Alarmın sesine uyanınca hemen yerimden kalkıp telefona baktım Ecem sevinçli sevinçli geleceğim için mutluluk mesajlarını atmıştı görmezden geldim aslında ona kızmıyordum oda haklıydı kim ister ki tanıdık biri varken başka birinin çizim yapmasını? Sonuçta söz konusu bir de o adam olunca! Herifin hayatını kurtardığım halde bana güvenmiyordu, hastalıklı. Altıma bir kot üzerime beyaz boğazlı kazak giydim beyaz hafif topuklu ayakkabıları da kombin yapıp saçlarımı salık bıraktım ve hafif bir makyajla işimi hallettim, montumla çantamı alıp evden çıktım ve Ecem'i aradım lanet holdingin yerini öğrenmek için. Söylediği yere geldiğimde holding mi yoksa saraya mı gelmiştim belli değildi, koskocamandı tedirginlikle güvenliğin oradan geçerken başını eğip selam verince kaşlarımı çattım demek ki daha önce geleceğim birileri tarafından söylenmişti? Dudaklarımı büzüp içeri girdiğimde sekreter kız bana gülümseyerek baktı bende aynı karşılığı verip başımı sağ tarafa çevirdim içeride bir sürü çalışan ve aynı zaman da kafe tarzı bir stant vardı herkes iş sırasında hem kahve hem yemek yiyip içerken diğer yandan çalışıyordu bu güzel birşeydi aslında? İkisini aynı anda çıkarmış oluyordun, stresle sekretere geri döndüm. "Dalyan beyin odası en üst katta, sizi bekliyor efendim" dediğinde gülümseyip asansöre yöneldim, en sonuncu düğmeye basıp beklemeye başladım. Geldiğimde koridora bakındım kahve rengi duvar kağıdıyla döşenmiş ve değerli tablolar aslıydı, ayak sesi duyunca başımı sağa çevirdim Çınar beyi görmemle yerimde durdum gözlerini bana çevirip kaşlarını çattı ve dudaklarını büzdü.
"Aslında böyle olsun istemezdim senin Dalyan'la aranda ki savaşı bildiğim için kendimi sana patron olarak tanıtacaktım ama Ecem baya sadık çıktı sana çoktan söylemiş"
"Bu yüzden benim arkadaşım olmaya devam ediyor, aslında gelmeyecektim yine ama sizin o zorba ve boz ayı patronunuz kendisini ne zannediyorsa işlerime burnunu sokuyor"
"Aslında bir bakıma sevinmen lazım, çünkü o hiç kimseye güvenmez? Kimsenin peşinden evine kadar gidip de gel demez...o bunu yaptıysa emin ol ki sana güvenmeye başladı ve işi senden başkasına vermek istemiyor"
"Çok şey değişti gerçekten" dedim yüzümü asarak, gülümsedi ve göz kırptı.
"Hayırlı olsun şimdiden"
"Umarım" dedim gülümseyerek, yanımdan ayrılınca aslında özünde iyi bir insan olduğunu anladım her ne kadar ufak yalan söylemek isteseler bile. Mafya kılıklı beyefendinin odasının önünde durdum ve kapıyı tıklattım, ses verince içeri girip kapıyı kapattım ve yüzümü asarak arkamı döndüm nefesim kesilmişti...simsiyah takım elbise geriye doğru taranmış siyah saçlar ve sert yüz ifadesiyle hem zorba hemde...lanet olsun ki karizmatikti! Böyle bir adam hem nasıl zorba hem karizmatik olabilirdi ki? Dudaklarımı birbirine bastırıp saçma sapan düşünceleri aklımdan kovmaya çalıştım ve sinirle yüzüne değil başka yerlere bakmaya başladım oda tamamen siyahtı bir perdeler beyazdı eh öyle bir mağara adamı için anca böyle renkler seçmesi doğaldı tabi.
