iş için gelmedim, o seni görmek için uydurduğum bir yalandı" dediğinde kaşlarımı çatıp öfkeyle dişlerimi sıktım diğer yandan da şaşkındım bu Allah'ın ayaklı tabutu ölmemiş karşıma yüzü gözü badana içinde olan kadın ne zırvalıyordu?
"Bu da ne demek?" diye sorup ayağı kalktığımda oda benimle ayağı kalkıp gözleri parlamış bir şekilde bana doğru hızla geldi, ellerini yanaklarıma koyup gözlerimin içine bakınca şaşkınlık geçirip gözlerimi büyüterek kaşlarımı çatılı tutarak bileklerini tuttum ve öfkeyle gözlerine bakmaya devam ettiğimde o bana farklı bakıyordu. "Sana bir soru sordum kadın neden yalan söyledin beni görmek için!"
"Ben senin, öz annenim"
Ela Elmas.
Herkes evdeydi hatta Dalyan'ın mafya arkadaşları bile bizimle salonda oturuyordu hepimiz endişeli bir şekilde gergin bir sessizliğin içinde oturuyorduk, annemi yolcu etmiştik bana söz vermişti geleceğine ama gelmemişti...gece oldu ve yine gelmemişti... dolu dolu gözlerimle salonda ellerimi başımın iki yanına koyup beklemeye başladım. "Yok kesin başına bir şey geldi, yoksa gelmemezlik yapmaz? Bana söz vermişti, bana geleceğine söz vermişti" deyip ağlamaya başladığımda Handan hanım dolu dolu gözlerle beni göğsüne bastırdı Poyraz derin bir sessizliğin içinde öfkeyle bekliyordu Çınar endişeli bir şekilde bacağını sallıyordu Ecem yanımda oturmuş kolumu sıvazlıyordu Feridun bey ve Hale üzgünce oturuyordu Ayaz telefon görüşmesi yapıyor polise ve diğer yakınlarına görüp görmediğini nerede olduğunu öğrenmek için herkesi topa tutmuştu ben ağlayarak başımı kaldırıp Handan hanıma baktım ve elini tuttum. "Ona bir şey olmadı değil mi? Lütfen!"
"Kızım endişe etme, o koskocaman adam ve güçlü biri başına tabi ki bir şey gelmemiştir" dedi ama sesinde umut yoktu çoktan yelkenleri suya indirmiş kırgın bir şekilde yüzüme bakıyordu, endişeyle ellerimi üzerinden çekip ayağı kalktım dolanmaya başladım yirmi kere telefonla arayıp otuz kere mesaj atmıştım ve yine pes etmeden aramayı denedim telefonu kapalıydı, hıçkırıklar içinde dizlerimin üzerine çöktüğümde Ecem ve Hale hızla yanıma yetişti.
"Ela güçlü olmak zorundasın abim gelecek hem kötü bir şey olmuş olsaydı çoktan haberimiz olurdu? Bil hassa düşmanları sevinerek bunu çoktan dile getirmiş olurlardı" dediğinde başımı iki yana salladım, gözlerim sızlıyor yüreğim deşilircesine kör kör ateşlerle yanıyordu midem bulanıp başım dönünce kendimi Ecem'e bıraktım Ecem korkuyla çığlık attı.
"Ela, Ela kendine gel!" herkes başıma toplanmıştı iki kaşık yediğim yemeği çıkarmaya başladığımda Feridun bey hastaneye götürmek için arabayı hazır hale getirmelerini duydum Handan hanım ağlayarak yanıma diz çöküp başımı tuttu Hale'ye bir bardak su getirmesini söylemişti Çınar ve Poyraz yıkık bir şekilde yanıma gelmişti, midemde hiçbir şey kalmamıştı ama boş öğürtülerim boğazımı parçalıyordu, içtiğim suyu bile kusmuştum...Feridun bey hastaneye götürmek için beni ayağı kaldırmaya çalışınca başımı hızla iki yana salladım.
"Hayır gitmek istemiyorum onu görmek istiyorum onu bana getirin, sevdiğim adamı getirin!" diye bağırıp ağlamaya devam ettiğimde Çınar hızla beni kucağına alıp Feridun beye baktı.
"Amca onu yatağa yatıralım buraya bir doktor çağıralım, bu böyle olmaz evde daha iyi bakılır hem? Şu an sinir krizi geçiriyor" dediğinde herkes ayaklanmıştı Çınar beni odaya çıkarıp yatağa yatırınca ağlayarak elini tuttum.
"Çınar"
"Ela sakin ol, onu bulacağız merak etme? O zorba bir adam, eminim ki yürek yakmak için gelmiyordur" dediğinde ağlamaya devam ederek yan döndüm midem yine bulanınca kusmaya başladığımda içeriye Handan hanım, Hale ve Ecem girmişti.