"Geç otur" dediğinde omzumu silktim, kollarımı göğsümde kavuşturup beklemeye başladım oda derin bir iç çekip ellerini ceplerine koydu. "Bana karşı gelme demiştim, ve benimle konuşurken kelimelerine dikkat etmeni de özenle söylemiştim? Efendim demek zorunda kalırsın demiştim...beni ciddiye alıp dinlemedin"
"Anlaşıldı esas amacın"
"Neymiş akıl küpü?"
"Sana sırf kral gibi davranmadığım için beni işe zorla soktun, kabul etmeyip evime kadar geldiğin için meşhur egon zedelendi, yoksa çizimden dolayı değil!"
"Biraz ondan biraz ondan diyelim?" deyip soğukça göz kırpınca öfkeyle ayağımı yere vurmaya başladım tempo tutarken eliyle koltuğu işaret etti. "Otur" dediğini yapıp geçip oturdum oda sandalyesine kurulup ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve gözleriyle beni inceledikten sonra konuşmaya başladı. "Yeni bir ortak bulduk kabul etti bizimle iş yapmayı geriye sadece çizim ve sunum kalıyor Ecem çok güzel çizim yaptığını söyledi...bir çok kişiyi işten çıkardım hepsi iğrenç ve özensiz çiziyordu adamların karşısına ebruli resim sanatı mı göstereceğiz yoksa adam akıllı bir çizimle tanıtım mı yapacağız? Başka birini bulmak isteseydim zaten bulurdum ama yapmadım, hem vaktimi harcamak istemedim hemde Ecem'in arkadaşı olduğun için"
"İyi tamam uzatmaya gerek olmadığını düşünüyorum...ne yapacağım şimdi?"
"Şimdi sen benim özel asistanım olacaksın, çayımı kahvemi istediğim evrak ve dosyaları getireceksin..."
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun be adam? Çizimle, sana hizmetçilik yapmak arasındaki farkı biliyor musun?"
"Birincisi sözümü kesme ufaklık!" sertçe ikaz edince kaşlarımı çatıp dudaklarımı sinirle büzdüm.
"Ben ufaklık değilim!"
"Hizmetçim ol demiyorum, özel asistanım..."
"Ne farkeder aynı şey!"
"Sana. Benim sözümü. Kesme dedim!" diye bağırınca irkilip gözlerimi kapattım, kalbim deli gibi çarparken korkuyla gözlerim dolmuş gözlerimi açıp buzdan oluşan yüzüne baktım.
"Bana bağırmana gerek yoktu" dedim çocuk gibi konuşarak, burnumu çekip başımı iki yana salladım. "Git kimi bulmak istiyorsan bul ben seninle çalışmam, çok kötü birisin" deyip ayağı kalkmamla bileğimi sıkıca tutup kendisine sertçe çevirdi inleyerek başımı ona çevirdiğimde burnu burnuma değdi ve gözlerim büyümüş yanaklarım hemen kızarmaya başlamıştı, öfkeyle dişlerini sıktı ve yüzüme sertçe baktı.
"Hassas yapını çekemem, bu arada gidemezsin? Nerede çalışmaya karar verirsen ver seni bulur, bedelini ödetirim...şimdi otur" dişlerinin arasından konuşunca korkuyla ve çocuk gibi başımı sallayıp burnumu çektim, kolumu sertçe bırakınca kaşlarımı çatıp yanağımdan akan damlayı sildim ve başımı eğdim. "Bana kendini güvendirmen için sana fırsat veriyorum, bana kendini ispat edip güvence verirsen sana o projeleri veririm" dedi sertçe, yerine oturunca başımı iki yana sallayıp ayağımı ritim tutarak sallamaya başladım oda elini çenesine koyup bekledi. "Tamam mı?"
"Hee" diye uzatıp başımı başka yöne çevirdim.
"Hee değil, anladım efendim diyeceksin" dediğinde hiçbir tepki vermedim, masanın üzerindeki dosyaları hafifçe eliyle itti. "Bu dosyaları en alt kattaki depoya götürmekle başlayabilirsin özel asistan"
"Asistan mı hizmetçi mi?"
"Artık ne anlıyorsan?" deyip cebinden telefonunu çıkarınca öfkeyle ama saygımı bozmamak için sustum, sonuçta onunla çalışıp yüz yüze bakacaktım artık didişmek yoktu çünkü o artık patronumdu.