Dalyan Kayaoğlu.
"Neredeydin bunca zamandır, aklın neredeydi? Şimdi mi anne olduğunu anlayıp beni bulup karşıma çıkma yüzünü gösterdin? Sen nasıl bir orospusun? Fakirdiniz diye beni beslemek istemediniz, yıllarca anne - baba şefkatinin gölgesinde bırakıldım bundan haberin var mı senin!" diye gürledim, depoda yankı yapan gür sesime karşılık annem olacak kadın ağlayarak bir oraya bir buraya gidip geliyordu. "Beni sorumlu tuttunuz, ben daha çocuktum benim hiçbir şeyden haberim yokken yaptığını günah yüzünden ben sorumlu oldum? Bu adil değil, siz adisiniz!" diye gürlediğimde babam olacak adam sakince oturuyordu o kadın ise ağlayarak ayaklarımın dibine çöküp kollarını bana sarınca öfkeyle bağırıp geri çekildim. "Uzak dur benden kadın, benden uzak dur anladın mı? Siktirin gidin hayatımdan, demek ki neymiş çocuk doğurmayla anne olunmuyor? Ben yıllarca hiçbir kan bağım olmayan kadına ve adama baba ve anne dedim, emin olun ki o ikisi sizden daha iyiydi!"
"Oğlum..."
"Bana oğlum deme kadın, senin oğlun yok!"
"Bir dinle kurban olayım..."
"Neyi dinleyeceğim, söyle neyi?" diye gürlediğimde korkuyla ellerini üzerimden çekip geriye doğru gitti, başıma gelen bu acı gerçeğin şokunu atlattıktan sonra getirdiğim bu depoda işkence etmemek için zor tuttuğun bir ellerimi duvara geçirip bağırdım. "Sizin yüzünden ben hiç mutlu olamadım...ta ki beni gerçekten seven öz evladı gibi gören bir aileye kavuşana dek...ve bir kıza" dediğimde o adam ayağı kalkıp bana doğru gelmeye başlayınca belimden silahı çıkarıp ona doğrulttum, oda ellerini havaya kaldırıp sakince yüzüme baktı.
"Anneni dinle..."
"Siktirip gitmeni talep ediyorum!"
"Bak tamam annenle ben bir hata yaptık, fakirdik paramız yoktu seni büyütemezdik..."
"Ulan ne anne babalar var ki herşeye rağmen evlatlarına sahip çıktılar, sizin gibi terk edip gitmediler!" diye gürleyip bacağına bir el ateş ettiğimde kadının çığlık sesiyle onun bağırma sesini duymayıp belime silahı geri koydum, ellerimi cebime koyup öfkeyle bağırarak ikaz ettim onları.
"Buradan gideceksiniz, ve aklınız varsa bir daha benim karşıma çıkmayın...sakın!" diye gürleyip depodan çıktığımda telefonumu uçak modundan çıkarıp mesajlara baktım, sevdiğim kızın endişeli mesajları ve aramaları görünce dişlerimi sıkıp iç çektim. Arabama atladığım gibi ormandaki eve geldim ve direk yatağa yatıp telefonumu tekrar uçak moduna aldım, gözlerim yanıyordu yanağımdan akan bir sıcaklık hissettiğimde parmağımla dokundum meğer gözümden yaş gelmişti...yan dönüp sesimin çıktığı kadar gürlemeye bağırmaya başladım yastıkları duvarlara fırlatıyor elime ilk gelen şeyleri yere saçıyordum. "Allah sizin belanızı versin!"
Ela Elmas.
Mide bulantılarım serumlar sayesinde geçmişti doktor bünyemin zayıf olduğunu söyleyip iyice beslenmemi söylemişti şimdi ise Handan hanımın başımı okşayıp beni teskin edişini umursayamıyordum bile...gözlerimi tavana dikip yanaklarımdan akan göz yaşlarını umursamayıp başımı boydan cama çevirdim, Poyraz ve Aras hatta bütün arkadaşları her bir yere dağılıp onu aramak için ekip olmuşlardı diğer yandan tanıdık polis arkadaşları da araya girip devriye devriye gezip bir ipucu bulmak için çaba sarf ediyorlardı ama her arayıp sorduğumuzda sonuç hep hüsrandı, kesin ona bir şey olmuştu...o benim zorbamdı o çok güçlüydü ama şimdi...yoktu, gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸
RomanceZorba bir adamla sevimli kızın ilişkisi nasıl olabilirdi? Ortaya karmaşık, ama bir o kadar da tatlı bir görünüm oluyor aslında. Diğer taraf uzlaşmayı seçerken diğer taraf burnunun dikine giderken nasıl bir aşk doğabilirdi? Biri soğuk, dışarıdan acım...