Sabahtan akşama kadar git kahve yap Ela, git dosya götür Ela, git bana geçen ayın raporlarını getir Ela, git bana çay getir Ela... sabahtan akşama kadar resmen bu adama hizmet etmiştim üstelik ilk günden bana bu kadar fazla yüklenmesi beni çileden çıkarmaya başlamıştı? Çizim yapmaya mı geldim yoksa hizmetçilik etmeye mi anlamadım gitti bilerek yapıyordu tabi, geçen ayın dosyalarına neden ihtiyaç duysun ki üstelik kahve götürdüğümde o dosyaların yüzüne bile bakmamıştı bilerek yapıyordu neden yaptığını da anlamış değildim! Ecem ve ben akşam yemeğine çıktığımızda sürekli dedikodu ediyorduk.
"Hayatımda böyle bir zorba, böyle bir kibirli, bencil, düşüncesiz, mafyatik birini daha hiç görmedim? Sen bu adamın nasıl sağ kolu oldun çok merak ediyorum"
"Sende özel asistanı oldun kızım, Dalyan bey asla çalışanlarıyla bu kadar samimi olmaz hele ki özel asistan?" gözlerini büyütüp kaşlarını çattı. "Asla" dediğinde yüzümü buruşturdum.
"Asistan mı yoksa hizmetçi mi?"
"Aslında öyle biri değil tamam çok sert biri, çok kaba biraz da düşüncesiz..."
"Biraz mı?"
"Tamam çok fazla, ama abartmaya gerek yok huyuna gidersen sana karışmaz"
"Kendisi beni deli ediyor"
"Yangına körükle gitmeyip de sevimli Ela olsan olmaz mı?"
"Ezmesine izin mi vereceğim?" diye sinirle konuşup başımı iki yana salladım, konuşmayı bitirip yemek yemeye devam ettim.
Dalyan Kayaoğlu.
"Eee yeni kızla işler nasıl, bak Dalyan kızla çok uğraşıyorsun ilk günden üstüne gitme" dediğinde Çınar'ın yüzüne sertçe baktım.
"Onunla uğraşmak nedensiz bir şekilde hoşuma gitti o kadar"
"Daha iki günlük tanıdığın kızla mı? Ayrıca Allah rızası için biraz tebessüm et, gülümse bile demiyorum ufak da olsa tebessüm et? Ulan seni tanıdığım günden beri gülmeyi geç gülümsemiyorsun?"
"Yapım böyle Çınar! Ayrıca kıza gelince ne var bunda? O beni hiç tanımadığı halde hayatımı kurtardı" deyip ofladım bu ani duygularımı bende çözemiyordum ama tuhaf bir şekilde onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu bir de o gözlüklerin ardından ki kocaman ela gözlerini görebilseydim...bu düşünce neden bir anda aklıma geldi anlayamadım.
"Yarın değil ebür gün bir parti olacak yatta, sende davetlisin bence gel"
"Ne partisi?"
"Bizim her zaman ki kalabalık çevremiz?"
"Bakarız"
"Bakarız deme işte be adam, eğleniriz işte güzel karı - kız da olacak daha ne istiyorsun?"
"Gelirim"
"Ben Ecem'le gideceğim sen kiminle geleceksin?"
"Tek gelirim"
"Saçmalama Dalyan, sap gibi çiftlerin arasında durma karizmanı çizer? Bence Ela'yla gidebilirsin"
"O kör gözlü kızma gitmem"
"Bence öyle düşünme onunla gel derim"
"Bilmiyorum, ama mantıklı en azından tanıdık biri" dediğimde başını sallayıp ayağı kalktı ve odadan çıktı, beş dakika sonra kapım tıklandı kafamı evraklardan kaldırmadan ses verdiğimde içeriye girdi başımı kaldırıp bakmamla Alev yüzünde büyük bir gülümsemeyle bakınca bıkkınca tekrar evraklara döndüm.
"Benden bir isteğiniz var mı Dalyan bey?"
"Yok" dedim sertçe, kapıyı kapatıp yanıma geldi ve kalçasını masaya dayadı dişlerimi sıkıp evraklarla ilgilenmeye devam ederken elini bana doğru uzatınca hemen iki parmağımla işaret parmağını tutup ittim ve sertçe ona baktım. "Sana yok dedim, çık dışarı şimdi anladın?" deyip başımı tekrar evrağa çevirince parmaklarını botokslu dudaklarına götürdü.
"Çok gerginsin, sanırım o gözlüklü kızdan dolayı olmalı"
"Onun bir adı var"
"Çalışanını koruyorsun, inanamıyorum sana! Sen düşünür müydün çalışanını?"
"Sana hesap vermeyeceğimi düşünmüş müydün?" diye sorup başımla kapıyı işaret ettim. "Çık dışarı!" deyip tam önüme dönecekken aşağıdan bir gürültü geldi, kaşlarımı çatıp ayağı kalktım ve boydan cama ilerleyip aşağı baktım Ela bir adamla konuşuyordu ama adam ona sertçe bağırarak birşeyler söylüyordu dişlerimi sıktım o sırada Ela'nın kolunu tutup sıkınca öfkeyle kaşlarımı çatıp hızla odadan çıktım ve merdivenlerden hızla indim, Çınar sesin geldiği yöne doğru hızla ilerlerken beraber holdingin dışına çıktık adam ısrarla Ela'nın kolunu sıkıca kavramaya devam ederken adamla göz göze geldik hemen adamın el parmaklarını tutup kırılacak şekilde sıktığımda Ela gözleri dolmuş bir şekilde bana doğru döndü bir an gözleriyle yüzüme bakıp ağzından bir hıçkırık kopunca kaşlarımı daha derin çatıp belini tutarak hızla arkama çektim ve adamın bu sefer boğazını yakalayıp sıktım dişlerimin arasından konuştum. "Bir sıkıntı mı var hayırdır?"
"O orospudan bir evrak istedim ama bana vermedi karşı çıktı neymiş Dalyan beyin özel evraklarını ben alamaz mışım? Günlük raporlara bakmak için istedim ama vermedi benimle inatlaştı!" ona açıldığım gibi sert bir yumruk indirince Ela'nın çığlık attığını duydum öfkeyle üzerine oturup boğazını sıktım.
"O orospu diyen ağzını sikerim!" diye gürleyip kafa attığımda acıyla burnunu tuttu, bir yumruk daha indirdim. "O senin asistanın veya ayakçın değil, herkes bilsin ki bu kız benim özel asistanım!" diye gürlediğimde bütün çalışanlar holdingin bahçesine toplandı, herkes bana korkuyla bakıyordu. "Bu kız benim özel asistanım ve ona birinin ben hariç emir verdiğini duyarım görürüm ulu ortada sikerim haberiniz olsun lan!" diye gürleyip tekrar adama döndüm. "Evrakları sadece ben isterim sen ne diye istiyorsun orospu çocuğu? Kaç yıldır benimle çalışıyorsun nereden çıktı bu evrak olayı ha? Ela iyi ki sana güvenip o raporu vermedi kim bilir ne yapacaktın?"
"Yemin ederim bir planım yoktu efendim, sadece günlük..."
"Seni günlük beceririm, anladın? Siktir git buradan!" diye gürleyip bir kafa daha attım ve üzerinden çekildim güvenlikler toplanınca başımla adamı işaret ettim kollarından tutup sürüklemeye başlayınca herkes bize bakıyordu, Alev ve Ela birbirlerine bakarken gördüğümde kaşlarımı çatıp bakışlarımı çevrede gezdirdim. "Ne bakıyorsunuz, herkes işine gücüne hadi" sertçe ellerimi çırpıp öfkeyle herkese baktım, arkamı dönmemle Ela ile burun buruna geldik ufak bir çocuk gibi ellerini göğsünde birleştirmiş bana kocaman gözlerle ve yanağından akan yaşlarla bakıyordu derin bir iç çekip bileğini tutarak hızla holdingin girişine yöneldik, asansöre bindiğimizde burnunu çekti sıkılan kolunu tutup iz var mı diye baktığımda sadece kızarık olduğunu gördüm neden bilmiyorum ama onun için hem korkmuş, hem canı yanma olasılığını düşününce deliye dönmüştüm, dişlerimi sıktım. "Canın acıyor mu?" diye sorduğumda başını bana çevirip şaşkınlıkla yüzüme baktı, kaşlarımı daha derin çatıp sertçe konuştum. "Ne var ne öyle bakıyorsun?"
"Ş-şey...iyi olup olmadığını sorman beni şaşırttı, senden beklemezdim üstelik beni korudun...herkesin önünde"
"Sana özel bir şey değildi, sevinme!" dedim sertçe ikaz ederek, tekrar gözlerimi koluna çevirdiğimde hemen anladı ve başını iki yana salladı burnunu çekti.
"Hayır acımıyor...teşekkür ederim" deyip yüzüme masum çocuk gibi bakınca bıkkınca bir iç çektim, ben bu kıza kaba davrandığım halde bana yine iyimser davranması canımı sıkıyordu tabi bazı durumlarda asi olması dışında! Acımadığını söylediğinde nedense içim rahat etmemişti garipti böyle hissetmem doğru değildi biri için böyle ufak da olsa düşüncelik yapmak benim tavrıma çok zıt bir şeydi, odama gelip onu koltuğa yönlendirdim ve bir şirket telefonunu elime alıp su getirmelerini söyledim.
"Birazdan herkes işten çıkacak, seni eve ben bırakacağım"
"Buna ge-gerek yok ben giderim" dediğinde sinirle dişlerimi sıktım.
"Hayır!" diye bağırdığımda irkilip şaşkınlık ve korkuyla yüzüme baktı. "Seni eve ben bırakacağım, boşuna uğraşma!" deyip sandalyeme oturdum.
Ela Elmas.
Yolda beraber ilerlerken yan gözle ona baktım normalde de sert ve öfkeli duruyordu ama şimdi daha kötüydü kaya gibi semsert, cesaretimi toplayıp kaşlarımı çattım. "Hiç gülümsediğin anlar oluyor mu?" diye sordum çocuk gibi, hafifçe kaşlarını çattı ardından tekrar dişlerini sıkıp sertleşti.
"Neden sordun?"
"Hep böyle misin?"
"Nasıl biriyim?"
"Zorba, sinirli, mafyatik, acımasız, düşüncesiz..."
"Bu liste nereye kadar sürüyor, ayrıca şunu beynine kazısan iyi edersin...patronunum"
"Eveeet sürekli dosya kahve istemenden nasıl unutabilirim ki hatırlatmana gerek yok"
"Bunları saydığına göre unutmuş olmalısın diye düşündüm"
"Ailen hayatta mı?" diye sorduğumda iç çekip cevap vermedi çekinerek başımı kaşıdım ve iç çektim. "Azıcık sohbet etmeye çalışıyorum"
"Neden?"
"Hiiiç...hiç fazla konuşmaz mısın? Ne bileyim...biraz tebessüm ettiğini bile hiç görmedim gerçi daha yeni tanışıyoruz ama olsun, neden böylesin?"
"Sana ne!"
"Bu kadar kaba olman hiç hoş değil"
"Kimseye tavrımı beğendiremem"
"Ailen var mı?"
"Kesecek misin sesini?"
"Sadece merak ediyorum ne vardı yani sohbet etsek?" dediğimde bıkkınca derin bir nefes alıp en sonunda başını salladı sadece, merakla ona bakmaya devam ettiğimde kaşlarını çatıp bana baktı ardından tekrar yola döndü.
"Ne öyle Güiza gibi bakıyorsun?"
"Merak ettiğim soruları soruyorum sonuçta birbirimizin hayatını kurtardık"
"Beni tanımak mı istiyorsun?"
"Sence yanlış mı?"
"Hayır normal...ben senin geçmişini sana sormadan araştırdım"
"Beni mi araştırdın?" diye sordum şaşkınlıkla, başını salladı.
"Evet, kim olduğunu bilmek istediğim için"
"Bende senin kim olduğunu bilmek istiyorum"
"Biliyorsun zaten, sonsuz liste yapmışsın? Yazmaya da devam ediyorsun...bir parti olacak yatta beni de davet ettiler istersen sende gel"
"Olur gelirim, ne zaman peki?"
"Yarın değil ebür gün"
"Tamam gelirim"
"İyi" dediğinde aklıma o kavga esnasında bana dik dik bakan sarışın kadın aklıma geldi iç çekip kollarımı göğsümde kavuşturdum, ve tekrar ona baktım.
"Orada bir kadın vardı, sarışın? Çalışanın mı? Yoksa..."
"Çalışanım neden sordun?"
"Hiç, bana orada dik dik baktı da"
"Özel asistanım olduğunu hazmedemedi ondan" dediğinde kaşlarımı havaya kaldırıp başımı cama çevirdim, trafik ışıklarının orada durup yeşilin yanmasını beklerken başımı tekrar ona çevirdim oda gözlerini bana çevirip bakınca sevimli bir şekilde gülümsedim oda kaşlarını çatıp dudakları aralanmış bir şekilde yüzüme baktı yeşil ışık yanınca yavaşça ilerlemeye devam etti. "Bir kız kardeşim var şuan yurt dışında üniversiteye gidiyor annemle babam Ankara da oturuyor sonradan tekrar sorma diye söyliyeyim"
"Peki neden burada değiller de oradalar? Neden ayrı yaşıyorsunuz?"
"Annem orayı çok seviyor, babam da annemi kıramıyor bende burada işlere güçlere bakıyorum"
"Ne güzel" dediğimde alayla yüzüme baktığını görünce çocuk gibi cıklayıp kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Hiç insan duyguları beslemez misin sen? Hep böyle alaycı kibirli kaba olmak zorunda değilsin? Aaa dur tahmin edeyim yoksa gerçekten robot musun? Yapay zeka da olabilirsin Siri bile senden daha çok dost canlısı biliyor musun?"
"Bugün nedense çenen susmuyor hayırdır?"
"Hiiç, sadece seni tanımaya çalışıyorum" dediğimde kaşlarını çatıp tekrar bana bakınca yanaklarım kızardı ve bakışlarımı kaçırdım ellerimle oynadım. "Yani beraber çalışacağız artık, eh çizimleri de ben yapacağım? O yüzden ne bileyim...sakın yanlış anlama? Sadece merak ediyorum, tabi sen şimdi bana güvenmediğin için sorularımın çoğunu cevapsız bırakacaksın..."
"Güvenmeseydim sana ailemden tek kelime bile etmezdim"
"Çalışanların mesela bilmiyor mu?"
"Bir kardeşim olduğunu kimse bilmiyor"
"Güvenmediğin için kimseye söylemedin"
"Evet"
"Sence çok abartmıyor musun? Neden bu kadar çok güvenme duygusuna karşısın, ne yaşadın ki böyle oldun?"
"Çok fazla soru soruyorsun ve beni sıkıyorsun" deyip dişlerini sıkınca iç çekip sevimlice gülümsedim tekrar.
"Tamam kızma patron, sakin? Relax hayatı bu kadar ciddiye alırsanız erken yaşlanırsınız benden söylemesi..."
"Artık kesecek misin sesini!" diye hafifçe sesini yükseltince başımı salladım o sırada sağ tarafa bir araç geldi tam benim dilimde duruyordu kaşlarımı çatıp dikkatle baktığımda adam da bana bakıyordu içinde dört kişi daha olduğunu görünce şüpheyle seslendim.
"Eee biri bize..."
"Bak cidden susmanı istiyorum, yeter!" deyince araç bizi geçti baya ilerledikten sonra aracını ters yöne çevirip tam karşımızda durunca küfür etti. "Bu herif ne yapmaya çalışıyor? Önce sen, sonra bu sarhoş adam..." adam hızla bize doğru arabayı sürmeye başlayınca Dalyan bir anda durdu. "Ne yapıyor lan bu mal?"
"Galiba bize çarpacak"
"Kimin yüzünden acaba? Sen geldiğinden beri susmuyorsun belada seninle beraber benimle geliyor!"
"Hoppala, ben ne yaptım zorba kafalı? Beni zorla çalıştırmak isteyen sensin!"
"Tamam sus!" deyip arabayı geriye doğru sürdü ve direksiyonu çevirip geriye doğru hızla gitmeye başladık araçta bizi takip ediyordu, korkmaya başlayarak başımı arkaya çevirdiğimde adamlar dibimizdeydi penceresini açıp elindeki silahını doğrultunca bir çığlık attım.
"Adam silahını çıkardı!" elini başıma koyup kucağına çekince bir el ateş sesi duydum, Dalyan daha hızlı sürmeye başlayınca korkuyla bacağını sıkıp başımı kaldırmayı denedim ama tekrar başımı eğdirdi.
"Orada kal adam sağına geliyor, senden bir şey yapmanı istiyorum? Belimdeki silahı al ve onlara ateş et" dediğinde beni serbest bırakınca şaşkınlık ve panikle yerimde doğrulup yüzüne baktım, oda kaşlarını çatıp bir saniyeliğine bana baktı. "Bana fok gibi bakma, dediğimi yap"
"Oradan bakılınca neye benziyorum? Jet Li? Jason Statham yada James Bond falan mıyım?"
"Bir el ateş ediceksin, sadece bu! Amaçları uyarı ateşiydi akılları sıra korkutmaya çalışıyorlar senden sadece ateş etmeni istiyorum bir el sadece sonra arabayı durdurup ağızlarına sıçacağım zaten, sen sadece bunu yap" dediğinde belindeki silahı çıkardı araç önümüze geçip ilerlemeye devam edince silahı bana verdi, korkuyla elime aldığımda konuştu. "Bunu yapmak zorundasın çünkü sende benimle aynı arabadasın" dediğinde korkuyla ve bir anda nedense yükselen adrenalin duygusuyla pencereyi indirip iki elimle silahı doğrulttum gözlerimi sıkıca kapatıp tetiğe bastığımda patlamamıştı tek gözümü açtım sonra kaşlarımı çatıp silahı yan çevirerek nerede hata var diye baktım ama bulamadım başımı eğdim.
"Bu silah bozuk herhalde patlamadı!"
"Bozuk değil emniyeti açık değil?"
"Emniyet neyi? Duymuyorum rüzgar vuruyor!" dediğimde silahı hemen elimden alıp emniyeti açtı tekrar bana verince konuştu.
"Lastiğe nişan almaya çalış?"
"Lastiğe mi? Deneme tahtasına nişan al deseler duvara vururum adam bana gelmiş hareket halinde olan lastiğe nişan al diyor!" en sonunda bu olayın hemen bitmesi için gözlerimi sıkıca kapatıp tetiğe bastığımda gür sesi sağ kulağımda çınladı, çığlık attığımda kolumu tutup içeri çekinde arabayı durdurdu adamlar da arabayı durdurunca gözlerimle süzdüm arka pencereyi vurmuştum ellerimle ağzımı kapatıp korkuyla gözlerimi kapattım ve inledim. "Kesin öldürdüm değil mi? Onlar öldüler mi? Bana pisliklerini neden yaptırıyorsun!" diye çıkıştığımda gözlerimi açtım bana öfkeyle ve sertçe bakıyordu.
"He öldürler dördü de ruh olup arabandan iniyorlar" dedi alayla, gözlerimi o tarafa çevirdiğimde dördü de arabadan inmişti sahiden, elimi kalbime koyup rahatlamış bir şekilde iç çektim.
"Oh şükür" dediğimde arabadan inmişti, korkmaya başlayarak onu izlediğimde direksiyondaki herife kafayla dalmıştı diğer adamın bacağına kurşun sıkınca ellerimle ağzımı kapatıp bir çığlık attım, direksiyondaki adamın başını pencereye gömünce gözlerimi sıkıca kapattım bu adam manyağın tekiydi resmen! Sesler kesilince ellerimi yumruk yapıp göğsüme bastırdım gözlerim hala sıkıca kapalıydı yanımda bir hışırtı hissedince tek gözümü açıp o kişiye baktım Dalyan elini direksiyona dayamış alayla yüzüme bakarken görünce tedirginlikle yüzüne baktım. "Neden yaptın bunları? Adamlarla konuşup konu neyse halledebilirdin? Neden vurup kırdın?"
"Çünkü böyleleri bunlardan anlar"
"Yanlış"
"Sakın bana doğrusunu öğretmeye kalkma, senden ders alacak kadar ufaklık değilim"
"Ben ufaklık değilim!"
"A öyle mi? Az önce korkudan titreyen beş yaşındaki bir kız çocuğu gibiydin"
"Herkes korkar, ve bu durum korkulacak bir neden anladın mı? Sen bu şeylere alışmışsın, yapmışsın ama daha önce görmeyen birinin korkmasına karşı böyle alaycı olmamalısın!" deyip sırtımı döndüm ve kollarımı göğsümde bağışladım, oda bir şey demeden arabayı çalıştırıp sürmeye devam etmişti. Eve geldiğimizde arabayı durdurup bekledi bende çantamı alıp omzuma astım ve mahçup bir tavırla ona baktım oda kaşlarını çatmış bana yine buz gibi bakıyordu hemen somurtup dalga geçtim. "Bana buz dolabı gibi bakmayı keser misin? Azıcık gülümse bu kadar ciddi olma, hayat bunun için kısa"
"Bit kadar boyunla bana hayat dersi mi veriyorsun?" dedi tek kaşını kaldırarak, sinirlenmemek için iç çektim ve dudaklarımı büzdüm.
"Hayır ders vermek gibi algılama, bak yine gündüzleyin olan konuyu da ders olarak algıladın ama ders amaçlı değil sadece akışına bırak biraz rahatla çok gerginsin sinirlisin? Bu kadar kasıntı olmana gerek yok bunu söylemeye çalışıyorum ders değil, bir tavsiye"
"Gece olunca sapıtıyorsun sanırım, in arabamdan hadi seni bekleyemem"
"Seni zaten insan yerine koyup azıcık sohbet etmek hataydı"
"Aynen canım"
"Ben senin canın değilim!" diye çemkirip çocuk gibi kaşlarımı çattım ve kapıyı açtım o sırada tekrar konuştu.
"Ayrıca bu kıyafetle gelmeyeceğini biliyorsun değil mi? Çok çirkin görünüyorsun, benim yanımda özel sekreter olarak çalışacaksan etek giyip geleceksin ve yarın şirkete erken gel! Kahvem ve raporlarımı dosyalarımı masamda görmek istiyorum!"
"Ne?" deyip şaşkınlıkla ona baktım yanaklarım hemen kızarmaya başlayınca gözleri yüzümü süzdü ardından dudaklarını büzdü ve iç çekti.
"Evet"
"İyi ama ben şey..."
"Ben şey diye birşey yok, insana benzemeni istiyorum sıradan bir şirkette çalışmıyorsun koskoca holdingde benim asistanım olarak çalışıyorsun bunu unutma ayrıca dediğim gibi erken gel kahvem ve dosyalarım masamda olacak!" dediğinde başımı salladım sadece, arabadan inip kapıyı kapattım ve apartmanın içine girdim bu adam gerçekten dengesizdi? Arabada ne güzel azıcık da olsa anlaşıyorduk sohbet etmiştik ama geldi bozdu bunu, sonra asi olan ben oluyorum saçmalığa bak! Oflayarak evime girip kendimi duşa attım ardından bir yorgunluk kahvesi içip yatağa girdim ve saati kurdum artık yorucu günler çoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Bir Zorba Bir Sevimli 🌸
RomanceZorba bir adamla sevimli kızın ilişkisi nasıl olabilirdi? Ortaya karmaşık, ama bir o kadar da tatlı bir görünüm oluyor aslında. Diğer taraf uzlaşmayı seçerken diğer taraf burnunun dikine giderken nasıl bir aşk doğabilirdi? Biri soğuk, dışarıdan acım...